Çılgın Palmiyeler


William Faulkner, Proust, Joyce, Woolf, Kafka ve Beckett gibi yazarlarla birlikte anılır. Değişik anlatım teknikleri deneyen, zamanı, mekanı farklı biçimlerde kullanıp verili olandan farklı bir biçimde de gerçekliğin algılanabileceğini gösteren modern romanın öncü yazarlarındandır. Ona bu nitelikleri, Ses ve Öfke, Döşeğimde Ölürken, Abşalom, Abşalom gibi anlatıları kazandırmış. Diğer yanda ise daha para kazanmak amacıyla yazıldığı düşünülen, klasik anlatı yapılarına bağlı, daha kolay okunan eserleri var. 2011 başında Türkçede ilk kez yayınlanan Çılgın Palmiyeler’e (çev. Necla Aytür – Ünal Aytür, Yapı Kredi yay.) bu ikinci türdeki eserlerden olduğu kanısıyla ilgi göstermemiştim. Geçenlerde bir arkadaşım “altını çize çize ikinci kez okuyorum” deyince merak ettim.
Kitabın tanıtımlarında da belirtildiği gibi “Çılgın Palmiyeler olayları, kişileri, mekânları, genel havaları apayrı iki uzun öyküden oluşu”yor. “Çılgın Palmiyeler” başlıklı bölümlerde Harry ile Charlotte'un tutkulu ve gerilimli aşk hikayeleri anlatılıyor. "Irmak Baba"da ise bir mahkumun Mississippi nehrinin taşmasıyla oluşan selden insanları kurtarmaya çalışırken bir salda hamile bir kadınla birlikte verdiği yaşamda kalma mücadelesi anlatılıyor.
Kitap, “Çılgın Palmiyeler”in ilk bölümüyle başlıyor, onu "Irmak Baba"daki adsız mahkûmun öyküsünün ilk bölümü izliyor, sonra Harry ile Charlotte'un öyküsü devam ediyor ve sonra yine mahkumun hikayesi geliyor. İlk bakışta da sonunda da iki ayrı öykü okuduğunuzu “Çılgın Palmiyeler” ile "Irmak Baba" arasında bir ilişki olmadığını düşünüyorsunuz.
Kitap 1939'da yayımlandığında Faulkner bu nedenle çok eleştirilmiş ve yaptığı işi açıklamak durumunda kalmış. Faulkner şöyle diyor: "Çılgın Palmiyeler"in ilk bölümünü bitirir bitirmez, bir şeylerin eksik kaldığını, öykünün pekiştirilmesi, müzikteki kontrpuan benzeri bir yöntemle güçlendirilmesi gerektiğini gördüm. Bunun üzerine, "Çılgın Palmiyeler"deki öykü yeniden canlanıncaya kadar "Irmak Baba"yı yazdım. Derken, "Irmak Baba"nın birinci bölümünün sonuna gelince, onu bırakıp "Çılgın Palmiyeler"e döndüm ve gene gücünü yitirmeye başlayıncaya kadar yazmaya devam ettim. Sonra, onun "antitez"i olan "Irmak Baba"nın bir bölümünü daha yazarak "Çılgın Palmiyeler"i yeniden canlandırıp güçlendirdim.” Bu izaha rağmen bu iki öykü uzun süre tek bir roman olarak değil, iki farklı öykü olarak basılmış. Ancak Faulkner Nobel ödülünü aldıktan sonra onun tasarladığı biçimde yayımlanabilmiş.
Bu içiçe geçmişilik dışında “Çılgın Palmiyeler” ile “Irmak Baba” iki uzun öykü olarak biçimsel bir güçlük içermiyor. Birkaç bölüm içiçe okuduktan sonra kolayca takip etmek açısından ayrı ayrı okumak daha mantıklı geliyor.
Harry ile Charlotte’un aşk hikâyesi, Harry’nin bakış açısından anlatılıyor. Charlotte, iki çocuk annesi, iyi bir yaşam düzeyi olan, sanat çevreleri ile ilişkili heykel yapan entelektüel bir kadındır. Evlerinde verdikleri bir partiye davetsiz misafir olarak gelen kendinden yaşça küçük Harry’e ilk görüşte âşık olur. Harry de ona ilgisiz kalmaz. Bir süre flört ettikten sonra ilişkilerini özgürce yaşayabilmek için şehri terk etmeye karar verirler. Charlotte, kocasına durumu açıklar, çocuklarını da ona bırakır. Harry de bir hastanede yaptığı stajını tamamlamadan ayrılır. Harry ile Charlotte’un aşkları gittikleri şehirlerde yaşadıkları maddi ve manevi güçlüklerle sınanır. İki sevgili her şeye rağmen birbirinden kopmadan trajik sona doğru yürürler.
“Irmak Baba”da ise bir hayatta kalma, hayat kurtarma mücadelesi anlatılır. Mississippi nehri taşmış yakındaki yarı açık hapishanedeki mahkumlar kurtarma çalışmalarına destek olmak amacıyla sel bölgesine getirilmişlerdir. Kurtarma çalışmaları sırasında bir salın üzerinde hamile bir kadınla kalan adsız mahkum selle günlerce sürüklenirlerken kendi kendiyle bir muhasebeye girer. Fırsattan istifade hapisten kaçıp kaçmamak, doğurmak üzere olan ama hayatını kurtarmasına hem de kaçışına da engel olabilecek kadına yardım edip etmemek konularını tartışır ve sonunda doğru olanı yapar. “Çılgın Palmiyeler” ile “Irmak Baba” arasındaki benzerlik de bu karar anının, ucunda ölüm olan karar anlarında insanların, özellikle erkeklerin nasıl davranması gerektiğinin tartışılmasıdır.
Çılgın Palmiyeler’i Türkçeye İngiliz ve Amerikan edebiyatı uzmanı iki akademisyen Necla Aytür ve Ünal Aytür çevirmişler. Faulkner zor ve çetrefil cümlelerini eserin bütünlüğünü bozmadan aktaran çok başarılı bir çeviri. Kitabın başında da Ünal Aytür’ün Faulkner’i ve Çılgın Palmiyeler’i anlamak açısından çok yararlı, bilgi yüklü bir önsözü var. Tabii okuma keyfi açısından romanı bitirdikten sonra Önsöz’ü okumanızı öneriyorum.
19.01.2012

Yorumlar