Füruzan Diye Bir Öykü

Füruzan'ın doğum tarihi yok, soyadı yok. O tek başına, bir insan, bir yazar olarak eserleriyle var olmayı tercih ediyor. 27. İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı olması dolayısıyla Faruk Şüyün'ün hazırladığı 418 sayfalık kitabı, Füruzan Diye Bir Öykü'yü (Tüyap, Kasım 2008) okurken belleğimde beliren cümle bu.

Füruzan ve Faruk Şüyün alışılmış, kısa biyografi, yazar hakkında yazılanlar vb., oluşan küçük bir kitap yerine başlı başına bir eser oluşturma yolunu seçmişler. Yaz ayları boyunca uzun bir söyleşi yapmışlar. Bu söyleşiye Füruzan'ın eserleri üzerine yazılmış önemli yazılar, değer verdiği, sevdiği yazarlar ve kendi deyimiyle "seçilmiş akrabaları" olan az ve öz sayıdaki yakın dostlarının yazıları başarılı bir kurguyla eklenmiş. Sözün özü, Füruzan ve Faruk Şüyün, bu kitap için özel ve başarılı bir yapı oluşturmuşlar. Kitap, Şüyün'ün kitabı oluşturma macerasını da yansıttığı bölümler, Füruzan'ın anlattıkları, eleştiriler, kitap için özel yazılmış yazılar ve tüm bunları destekleyen fotoğraflarla gelişiyor.

Füruzan Diye Bir Öykü, umduğumuz gibi Füruzan'ın tüm bir yaşam öyküsünü yansıtmıyor. Yaşam öyküsü sadece, Füruzan'ın hayatının eserleriyle ilişkisi olduğu yerlerde anlatılıyor. Füruzan'ın dıştan görünümü ağır basıyor, iç dünyası açılmıyor. Füruzan'ın doğum tarihi yok, demiştim, hayatının önemli tarihleri de yok. Örneğin, ilkokulu ne zaman bitirdiğini bilemiyoruz. Çok çeşitli ilk okullarda okumuş. Tek tek okulları ziyaret ediyorlar Faruk Şüyün'la birlikte. O okullardan küçük, güzel anı parçaları anlatılıyor ama neden bu kadar çok okul değiştirdiğini anlatmıyor. Tabii, öğrenimini neden yarıda kestiğini ya da kesmek zorunda kaldığını da öğrenemiyoruz. Füruzan'ın anlattıklarından anne evini terk ettiğini, annesi ile pek sık görüşmediğini seziyoruz. Ama bunun nedenlerine de inmiyor. Âşık olduğunu anlatıyor ama sevgilisinin adını vermek bir yana onu ete kemiğe bile büründürmüyor. Aşk duygusunun oluşumunu anlatmakla yetiniyor. "Sevgili yakınım", "evin birinci kişisi" diye söz edilen biri var ama bu yakınlığın derecesi belli değil. Bir akraba mı, eş mi, sevgili mi, açıklamıyor. Soyadını kullanmamasının gerekçelerinden biri "çok tanınmış bir soyadı" olduğu. "Ben, o ünlenmiş soyadının bana sağlama ihtimali olan kolaylıklarına hiç yanaşmak istemedim. Yoksa o soyadı, benim hâlâ onurla andığım bir soyadıdır" diyor. Biyografilerinde geçen "Yerdelen" ve "Selçuk" soyadlarından hangisi "çok tanınmış"? Ve tabii eserlerinde bu soyadlarını hiç kullanmadı mı? (Yazar sözlüklerine göre kullanmış.) Genç kızlık çağları, eğer evlendi ise kimle, nasıl tanışıp evlendiğini, kızı Aslı'nın babasının kim olduğunu da anlatmıyor. Ama kızının bir soyadı var. Füruzan, sanki eğer böylesine fazla merak içindeysek iz sürmemizi, bilgiye kendi kendimize ulaşmamızı istiyor. Ama ikinci el bilgi yanlış bilgidir. Örneğin, Füruzan'ın özenle söylememeyi ve hemen hiçbir yerde belirtmemeyi seçtiği doğum tarihi, 1933, 1935, 1938 yıllarından hangisidir? Bu tarihi bilsek belki, kitapta tarih verilmeden anlatılan tüm olaylar da yerli yerine oturacak. Üstelik Haydar Ergülen'in kitapta yer alan yazısında belirttiği gibi "Füruzan hep 35 yaşında." O nedenle 1905 ya da 1985 doğumlu olduğunu öğrensek hiç şaşırmayız, çünkü o hep genç, güzel ve dinamik.

Tüm bunları ve daha nice ayrıntıyı anlatmamasına saygı duyabiliriz. Gerçi bu suskunluk, edebiyat ortamında dolaşan ve kuşkusuz Füruzan'ın da kulağına giden, birçok tatsız söylentinin gündemde kalmasına neden olsa da, yazarın tercihidir. Ama Füruzan'ın edebiyat hayatı hakkındaki ketumiyetini anlamlandırmak mümkün değil. Kitapta ilk öykülerinin "1960'ların ortasında yayınlandığı"nı söylüyor (s. 44). Oysa, yine kitaba alnıtılanan Mehmet H. Doğan'ın "Füruzan Olayı" başlıklı yazısına göre "ilk hikayelerinden (1956-57) sonra 1967'ye kadar susmuş -ya da hazırlanmış - 1968'de yeniden yayınlamaya başlar başlamaz hikayelerini birden sevilmiş, tutulmuş, sözü edilen, aranan bir hikayeci olmuştur." Necatigil'in Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü'ne (Varlık, 24. Baskı, Ekim 2007) göre; "İlk öykü denemesi 'Olumsuz Hikaye' 1959'da Seçilmiş Hikayeler'de çıktı." Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi'ne (Yapı Kredi, 2. Baskı, Mart 2003) göre adı geçen hikâye aynı dergide ama 1956'da yayınlanmıştır. Hangi tarih doğru? Ve Füruzan, bu ilk yazarlık denemesine nasıl girişti? İlk öyküyü (öyküleri?) yayınladıktan sonra niçin vazgeçti? Sonra tekrar edebiyata dönmesi nasıl oldu? Bu bilgiler onun edebi hayatını anlamamız ve doğru değerlendirmemiz açısından önemlidir.

Eserleri ile tanıyıp sevdiğimiz bir yazarı nereye kadar merak etmeliyiz, sorusu insanın aklına takılıyor ister istemez. Ben, eğer eserlerini anlamamızda yardımcı olacaksa bir yazarın hayatının ayrıntılarını bilmemiz gerektiğine inanıyorum. Füruzan'ın hayat öyküsünü merak ederken de ilk üç eseri, Parasız Yatılı, Kuşatma ve Benim Sinemalarım'ı anlamakta, onun kendi öyküsünün önemli işlevi olacağını düşünüyorum. Edebiyat sosyolojisi açısından ise, yazarın yaşam öyküsü önemlidir. Sırf yazarın eserlerini anlamamıza yardımcı olmaz, onun dönemini, o dönemden aldığı ve tabii verdiği olumlu ve olumsuz etkileri de öğrenmemizi, edebi tarih yanında toplumsal tarih içinde de yazarı anlamamızı, kavramamızı sağlar.

Füruzan kısa biyografilerindeki somut bilgiler kadar bile bilgi vermiyor. Büyük bir saygı ve takdir hisleriyle karşıladığımız bu tavrına rağmen ne kadar gizlemeye çalışsa da, yaşamını eserinin önüne çıkartmamaya özen gösterse de böyle büyük oylumlu bir kitapta tamamen kendini gizlemesi, sakınması mümkün olmuyor. Okur olarak, onun anlattıklarından, anlatmadıklarından, satır aralarından hissettiklerimizden ortaya bir yaşam öyküsü çıkıyor. Disiplinli. Titiz. Dikkatli. İnce düşünceli. Ayrıntılara düşkün. En küçük ayrıntıyı bile gözden kaçırmamaya çalışıyor. 30'lu yıllarda doğmuş. Babasını çok küçük yaşta kaybetmiş. Belleğinde bir baba imgesi yok. Tam bir İstanbullu. Çocukluğu Kadıköy ve Haliç'te geçmiş. Anılarında çocukluk arkadaşlarına fazla yer yok. İstanbul, deniz, sokaklar, iskeleler, parklar arkadaşı olmuş. Meraklı, hareketli, biraz yaramaz bir çocuk. Annesiyle anlaşamamış ya da annesi onu anlamamış. Çok genç yaşta annesinden uzaklaşmış. Akrabalarla da pek bağı yok. Az sayıdaki ama sıkı dostları var. Onları yakın akrabası sayıyor, onlara güveniyor. Aldığından fazla dostluk ve sevgi vermek istiyor. Hayatında sözcüklere dökmek istemediği yoksulluklar ve yoksunluklar var. Hep tek başına ve ayakta olmuş. Kimseye sırtını dayamamış. Yalnız. İçine kapalı. Belki yazmaktan da çok okumayı seviyor. Az ve öz yazıyor. Bilinen bir deyişle, yaratmak onun için doğurmak gibi bir süreç. Mükemmeliyetçi. Her yaptığının, eserinin kusursuz olmasını arzu ediyor. Bu amaçla elinden geleni yapıyor.

1968'de yayınlanan öyküleri ile yaptığı önemli çıkış edebiyat dünyasında ilgi ve beğeni ile karşılanmış. Hem öykülerinin ilk yayıncısı, hem de daha sonra kitaplarının editörü olarak Memet Fuat, büyük destek vermiş, yazması için yüreklendirmiş. Fethi Naci, Mehmet H. Doğan, Erdal Öz hep sevgiyle andığı destekçileri, eleştirmenleri olmuş. İlk kitabı Parasız Yatılı (1971) çok büyük bir ilgiyle karşılanmış. Parasız Yatılı’yı, Kuşatma, Benim Sinemalarım ve 68 kuşağını anlattığı romanı 47’liler izlemiş. Sait Faik, Türk Dil Kurumu gibi önemli ödüller almış. Türk işçileriyle, Alman yazarlarıyla ve Balkanlar'da yaptığı röportajlar onun meraklı kişiliğinin ayrı bir göstergesi sayılabilir. Öyküleri oyunlaştırılmış, sinemaya, televizyon dizilerine konu olmuş. Yapıtları Almanca başta olmak üzere İtalyanca, İngilizce, Bulgarca, Farsça gibi birçok dile çevrilmiş. Bir başarı öyküsü...

Füruzan Diye Bir Öykü, Türk Edebiyatı'nın bu büyük ve önemli yazarının hayatını, kendi ağzından ve bakışından bir anlatımı olmasının yanında bir edebiyat eseri de olmuş. Füruzan temalı bir anlatı... Füruzan, ne kadar gizlemeye, kendini eserlerinin gerisine çekmeye çalışsa da insan olarak güzelliği, iyiliği yansımış kitaba. Füruzan Diye Bir Öykü, Tüyap'ın onur yazarına saygısını kalıcılaştırmak amacıyla hazırlanmış bir kitap. Basına, yazarlara, fuara katılan yayınevlerine hediye ediliyor. Okurların satın almak, edinmek olanağı yok. Dileğim, bu güzel çalışmanın, bir şekilde okurlara da ulaşmasının sağlanmasıdır. Bu nasıl olur bilmiyorum. Füruzan'ın yayıncısı Yapı Kredi Yayınları mı devreye girer yoksa Tüyap başka bir yolunu bulur… Ama Füruzan Diye Bir Öykü, okurlara mutlaka ulaşmalı.

Yorumlar