Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım


Jale Parla, Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım’da (2011, İletişim yay.) kahramanları şair ya da yazarlar olan romanları inceliyor. Künstlerroman (sanatçı romanları) olarak adlandırılan bu türde romanın kahramanı şair ya da yazar olduğu gibi esas meselesi de sanattır. Türk Romanında ise durum biraz farklıdır. Bizde yazarın hem toplumsal hem de sanatsal bir misyonu vardır. Yazar aynı zamanda bir aydın olarak görülür, tanımlanır.
Yazar karakterlerinin iki tür altında toplanabileceğini yazıyor Parla, hem edebi hem de entelektüel açıdan önderlik vasıfları olan başarılı olan yazarlar ve “edebi alanda istediklerini gerçekleştirememiş, toplumun dışına itilmiş, yabancılaşmış, aciz ve yetersiz yazarlar. Jale Parla bu ikinci tür yazarları, anti-kahramanları incelemeyi yeğlemiş. Parla, marjinal, aciz ve yenik olan bu kahramanların egemen değerleri ters yüz eden, bu değerleri oluşturan siyasi ve ideolojik yapıları irdeleyip yadsıyan ve aynı anda da estetik alanın sınırlarını zorlayan kahramanlar oldukları tespitinde bulunuyor. Başarısızlıklarının nedenleri de “kendi çıtalarını yüksek tutmaları”, toplumsal ve siyasal baskı, sansür ve engellemeler, maddi koşulların yetersizliği, gecikmişlik duygusu, köksüzlük duygusu, babayla çatışma, kimlik çatışması ve kendilik saplantısı, etkilenme endişesi, kayıp tarih ve bastırılmış bellek, yaralı dil ve yaralı benlik olarak sıralanıyor.
Türk romanında kahramanı yazar olan “künstler” romanlar Ahmet Mithat’la başlıyor. Halit Ziya, Yakup Kadri, Tanpınar, Peyami Safa, Sabahattin Ali gibi Türk romanının kurucu adlarından başlayıp günümüz romanınından Atilla Birkiye, İbrahim Yıldırım, Şebnem İşigüzel’e dek uzanan 29 yazarlık/romanlık bir liste oluşturmuş Parla (bkz. s.10 dipnot 1). Her yıl ortalama 500 roman üretildiğini gözönüne alırsak bu listenin çok daha uzun olması gerektiğini düşünmeliyiz kuşkusuz. “İçinde yazar, ‘yazan’ figürasyonu bulunan romanlar bulunumayanlardan çoktur” diyen Jale Parla, kuşkusuz kendince önem verdiği yazarlardan oluşan bir şeçme yapmış ama inceleme aşamasında bu liste daha da kısalıyor. Jale Parla Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım’da Ahmet Mithat, Tanpınar, Oğuz Atay, Bilge Karasu, Latife Tekin, Sevim Burak, Hasan Ali Toptaş ve Orhan Pamuk’un romanlarını inceliyor esas olarak. Başlığın (Türk Romanında) kapsayıcılığı ile çelişen bir durum.
Ahmet Mithat, Türk Romanı üzerine çalışma yapanların kaçınılmaz başlangıç noktası. Ahmet Mithat’tan başlamazsanız incelemeniz temelsiz kalıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar ise en önemli durağı. Tanpınar’sız bir Çağdaş Türk Edebiyatı incelemesi, eleştirisi düşünülemiyor sanki. Tanpınar’ı da yine kaçınılmaz olarak Oğuz Atay ve Orhan Pamuk izliyor. Bu yazarların eserleri üzerinde çok çalışılmış olması incelemecilere bir kolaylık sağlıyordur kuşkusuz. Ama zaten çok az olan nitelikli eleştiri, inceleme kitaplarının hep bu yazarlarla sınırlı kalması üzerinde tartışmaya değer bir yaklaşım.
Cumhuriyetin kurucularının öngördüğü ülkülere bağlı yazarların, “Milli Edebiyat” sonrasında köy edebiyatının, toplumcu anlayışın Çağdaş Türk Romanının gelişimine nasıl bir etkide bulunduğuna bakmadan tekil örneklere gelmenin incelenen konuyu eksik bıraktığını düşünüyorum. Türk romanı okumaları kaçınılmaz olarak cumhuriyetin gelişimi ve değişimi ile bağlantılar kurmayı gerektiriyor. Parla’nın belirttiği gibi ülkenin siyasi gelişiminde rol alması öngörülerek aydın olmaya da zorlanıyor hep yazarlarımız.
Jale Parla, Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım’da “eksik yazar” olarak adlandırdığı anti-kahramanların değişim karşında değişimi ele alıp yönetmek yerine başkalaşım’ı yeğlediklerini ve böylelikle o değişime karıştıklarını söylüyor. Siyasi ve ideolojik yapıları sorgulayan da estetik alanın sınırlarını zorlayan da bu tür kahramanlar.
Jale Parla’nın Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım’ı üzerinde düşünülüp tartışılması gereken nadir bulunur, önemli bir çalışma.
01.12.2011

Yorumlar