Türkiye’de E Kitap



Elif Tanrıyar’la Söyleşi (sabitfikir dergisi için)

e-kitap Türkiye’ye geleli bir sene oldu. Bu süre zarfında siz olumlu ve olumsuz anlamlarda neler gözlemlediniz? Sizce ne gibi eksiklikler var? Süreç tamamlandı mı?

e-kitap’ı yayıncılığın dijital çağa geçmesinin en somut adımlarından biri olarak görüyorum. Çünkü dijital medya ortamı hem okurlar, hem de yayıncılar için çok önemli avantajlar sağlıyor. Okur olarak çok daha kolay ve hızlı bir şekilde bilgiye ulaşabiliyoruz. On binlerce kitabı bir dizüstü bilgisayarda ya da e-okuyucuda saklayıp, taşıyabiliyorsunuz. Özellikle araştırmacılar ve öğretim üyeleri açısından işlerini çok kolaylaştıran bir şey bu. E- kitaplarda hızlı arama yapıp binlerce sayfa okumaya gerekmeden aradığınız konu ya da kavrama sadece bir arama komutu ile ulaşabiliyorsunuz. Dijital medya ortamı yayıncılara basılı kitaba göre birçok kolaylıklar sağlıyor. Bunlardan ilki ve en önemlisi dağıtım ve depolama kolaylığı. Dijital ortamda üretilen kitapların kağıda basılarak çoğaltılması, depolarda saklanması, kitapçılara ulaştırılıp sergilenmesi gerekmiyor. Tüm bu işlemler bir bigisayar ve internet bağlantısı ile hallediliyor. Basma, depolama, dağıtma, kitapçıda sergileme işlerinin ortadan kalkması da kitabın okura ulaşmasının hızlanması ve maliyetlerin ucuzlaması anlamına geliyor.

Okurlar için de, yayıncılar için de dijital ortam ve e-kitap çok yeni gelişmeler. O nedenle ilk yıl bence tanışma, alışma zamanıydı. Medyanın gösterdiği yoğun ilgi ile okurlar e-kitap’tan yaygın olarak haberdar oldular. Yalnız bu haberdar olmada yanlış algılamalar da oluştu sanıyorum. E-kitap’ın sadece e-kitap okuyucuları (e-reader’lar) ile okunabileceği gibi bir izlenim var okuyucularda. Bu da e-kitap okumak için yeni bir araç almak yani masraf yapmak, bilgisayarın yanında bu aracı da taşımak demek. Oysa biliyoruz ki e-kitap okuyucular e-kitabı okumak için faydalanılacak araçlardan sadece biridir. Bilgisayardan, tabletlerden, cep telefonlarından ve daha birçok dijital medya aracından e-kitap okumak mümkün.

İkincisi, yapılan tanıtım kampanyaları. Tanıtım mevcut okura odaklı oldu. Tercih edilen tanıtım mecraları, gazete, dergi, kitap fuarları vb. ile kısıtlı kaldı. Kitap okuru oldukça muhafazakâr. Kağıda basılı kitaba alışmış okur, kitabı elinden tutmadan, selüloz kokusunu duymadan, sayfa çevirmeden okuyamayacağını söylüyor. Alışkanlıklardan kolay vazgeçilemiyor. Yeniliğe, özellikle teknolojik gelişime açık değiller. Öte yandan ülkemizde teknoloji meraklısı büyük bir kitle var. Bu kitlenin yeni okurlar olarak kazanılması gerekiyor. İphone’ların, İpad’lerin, tablet pc’lerin alıcılarına ulaşmanın yolu ise kitap okurunun mecralarından çok farklı. Teknoloji marketleri, bilgisayar ya da iletişim fuarları, onlarla ilgili yazılı ve görsel medya daha çok kullanılmalı. Yeterince güçlü bir tanıtım yapılmadığı için bu tür ürünlerin ilk alıcılarına ulaşılamadı.

Diğer yandan, pazara hemen girip yer kapma endişesi ile altyapı ve mevzuat (telif hukuk ve vergi mevzuatı) tam anlamıyla hazırlanmadan e-kitap satışlarına başlandığı için okura sunulan ürün sayısı az oldu. Az ürün de az satış demektir. Ürün çeşitliliğinin azlığı okur gözünde e-kitabın bir fantezi olarak algılanmasına neden olabileceği gibi, üretici konumundaki yayıncılar için de satış sayılarının düşük olması nedeniyle bu alanın emek vermeye değmeyen bir alan olduğu algısını yaratabilir. Öte yandan, her eli kalem tutanın yazar olabileceği, her bilgisayar kullananın yayımcı olabileceği, zamanla yayıncıların devre dışı bırakılabileceği yani yayıncıya ihtiyaç olmadığı gibi gerçekle hiç uyuşmayan açıklamalar da yazarları ve yayımcıları tedirgin etti. Yazarlar dijital ortamda zaten varolan internet siteleri ve forumlar aracılığıyla yapılan izinsiz yayımların artacağı, tek gelir kaynakları olan telif haklarından mahrum kalacağını düşünmeye başladılar. Yayıncılar da dijital alanın gelişmesinin klasik ticari yollardan elde ettikleri geliri azaltacağını, hatta süreç içinde işsiz kalabilecekleri endişesini hissetmeye başladı. Yazar ve yayıncılarda yaratılan bu yanlış algılar, bu alandaki üretime ket vurabileceği için e-kitap gibi müthiş bir geleceği olan bir ürünün ölü doğmasına neden olabilir.

Bizde çok yaygın bir anlayış vardır; “Kervan yolda düzülür” derler. Altyapı ve mevzuatla ilgili hazırlıkların e-kitap satmaya başlandıktan sonra tamamlanacağı anlaşılıyor. Tüm dünyada bu konuda birçok belirsizlikler var ve her yerde gelişmeler bekleniyor, gözleniyor. Yani taşlar henüz hiçbir yerde yerine oturmadı. Dünyada bu alandaki gelişmeler arttıkça, insanlar bu konuda daha çok doğru bilgi aldıkça, e-kitap daha çok ilgi görecek ve layık olduğu yeri alıp geleceğin kitap üretim tarzı olacaktır. Ben şahsen umutluyum.

Birlik olarak e-kitap konusunda özel bir çalışmanız oldu mu? (mevzuat, teşvik, vs)

Dijital alan çok yeni olduğu için çözümlenmesi gereken birçok sorun var. Eser sahipleri ve çevirmenlerle yapılacak sözleşmelerin, gelecekte bir sorunla karşılaşmamak için, hukuki açıdan nasıl yazılması gerektiği, telif ödemelerinin oranları, dijital ortamda yayımlanacak eser seçimi, vergilendirme, dağıtım anlaşmalarında dikkat edilecek hususlar, dağıtım indirim oranları gibi düzenlenmesi ve belirginleştirilmesi gereken birçok konu var. Biz tüm bu sorunları yayıncılığın mevcut yapısını bozmadan nasıl çözeriz onu bulmaya, yayıncıları bilgilendirmeye çalışıyoruz.

Bunlardan birincisi ve en önemlisi Korsan Yayın tehlikesi. Müzik ve sinema sektörlerinde yaşananları, dijital ortamdaki yaygın korsanlığın o kültür alanlarını nasıl küçültüp bitme noktasına getirdiğini büyük bir endişe ile izledik ve onların deneyimlerinden dersler çıkarttık. Telif haklarının korunması amacıyla gerekli tedbirlerin alınmasının yanında mevcut Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda dijital alanı düzenleyen, hakları net olarak tanımlayan ve koruma yöntemlerini öneren düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile görüşmelerimiz sürüyor, sanırım seçim ertesi mecliste ilk ele alınacak kanun değişikliklerinden olacak.

Dijital dolaşıma sokulacak yayınların her araçla erişilebilir olmasını sağlamak gerekiyor. Tüm bilişim platformları, işletim sistemleri üzerinde, donanım ve yazılım bağımsız olarak çalışacak biçimde yapılandırılmış olup ilerde ortaya çıkabilecek donanım ve yazılımları da kapsayacak biçimde geliştirilecek bir içerik yönetimi sistemine ihtiyaç var. İçerik yönetimi sisteminin tek merkezli mi yoksa birden fazla merkezden mi yapılmasının sektörel açıdan daha yararlı olacağını araştırıyoruz.

İş yönetimine ilişkin çeşitli iş modelleri önerileri var, bunları tartışıyoruz. Yayınevleri dijital yayınlarını kendi web sitelerinde oluşturacakları satış sistemleri aracılığıyla doğrudan okura perakende satış yapabilecekleri gibi internet kitapevleri, erişim sağlayıcıları, mobil iletim operatörleri, kütüphaneler vb kurumsal aboneler ve donanım/yazılım sağlayıcıları ile anlaşmalar yaparak da toptan satabilirler. Yayıncılık açısından hangi yöntemin daha verimli olabileceğini araştırıyoruz.

Yayıncıların dijital dolaşıma sunacakları eserlerin haklarını kayıt ve güvence altına alacakları, eserleri depolayacakları, istenen formatlara dönüştürebilecekleri, belirledikleri koşullarla iletebilecekleri, bu işlemlere ilişkin veri ve bilgilere ulaşabilecekleri, üzerinden tek tek ya da diğer katılımcılarla birlikte yeni iş modelleri ve ürün çeşitleri geliştirebilecekleri en uygun koşulları sağlamaya çalışıyoruz.

KDV oranı mevzusu nedir? (bu konuda bir sıkıntı var, Bakanlık e-kitabı kültür ürünü yerine hizmet olarak görüyor ve vergisini %8 yerine %18'den hesaplıyor)

E-kitabın, kağıda basılı ya da CD’ye kaydedilmiş kitaplar gibi bir format olduğunu, çoğaltma ve yayma haklarına sahip yayıncıların e-kitap üretmek ve satmak için ayrıca umuma iletim hakkını devralmalarına gerek olmadığını, bu çerçevede e-kitap için %8 KDV uygulanması gerektiğini savunuyoruz. Devlet kitap okumayı özendirmek için nasıl kağıda basılı kitaba genel uygulama olan %18 yerine %8 KDV uyguluyorsa e-kitaba da aynı oranı hatta daha düşük bir oranı uygulamalıdır ki yayıncıların üretimi de okurların tüketimi de bu alana kaysın, daha çok insan daha kolay yolla kitap okuyabilsin.

e-kitapta telif hakları meselesi hakkında yurt dışında Wylie ajans ve yayıncılar arasında bir tartışma yaşanmıştı. Türkiye’de telif hakları ne şekilde işliyor? Bu konuda yayıncılar-ajanslar ve yazarlar arasında gözlemlediğiniz sıkıntılar oldu mu?

E-kitap çok yeni olduğu için henüz Dünya’da farklı telif ödeme uygulamaları ve arayışları var. Uluslar arası Yayıncılar Birliği’nin (IPA) görüşü e-kitap satışı üzerinden elde edilecek net gelirin eser sahibi ve yayıncı arasında sırasıyla %25 ve %75 olarak paylaşılmasıdır. Eser ve hak sahiplerine e-kitabın üst satış fiyatı üzerinden kağıda basılı kitaplara uygulanan oranlarda telif ödemesi de yapılabilir. Ama genel eğilim net gelirin paylaşılması yönünde çünkü e-kitap kağıda basılı kitaptan çok daha farklı yöntemlerle satışa sunulabilir, internet sitelerinden tek tek satılabileceği gibi Turkcell, TT Net gibi servis sağlayıcıların abonelerine abonelik ücreti dahilinde verilebilir, ya da promosyon amacıyla dağıtılmak istenebilir, yani birçok olasılık mümkün ve her gün yeni bir satış yöntemi çıkıyor. E-kitap satışı yapılırken bu yöntemler gözetilerek fiyatlandırma yapılması gerekiyor o nedenle net gelir üzerinden teliflendirme tüm tarafların haklarını koruması ve ürünlerin hızlı bir biçimde satışa sunulabilmesi için daha ideal görünüyor.

E-kitaba en önemli eleştiri dijital ortamda yazarın ve yayıncının telif haklarının nasıl korunacağının tam olarak netleşmemiş olması ya da anlatılamaması. E-kitabın kolay kopyalama ve dağıtma avantajı izinsiz çoğaltmaları ve korsan yayını hem kolaylaştırıyor hem de takibini, cezalandırmasını güçleştiriyor. Biz de birlik olarak öncelikle telif haklarını koruma konusunda yoğunlaştık. Yayıncıların telif haklarını korumak amacıyla kurulmuş olan kardeş örgütümüz YAYBİR Yayıncılar Meslek Birliği’nin organizasyonu ile bir Hakyönetimi modülü oluşturma çalışmalarını yaklaşık bir yıldır sürdürüyoruz. Hakyönetimi modülü önümüzdeki günlerde çalışmaya başlayacak.

Hak Yönetimi modülü, oluşturacağı telif hakkı kayıt ve izleme sistemiyle; satışa sunulan dijital içeriğin telif hakları bakımından sorunsuz olmasını, yani yayıncıların, dağıtıcı ve satıcıların eser sahiplerinin veya üçüncü şahısların telif hakları ihlallerine ilişkin hak ve menfaat talepleriyle karşılaşmamalarını güvence altına alacak. Eser sahipleri, çeviri eserlerde yabancı yayıncılar, kendilerine ait eserlerle sınırlı olmak üzere, haklarının kullanım yetkisinin kimde olduğunu, eserlerinin dijital nüshalarının kaç adet yüklendiğini, indirildiğini ya da çevrimiçi okunduğunu hak yönetim sistemine bağlanarak gerçek zamanlı olarak öğrenecekler. Bu uygulamayla yazarlar, çevirmenler, ajanslar ve yabancı yayıncılar nezdinde sağlanacak güven ortamında, çeviri eserler başta olmak üzere çok daha fazla sayıda eser daha hızlı ve telif hakları bakımından sorunsuz olarak dijital alana sunulabilecek.

Yorumlar