CEMİL MERİÇ TARTIŞMASI

Uzun bir aradan sonra yayınlanan Cemil Meriç külliyatının yeni kitabı Kırk Ambar 2. Cilt, Lehçe-t-ül Hakayık (İletişim yay) beraberinde tartışmaları getirdi. Kitap dikkati çekici bir biçimde kalınlaşmıştı, bu kalınlaşma da dikkati çekmişti. Yeni basımları yayına hazırlayan Cemil Meriç'in oğlu Mahmut Ali Meriç kitabın girişine yazdığı uzun önsözde çalışma yöntemini açıklıyordu. Mahmut Ali Meriç, "Hep babamın yapmak isteyip de zamansızlıktan ve çeşitli imkansızlıklardan dolayı yapamadığı, eserlerinin sonraki baskılarına müdahale edebilme şansı olsaydı yapmayı isteyebileceği eklemeleri, düzeltmeleri yapabilmek arzusu, çabası. Doğru veya yanlış, önleyemediğim bir tür tutku, bir tür sorumluluk duygusu diyebiliriz" diyordu. Mahmut Ali Meriç, babasının yazılarını "yeniden elden geçirdiği"ni açıkça belirtiyordu. Çalışmasını "eleştirel bir yaklaşımla yazılarda bazı düzeltmeler yapmak, bazı ilavelerde bulunmak, bazı düzenlemelere gitmek, yani aslında babamın yapmamı isteyeceğinden emin olduğum, bundan pek de memnun kalacağını bildiğim çalışmaları yapmak" olarak açıklıyordu. Bir tür "yeniden işleme" çalışmasıydı bu ve Batı'da örneklerine rastlanıyordu. Mahmut Ali Meriç, yazılarda gönderme yapılan kitap ve makaleleleri yeniden incelemiş ve Cemil Meriç'in eserlerinde anlaşılma güçlüğü yaratan yerlerde düzeltmelere gitmiş, bol bol dipnotlar vererek Cemil Meriç'in nerelere göndermeler yaptığını, o konuda yazılan önemli eserleri okura bildirmişti. Babasının böyle bir "elden geçirme"yi arzu ettiğini belirtiyor ve önsözde yaptığı tüm değişiklikleri, düzeltmeleri de açık yürekle anlatıyordu.

Yapılan ikinci işlem bazı yazıların yerlerinin değiştirilmesiydi. Önceki baskılarda başka kitaplarda yer alan yazılar birbirleriyle bağlantıları gözönüne alınarak şimdi başka kitaplara konulmuştu. Öyle ki, daha önce ayrı bir kitap olarak yayınlanmış olan Bir Facianın Hikâyesi de Kırk Ambar'ın ikinci cildine eklenmişti, kitabın yeni baskısının kalınlaşmasının nedeni de buydu. Görünen o ki Mahmut Ali Meriç, "yeniden yapılandırma" yapıyor, bu bildiğimiz bir editörlük çabası değil. Yani, eseri yazım hatalarından arındırma değil, eklemeler ve çıkartmalar, diline müdahale söz konusu. Bu yöntem, tartışmaların nedeni.

Cemil Meriç'in kızı Ümit Meriç şöyle demiş; "ben ağabeyimin yapmış olduğu Kırk Ambar çalışmasının Cemil Meriç'in rızasına tamamen uygun olduğu kanaatindeyim. (…) Babam yaşasaydı bundan daha farklı bir metin ortaya çıkmayacaktı."

Olayı gündeme getiren Aksiyon dergisine göre (Sayı: 615 - 18.09.2006), muhafazakar okurlar farklı Cemil Meriç portresinin çizilmeye çalışıldığının endişesini taşıyor. Kendi saflarında düşünsel bir önder olarak görmek istedikleri Cemil Meriç'in kitaplarının yeni baskılarındaki bu değişikliklerle artık "sağcı" ve "İslamcı" görünümünün değişmesinden endişeleniyorlar.

Kırk Ambar kitabındaki değişiklikleri köşe yazılarında gündeme getiren Dücane Cündioğlu ard arda yayınladığı "Bir Mabed Bekçisi Cemil Meriç" (Etkileşim, Eylül 2006) ve "Bir Mabed İşçisi Cemil Meriç" (Etkileşim, Ekim 2006) adlı kitaplarda Cemil Meriç'in eserleri üzerinde yaptığı ayrıntılı araştırmaların sonucunu anlatırken Meriç’in gerek çevirilerini gerekse telif eserlerini yayınlarken çeşitli müdahalelerle, hatta sansürlerle karşılaştığını örnekliyor.

Cemil Meriç, edebiyata çevirilerle başlamış. Balzac ve Hugo'dan yaptığı çeviriler dikkati çekiyor. Bir Mabed Bekçisi Cemil Meriç'te Cündioğlu, bu çevirileri inceliyor. Çünkü Meriç'in çevirilerinde müthiş bir işçilik söz konusu. Kitaplarını çevirdiği yazarlar ve eserleri hakkında ayrıntılı incelemeler yapıp çevirilerin başına koymakla kalmamış, birçok dipnotla da okuyucuya aydınlatıcı bilgiler vermiş. Bununla da yetinmemiş, diğer çevirmenlerin yaptıklarını izlemiş, onların çalışmaları hakkında ağır eleştiriler yayınlatmış. Aynı zamanda da şiir ve roman sanatları üzerinde de düşünceler geliştirmiş. Özellikle romanın öleceği yönündeki tespiti çok tartışma yaratmış. İlk sansürle de 1942'de ilk çevirisinin başına koymak için yazdığı, aynı zamanda kitaplaşmış ilk eseri saydığı 250 sayfalık Balzac incelemesinin yayınevince 80 sayfaya indirilmesi (kısaltılması) ile karşılaşmış. Son çevirisi Balzac'tan Kibar Fahişelerin İhtişamı ve Sefaleti'nin ikinci baskısını yapan yayınevinin muhafazakarlığını dikkate alarak tamamen elden geçirmiş, ilk baskıda yer alan dipnotları çıkarmış ve adını da İhtişam ve Sefalet'e (Ötüken yay) dönüştürmüş. Ötüken, Victor Hugo'dan yaptığı Hernani çevirisini de yeniden basmamış. Daha da beteri iki Balzac çevirisi yayınevlerinde kaybolmuş, basılamamış.

Cemil Meriç daha dergilerde yazarken çeşitli müdahalelerle karşılaşmış. Cündioğlu, Meriç’in sürekli yazdığı Hisar Dergisi editörü Mehmet Çınarlı'nın çeşitli değişiklik ve düzeltme isteklerini Bir Mabed İşçisi Cemil Meriç'te kitabında örnekliyor. Cemil Meriç'in Türkçülük ve Ziya Gökalp hakkındaki düşünce ve eleştirilerinin Bu Ülke kitabında yer almasının önlenmesi, Cündioğlu'nun deyişiyle sansürlenmesi, bu örneklerin en çarpıcılarından. Çünkü günümüz muhafazakar okurunun özlediği Cemil Meriç kitaplarını yayınlayan Ötüken Yayınları bu sansürü yapan. Ötüken Yayınları Cemil Meriç'in eserlerine müdahaleyi o kadar geliştirmiş ki tüm külliyatı yayınlama görevini üzerine almış olmasına rağmen Cemil Meriç'in Lamia Çataloğlu ile birlikte çevirdikleri Uriel Heyd'in Ziya Gökalp'in Hayatı ve Eserleri adlı kitabı da yayınlamak istememiş. Çünkü "bir Yahudinin tenkini neşredemezlermiş." Ziya Gökalp eleştirisini hiç. Çeviri Ötüken'den değil Sebil Yayınları'ndan çıkmış (1980).

Cemil Meriç bu türden sansürlere, müdahalelere çok fazla tepki göstermiyor, çünkü Cemil Meriç'in eserlerine tek müdahale yayınevlerinden ya da editörlerden gelmiyor, bizzat kendisi de sık sık eserlerini değiştiriyor. Çünkü Cemil Meriç'in düşünce dünyası tek bir doğrultuda gelişmiyor. O sürekli değişiyor, yenileniyor.

Dücane Cündioğlu'nun alıntıladığı bir söyleşide düşünce dünyasındaki değişimi zamanında şöyle özetlemiş Cemil Meriç; "1917 - 1925: Koyu müslümanlık devri. (Hacı hoca olmak isterdim.) 1925 - 1936: Sosyalistlik devri. 1938 - 1960: Araf devri diyebileceğim kuluçka devri. 1960-1964: Hind Devri'm. 1964'den sonra: sadece Osmanlıyım." Ümit Meriç'e göre ise Cemil Meriç hayatı boyunca Marksist kalmış, bir düşünce sistemi olarak Marksizmden hiç vazgeçmemiş. "Marksizm tenkittir, şüphedir, araştırma yöntemidir" demiş. "Tek başına bir adamım. Benim düşüncelerim heteredokstur. Sosyalist değilim. İslamcı değilim. Öyleyse ben neyim? Ben kendimim."

"Ben kendimim" vurgulaması önemli. O arayan, soruşturan, irdeleyen bir düşünür. Hiçbir düşünceyi değişmez doğru olarak kabul etmiyor. Gerçek bir entellektüel olarak hep didikliyor, irdeliyor. Gerek gördüğünde de çekinmeden düşüncelerini ve onlara bağlı olarak yazılarını değiştiriyor.

Cemil Meriç'in bu halini gözönüne alırsak acaba oğlu Mahmut Ali Meriç'in çabasına daha insaflı yaklaşabilir miyiz? Kitabın başında açık yürekle ne yaptığını yazmasını da dikkate alırsak Mahmut Ali Meriç'in yaptığı iyi niyetli bir şey ama öncelikle eserlerin orijinalinin ortada olması gerekli. Yani Cemil Meriç'in ölümünden önce piyasada bulunan baskıların tıpkı basımları yapılmalı. Eserler o halleriyle bulunduklarında okuyucunun karşılaştırma yapma olanağı var. Şimdiki halde doğal olarak Mahmut Ali Meriç'in iyi niyetle yaptığı işler eserin bütünlüğüne müdahale olarak algılanıyor.

Mahmut Ali Meriç, Cemil Meriç'in fikri haklarını korumakla yetkili bir miraçısı olarak şu soruya da cevap vermeli; Cemil Meriç'I çok iyi bildiğini, tanıdığını söyleyen başka bir yazar çıksa ve kendisinin yaptığı işlemi kitaplar, makaleler üzerinde uygulamak istese Mahmut bey buna izin verecek mi? Kendi yaptığı yeniden yapılandırma çalışması gibi olumlu karşılayacak mı?

Sanıyorum, Mahmut Ali Meriç, Dücane Cündioğlu'nun yaptığı gibi Cemil Meriç'in eserleri üzerindeki çalışmasını ayrı kitaplar halinde yayınlasa en iyisi olacak. Bir çok yazarın belirttiği gibi "Cemil Meriç bir şeyi onaylayıp basılmasına izin vermişse, onu o haliyle bırakmak" en akla yakını olarak görünüyor. 40 kadar gazete ve dergide yayınlamış 800'ü aşkın makale var. Bu makaleler ve Meriç'in çevirileri kitap halinde yayınlanmayı bekliyor. Okur da Meriç'in mirasçılarından yayın konusunda daha hızlı davranmalarını istiyor. Önce külliyat tam olarak ortaya çıkmalı. Dipnotlama, yeniden yapılandırma daha sonra gelebilir.

Yorumlar