AŞKA ŞEYTAN KARIŞIR

Aşka Şeytan Karışır ('O' Kitaplar), geçtiğimiz Nisan ayında yayınlandığından beri sürekli en çok satanlar listelerinde. Benim okuduğum kitap sekizinci baskı ve künye sayfasındaki bilgilere göre 40 bin satışa ulaşmış görünüyor. Bir ilk kitap için çok önemli başarı.

Aşka Şeytan Karışır, Hande Altaylı'nın ilk romanı. Yazarla da ilk kez karşılaşıyoruz. Sanıyorum daha önce yayınlanmış bir çalışması yok. Bu açıdan bakınca bu satış grafiği daha da önemli bir hal alıyor. Ben böylesi kitapları merak ederim. Başarılarının, bu kadar çok okunmalarının nedenini anlamaya çalışırım.

Romanın kahramanı Aslı, genç, güzel bir kadın, otuzlu yaşlarında. İşinde başarılı. İyi kazanıyor. İyi yaşıyor. Boğaz manzaralı bir evde yalnız yaşıyor. Arabası var. Çocukluk yıllarından beri birlikte olduğu iki yakın arkadaşı Zerrin ve Nalan da onun gibi yaşıyorlar. Roman "Ekim 2003"de Aslı'nın araba tamircisinde eski sevgilisi ile karşılaşması ile başlıyor. Aslı çok sarsılıyor. Anlaşılan eski sevgilisi ile kötü ayrılmışlar. Beşinci bölüme kadar Aslı'nın yaşadığı sarsılmayla birlikte iş ve ev yaşamını tanıyor, iki arkadaşı ile ilişkisininin boyutlarını öğreniyoruz.

Beşinci bölüm bir geriye dönüş; 1995 yılının Nisan ayına dönüyoruz. Aslı hayattaki tek akrabası olan teyzesini kaybetmiştir. Bu bölümde Aslı'nın küçük yaşta annesini kaybettiğini, 11 yaşında babasını da kaybedince teyzesi Jülide'nin onu büyütmeye başladığını öğreniyoruz. Jülide, "ailenin utanç kaynağı, skandallar kraliçesi"dir. Güzel bir kadındır. Zengin bir madenci ile evliyken, kocasının evli bir arkadaşına aşık olmuş, onun uğruna evini terk etmiş, bu olay gazetelere yansımıştır. Bu nedenle de ailesi onu reddetmiştir.

Jülide "Çirkin bir kadın için iffetli olmak çok kolaydır, ben şanssızdım" diyerek hayatını dilediğince yaşamıştır. Ölmeden önce de kendinden on beş yaş küçük, otuz beşinde, "yakışıklı sayılmasa da çekici" bir erkekle birliktedir.

Aslı teyzesinin ölümüyle sadece yalnız değil ortada da kalmıştır. Üniversite öğrencisidir, bir geliri yoktur. Cenaze töreninin ertesi günü sevgilisi Aslı'ya evlenme teklif eder. Bu aynı zamanda onun maddi ve manevi açıdan kurtuluşu da olacak, ortada kalmayacaktır.

Teyzesinin ölümünden on gün sonra, sevgilisinin evine taşınmaya hazırlanırken bir akşam kapı çalar. Gelen, teyzesinin genç sevgilisi Ömer'dir. Bu davetsiz misafirle o gece sevişirler. Aslı'nın hayatı alt üst olmuştur. Sabah utanç içinde uyanan Aslı teyzesinin ölüsüne ve kendi sevgilisine ihanet ettiğini düşünerek, dün geceyi ve zaten kendinden yaşça oldukça büyük ve kendi tanımıyla "kütük gibi bir adam" olan Ömer'i unutmaya karar verir.

Ama Ömer, Jülide'nin kitaplarını bırakmak bahanesiyle tekrar geldiğinde yine sevişirler. Aslı, Ömer'in cinsel etkisi altındadır artık, ona kapılmıştır. Sabaha karşı kapı çaldığında Ömer'in geri geldiğini, tekrar sevişeceklerini düşünerek sevinçle kapıyı açar. Karşısında aldattığı sevgilisi vardır. Sevgilisinden sıkı bir dayak yer, hastaneye kaldırılır. Hastanede teyzesinin yakın arkadaşı Ayla'dan Ömer'in evli olduğunu öğrenir. Yıkılır. Yine de onun gelip kendisini hastanede ziyaret etmesini bekler. Bu ikilemler ve onların yaşattığı travmalar Aslı'yı sürekli ikilemler içinde bırakacaktır roman boyunca.

Ömer bir süre sonra ortaya çıkar. Aslı, Ömer'le yüzleşir. Ve onun piyano öğretmeni olan teyzesinin en başarılı ve güzel öğrencisi Dalya ile evli olduğunu öğrenir. Teyzesi en iyi öğrencisinin kocası ile ilişkiye girmiştir. Tüm bu bilgilere rağmen Aslı Ömer'le ilişkisini sürdürür. İçin için Ömer'in karısından ayrılacağını ummaktadır. Yeni bir deprem gelir. Aslı arkadaşlarıyla gittiği bir lokantada Ömer'le karısını görür. Ömer, "Boşanmaya niyetim yok. Karımı seviyorum" der.

Aslı, Ömer'le ilişkisine burada noktayı koyar. Kendine yeni bir hayat kurar. Bir çok erkekle ilişkilere girer. Ama aradığı aşkı bulamaz. Dört yıl geçer. Ömer'in karısından ayrılıp başka bir kadınla evlendiğini öğrenir. Tekrar sarsılır. Kendisi için karısını terk etmeyen adam başka bir kadın için bunu yapmıştır.

Tekrar romanın başına, 2003'e döneriz. Aslı'nın yeni bir erkek arkadaşı vardır, Sinan. Ve ondan çok etkilenmiştir. Ömer'den sonra ilk kez bir erkekle böyle bir duygu yaşıyordur. Her şeyin yolunda gittiğini düşünürken Ömer'le tekrar karşılaşmıştır. Ömer'i görünce şeytan görmüşe döner ama onun arabayla işe bırakma teklifine ve ardından yemek davetine hayır diyemez. Üstelik Ömer ayrıldıklarından beri onu uzaktan takip etmiş, tüm yaşadıklarını öğrenmiştir. Bu bilgileri aldığı Aslı'nın yakın arkadaşı Nalan'la da birlikte olmuştur. Aslı bir kez daha sarsılır.

Sinan'la ilişkisini bozmamaya, Ömer'le tekrar birlikte olmamaya karar verir. Ama Ömer, Aslı'nın peşini bırakmaz. Aslı da onu kafasından atamamaktadır. Otuz üç yaşındadır, mantıklı olmalıdır. Sinan'ın evlenme teklifini kabul eder. Birlikte Fransa'ya giderler. Orada Sinan'ın arkadaşlarıyla buluşacaklardır. Ve bir raslantı daha gerçekleşir. Adam Aslı'yı ve ilk sevgilisinden nasıl ayrıldığını hatırlar ve de pat diye anlatır. Aslı'nın hayatı bir kez daha mahvolmuştur.

Bir türlü hayatından çıkartamadığı Ömer'in buluşma teklifini kabul eder ve yine bir sürprizle karşılaşır, yakın arkadaşı Nalan'ın Ömer'in evinin önünde park edilmiş olduğunu görür.

Romanın hikayesini kısaca anlattım. Çünkü bu bütünü görmeden bazı şeyleri kavramamız kolay olmayacak diye düşünüyorum. İlk bakışta kırık bir aşk hikayesi anlatılan. Günümüzde yaşanan ve dünyanın modern kentlerinde rastlanan bir hikaye. İstanbul'da ya da New York'da yaşanması pek bir şey değiştirmiyor. Mekanlar sadece bir dekor. Roman kahramanı Aslı'nınki gibi hayatlar var ve onlar bu tür ilişkiler yaşıyorlar. Bu hayatları hemen her gece Televole'lerde ve özellikle televizyon dizilerinde görüyoruz. Hande Altaylı, televizyon ekranında yüzeysel olarak gördüğümüz bu hayatlardan birini romanlaştırmış. Bunu yaparken de tüm dünyayı etkileyen bir formatı da başarıyla Türkiye'ye uygulamış. Bu aslında bir yaşam tarzı; "Sex and The City". Hayatının erkeğini bir türlü bulamayan özgür ruhlu kadınlar…

Carrie Bradsaw ve arkadaşlarının maceraları ile Aslı ve arkadaşlarının maceraları neredeyse örtüşüyor. Yaş, sosyal statü, hayata bakış ve nihayetinde ilişkilerin gelişimi ve hatta Ömer tiplemesiyle örtüşen Big (Büyük)… Hande Altaylı'nın bu formatı bilinçsizce kullandığını sanmıyorum. Çünkü bu, adı üzerinde "format", "Sex and the City"den sonra Bridget Jones'da da, Ally McBeal'de de kullanıldı ve başarılı oldu. Bir çok ülkede, dilde benzerleri üretildi. "Arap Dünyasının Bridget Jones"u sloganıyla yayınlanan kitaplara Türkçe'de de rastladık.

"Aşka Şeytan Karışır"ın başarısının sırrı da sanıyorum burada. Bu formatı Türkçe'ye ve Türkiye'ye başarıyla uyarlamış. Geriye dönüşler yapsa da açık vermeyen, sarkmayan bir roman yapısı var. Sanki bir dizi film gibi planlanmış, giriş, gelişme, sonuç yerinde ve sürprizler ihmal edilmemiş. Kısa ve öz cümlelerle yazıyor. Lafı uzatmıyor. Bölümler de mümkün olduğunca kısa. Okurunu biliyor, ne istediğini tahmin ediyor, ona göre yazıyor. Bir üslup yok.

Her şeyi yüzeyden, dış görünüşüyle görüyoruz. Derin karakter tahlilleri yapılmıyor. Örneğin Aslı'nın niçin bir türlü Ömer'den kopamadığı, Nalan'ın niye en yakın arkadaşının sevgilisi ile yattığı üzerinde kafa yormuyoruz. Romanın en belirleyici karakteri olan Ömer'i de sadece Aslı'nın gözüyle görüyoruz. Aslı da hayatını derinden etkileyen adam hakkında uzun uzadıya düşünmediği için Ömer romanın kötü adamı olarak kalıyor. Ömer'in bir hayat hikayesi yok. Herkes bir dizi filmde ekranda ne kadar görünüyorsa o haliyle romanda var. Çünkü okur olarak o dizilerin seyircisi hedeflenmiş. Dizi seyircisinin okuma alışkanlığı olmadığı, okuduğunda da "edebiyat"a tahammülü olmadığı biliniyor. "Aşka Şeytan Karışır" o okura ulaşmış, çok okunuyor.

Yorumlar