Moll Flanders


Roman türünün kurucularından Daniel Defoe’yu sadece bir eseriyle, Robinson Crusoe (1719) ile tanıyoruz. Milli Kütüphane kayıtlarına göre Türkçede ilk kez “Hikaye-i Robinson” (Takvimhane-i Amire), adıyla 1864’de yayımlanmış. Türkçeye yapılan ilk roman çevirilerinden biri. Kitapçılarda halen 43 sayfa ile 632 sayfa arasında değişen 68 çevirisi satışta. Yani Robinson Crusoe’u o kadar sevmişiz(!) ki şekillerden şekillere sokmuşuz. Ama Daniel Defoe’yla ilgimiz sadece bu romanla sınırlı kalmış. Oysa Daniel Defoe ünlü bir yazar olmasının yanında çok verimli de. 14 roman, 9 deneme ve bir şiir kitabı var. 1719 – 1724 yılları arasında altı roman yayımlatmış. 1722’de yayımlanan eserlerinin sayfa sayısının 1500’ü aştığı belirtiliyor.
Daniel Defoe 1660 yılında Londra’da doğmuş. Varlıklı bir mum imalatçısının oğluymuş. Presbiteryen papazı olarak yetiştirilmiş. 1685’te İngiltere Kralı II. James’e karşı başlatılan ayaklanmaya katılmış. Yaşamının çeşitli dönemlerinde tüccarlık, fabrikatörlük, devlet memurluğu ve hatta casusluk yapmış. 40 yaşında gazetecilikte karar kılmış, bundan birkaç yıl sonra da roman yazmaya başlamış. Yayımladığı siyasal yergi kitapçıklarındaki sert tutumu yüzünden birçok kez hapse girmiş. Robinson Crusoe (1719) ile büyük bir üne kavuşmuş. 1731 yılında doğduğu yerde, Londra’da ölmüş.
Defoe’nun casusluk da yaptığına dikkati çeken Aytunç Altındal, Defoe’nun ailesinin Romanya kökenli olduğunu, Osmanlı döneminde İngiltere’ye göçtüklerini, Defoe’nun çok iyi Osmanlı Türkçesi bildiğini ve Osmanlı’nın önemli şahsiyetlerini tanıdığını belirterek Kara Selimoğlu, Muhammed (Mehmet), Mahmut adlarının kullanarak kadıya, şeyhülislama, kazaskere ve defterdara “bir Türk casusu” ya da “Bir Türk tüccarı...” imzasıyla mektuplar yazdığını ve İngilizlerin sosyal hayatları hakkında bilgiler verdiğini, 47 mektubunun arşivlerde yer aldığını yazıyor (bkz. sonkale.org).
Moll Flanders Daniel Defoe’nun Robinson Crusoe’la birlikte anılan en önemli iki eserinden biri. Robinson’u Türkçede okuyup sevenler ikinci Defoe eseri çevirisi için 285 yıl beklemişler. Moll Flanders’ın ilk çevirisi 2004’de yayımlanmış (İletişim yay. Çev. Nazan Arıbaş). İngilizceden Türkçeye çevirilerin duayenlerinden Nihal Yeğinobalı’nın çevirisi de geçen ay yayımlandı (Haziran 2011, Can yay.).
Moll Flanders, sıradışı bir kadının kendi ağzından anlatılan yaşam öyküsü. Zindanda dünyaya gelip on iki yıl fahişelik, on iki yıl hırsızlık yapan, başından beş evlilik geçen, maceraları İngiltere’den Amerika’ya uzanan bir kadın. Üstelik tüm bunları masum bir hırsızlığın bile idamla cezalandırıldığı 17. yüzyıl İngilteresinde yaşıyor. Anasız babasız, hiçbir güvencesi olmadan çok küçük yaşlardan itibaren yaşam mücadelesi veriyor. Güzelliğini kullanarak varlıklı kocalar ya da sevgililer buluyor, onlarla yaşıyor. Hiçbir ahlaki değeri yok, aynı anda iki kardeşle birlikte olabildiği gibi, durumdan habersiz üvey kardeşiyle bile evlenebiliyor. Sonraki evliliklerinde sorun yaratabileceklerini fark ettiğinde çocuklarını bırakıp gidebiliyor. Kocalarını, sevgililerini aldatmaktan, büyük parayı görünce fahişelik yapmaktan çekinmiyor. 50’li yaşlara gelip güzelliğin işe yaramadığını anlayınca da hırsızlık yapmaya başlıyor. Bir süre başarılı olup büyük paralar kazandıktan sonra durmayı bilemediğinden yakalanıyor. İdam cezasından nedamet getirdiği bir papazın yardımıyla kılpayı kurtulup Amerika’ya sürgün ediliyor.
Moll Flanders, hayatta kalabilmek, karnını doyurabilmek için toplumun kurallarına, ahlaki değerlere karşı çıkıyor. Kendisine büyük iyilikler yapanlar da dahil insanları kullanmaktan, kötülük yapmaktan çekinmiyor. Bu tavrını bir yaşam felsefesi haline getiriyor. Belki de romanlardaki ilk anti-kahraman. “Hiçbir suçun cezasız kalmayacağı” inanışına karşı, akıllı ve kurnaz birinin en büyük suçları da işlese paçayı kurtarabileceği tezini örnekliyor. Daniel Defoe onun yaşam öyküsü ve felsefesi aracılığıyla 17. yüzyıl İngilteresinde insan ilişkileri, cins ayrımı, sosyal yapı, ahlak, cinsellik ve suç konusunda kabul görmüş anlayışları sert bir dille eleştiriyor, tartışmaya açıyor.
“… öykümün her aşaması, gereken dikkatle izlenirse, namuslu insanların da işine yarayabilir: kendilerini benzer sürprizler için hazırlamalarını ve herhangi bir yabancıyla iş yaptıklarında gözlerini dört açmalarını sağlayabilir, çünkü yollarının üstünde şu ya da bu tuzak kurulmamış olması çok nadirdir. Aslında tarihçemden ders çıkarmak okurun sağduyusuyla aklına bırakılmıştır; benim okurlara nutuk çekmeye yetkim yok. Bırakalım, katıksız kötücül ve katıksız perişan bir kulun yaşadığı deneyimler, okuyanlar için bir ‘yararlı uyarılar deposu’ yerine geçsin!”
Moll Flanders 1722’de yayınlandığından beri hem işlediği konuyla hem de anlatım biçimiyle çok konuşulmuş tartışılmış bir roman. Roman türünün ilk örneklerinden biri olarak da büyük bir önemi var.
08.09.2011

Yorumlar