İZMİR'DE ÜÇ GÜN VE BİR GECE

Nedret Gürcan da, edebiyatta altmışıncı yılında bir şair. İlk şiiri 1948'de Anadolu Gazetesi'nde yayınlanmış. 50'li yıllarda Dinar'da tek başına çıkarttığı Şairler Yaprağı ile tanınmış."Taşra insanının hayallerini, kırgınlıklarını, özlemlerini ve tutkularını dile getirdiği" şiirleri ile edebiyatta yer etmiş. Son yıllarda yayınladığı Benim Sevgili Taşram, Yaşanmış Taşra Öyküleri gibi kitaplarıyla da tekrar konuşulmuş. İzmir'de Üç Gün ve Bir Gece'de (Agora) 50'li yıllarda, Şairler Yaprağı'nı çıkarttığı günlerde yaşadığı bir olayı romanlaştırmış. Kitabın ilk sayfasındaki "Evliliğimden iki yıl önce yaşadığım bu olayın romanını edebiyat adına anlayış göstererek bana yazma olanağını veren sevgili ve değerli eşime binlerce teşekkür borçluyum…" cümlesi dikkati çekiyor. Kitabın kapağında da romanın kadın kahramanı Mehlika'nın yazar tarafından çizilmiş bir portresi yer alıyor.

Her şey romanın şair kahramanının çıkartacağı şiir dergisinin duyurusunu okuyan bir kadın şairin mektubu ile başlıyor. İki şair mektuplaşıyor, birbirlerine göndermeler yapan şiirler yayınlatıyorlar. Mehlika'nın mektuplarında anlattıkları, şiirlerindeki çaresizliği, yakarışları şair kahramanımızı önce meraklandırıyor, sonra da bu gizemli kadına bağlanmasına neden oluyor. Şair, iki fotoğrafını yolluyor ve Mehlika açık yürekle "bana da fotoğraflarınızdaki gibi bakarsanız size hemen aşık olurum" diye yazıyor

Ve bir gün postadan "Hatıra Defterim" adını taşıyan iki defter çıkıyor. Romanın ikinci bölümünden itibaren Mehlika'nın acılarla dolu hayat hikayesini okumaya başlıyoruz. Mehlika, 25 yaşında, şairimizden bir kaç yaş büyük, evli, üç çocuk annesi bir ev kadını. Küçük yaşta annesini kaybetmiş. Evden bir boğaz eksilsin düşüncesiyle henüz öğrenciyken,16 yaşında, kendinden yaşça büyük, ilkokul mezunu topal bir tornacıyla evlendirilmiş. Kocası Murat Usta, tüm kötü nitelikleri kendinde toplamış bir adam. İçki içiyor, kumar oynuyor, barlarda sabahlıyor, eviyle ilgilenmiyor. Gerdek gecesi adeta bir tecavüz olayı gibi yaşanıyor. Kocasının kaba davranışları, kıskançlıklarına eklenen yoksullukla bu evlilik Mehlika için bir cehennem azabı oluyor. Mehlika sokakta, iş hayıtında da huzuru bulamıyor. Güzelliği ile hemen dikkati çekiyor, misafir olarak kaldıkları kocasının en yakın dostunun da, çalıştığı iş yerlerindeki patronlarının da tacizlerine uğruyor. Tüm bunların etkisiyle zamanla erkeklerden nefret etmeye, kocasından uzaklaşmaya başlıyor.

Bu ruh hali içindeyken rastladığı kahramanımız Mehlika için sığınacak bir liman gibi görünüyor. Sadece mektuplardan tanıdığı şaire aşkını ilan edip onu İzmir'e davet ediyor. Şairle Mehlika birlikte üç gün ve bir gece geçiriyorlar. Şair başlangıçta Mehlika'nın ruh halini tam olarak kavrayamıyor. Onun geceyi birlikte geçirmek için ısrarı ise korkup çekinmesine neden oluyor. Çünkü karşısında evli bir kadın var ve kadın bu birlikteliği bir gecelik bir macera olarak değil kurtuluş umudu olarak görmekte. Kahramanımız, aşkını yaşamakla, kaçıp gitmek duyguları arasında savurulurken, Mehlika, şairde aradığını bulamayacağını anlıyor ve kaçınılmaz sona doğru yürüyor.

Nedret Gürcan, gençlik anılarından yola çıkarak eski Türk filmleri tadında ama mutlu sonla bitmeyen bir dram yazmış. Olayın anı boyutu ağır bastığı için roman niteliğini tartışmaya gerek görmüyorum. Elli yıl sonra yaşadıklarını yazmak kuşkusuz Nedret Gürcan'ı yazar olarak yormuş, üzmüştür. İzmir'de Üç Gün ve Bir Gece, Gürcan'ın hayatından bir belge, acı bir anı olarak da okunabilir, 50'li yılları anlatan bir melodram olarak da...

Yorumlar