Bir Defterden

Günlükler, yazarın, şairin özelidir. Genellikle yayınlamak amacıyla yazılmazlar. Eşe dosta, okura ifade edilemeyen duygular, düşünceler yansıtılır satırlara. Yazarını, "en açık, en çıplak, en gerçek haliyle" gösterir. Onu, eserlerini çözümlemeye yardımcı olur. Günlük aynı zamanda edebiyatın bir türüdür. Dergilerde yayınlandığında ya da kitaplaştığında onda edebi bir nitelik de aranır.

Çağdaş Türk Şiiri'nin en önemli şairlerinden Melih Cevdet Anday, deneme, eleştiri, roman ve tiyatro oyunları da yazmış çok yönlü bir edebiyat adamıydı. Denemeyi edebi bir tür olarak sevdiren büyük ustalardan... Şiir kitaplarının sayısı kadar deneme kitabı vardır. 1951'den 2002'deki ölümüne kadar gazetelerde yayınlanan yazılarının çoğunluğu edebi nitelikte birer denemedir.

Melih Cevdet'in Bir Defterden (Everest yay, Şubat 2008) adıyla yayınlanan günlüklerini okurken denemeciliğini sık sık hatırladım. Anday'ın Eylül 1976 - Şubat 1979 tarihleri arasında tuttuğu günlüğü içeren bir defterden oluşuyor kitap. Ölümünden önce bu günlüğü emanet ederken eşi Suna Anday'a kitap olarak yayınlanmasını istediğini söylemiş. Adını da "Bir Defterden" koymuş.

Bu tip özel hayata ilişkin evrakın yayınlanmasında sahibinin iznini önemsiyorum. Çünkü, özellikle yazarının ölümünden sonra yayınlanan günlük, mektup gibi özel evrak, yaşayan ya da ölmüş kişiler hakkında görüşler de içeriyor. Bu görüşler, genellikle bilinmesi hoş olmayan şeyler. Yazarının da, muhatabının da okur nezdinde prestijini kaybetmesine neden oluyor. Yazarların terekelerinden çıkan evrakın değerlendirilmesinde hayat hikâyesine yapacağı katkı yanında edebi niteliği, gerekliliği de sıkı sorgulanmalı. Galiba en doğrusu bu tür günlük ve mektupların esas sahiplerinin sağlıklarında yayınlanması yönünde bir arzuları olmuş mu, ona bakılmalı.

Melih Cevdet'in günlüğü, şairin hayatının çok kısa bir bölümünü yansıtsa da hem onun özel hayatını, hem de başta edebiyat, sanat olmak üzere dünyaya bakışını öğrenmek açısından önemli. Anday, günlüğünde sağlık sorunları başta olmak üzere, korkularını, sıkıntılarını anlatmış. Bir süre önce geçirdiği yüz felci ona yaşlılığı, ölümü düşündürmüş. O dönemde depresyon da geçirdiği anlaşılıyor. Bunları dert ediyor. Günlüğün yazıldığı dönem Türkiye için önemli siyasi dönemeçlerden biri. Siyaset sokakta yapılıyor. Her şeye siyaset sokulmaya çalışılıyor. Şiddet teröre dönüşüyor. Ülke yeni bir askeri darbeye doğru gidiyor. Sağduyulu bir aydın olarak Melih Cevdet'in döneme bakışını günlükte buluyorsunuz.

Anday, yeri geldiğinde şair, yazar dostlarıyla ilgili düşüncelerini de yazmış. Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Oktay Akbal, Çetin Altan rastladığımız isimlerden. Anday, kimsenin kişiliği üzerinde uzun boylu durmuyor, görüşler, düşünceler daha çok eylemler üzerinden gidiyor. Edebi yanlarıyla, aydın duruşlarıyla değerlendiriyor. İnsanların yüzlerine söyleyemeyeceği şeyleri günlüğüne yazmamış. Ama esas olarak denemeci kimliği ağır basmış. Günlüğe yazdığı birçok konuyu Cumhuriyet'te yayınlanan yazılarında işlemiş.

Melih Cevdet, günlüğü eski harflerle yazmış. Emre Taylan, günümüz Türkçesine çevirmiş. Sevengül Sönmez de iyi bir editör olarak hem günlükte ilk adıyla anılan yazarların kimliklerini çözmüş, hem de günlüğün kaynaklık ettiği makaleleri bularak karşılaştırmış, yapılan göndermeleri takip etmiş. Kitaba günlükte sözü edilen bazı mektupların asılları, fotoğraflar, günlüğün orijinalinden bir kaç sayfa ve dizin eklenmiş. Ortaya keyifle okunan bir kitap çıkmış. Gerçekten de kitabın tadı damağınızda kalıyor. Çünkü sadece 80 sayfa.

Yorumlar