On Kişot


Ersan Üldes ortada hemen hiç görünmeyen, eserleriyle anılmayı yeğleyen bu yüzden de edebiyat çevresi dışında pek bilinmeyen bir romancı. Üldes “öncü” diyebileceğimiz ürünler vermesinin yanı sıra roman üzerine araştırmalar yapıyor, eleştirel yazılar yazıyor. On Kişot’u (Kasım 2011, Plan b yay.) bu çalışmalarının kitaplaşmış bir örneği olarak değerlendirebiliriz.
On Kişot “Türk romanında yaratıcı asilzadeler” alt başlığını taşıyor. Roman sanatının kurucusu Cervantes’le Türk romanından on önemli adı bir araya getiriyor, Don Kişot’la onların roman kahramanlarını karşılaştırıyor.
“Kahramanın Alçalışı, Romanın Yükselişi” başlıklı giriş yazısında kendisinden önce bir çok roman yazılmış olmasına rağmen neden Don Kişot’un “ilk roman” sayıldığını inceliyor. Cervantes’in “kahramanı insanlaştırdığı”nın altını çiziyor. Don Kişot’la yenilgi nedir bilmeyen, acı hissetmeyen kahramanların yerini “düello ve çarpışmalardan ekseriyetle mağlubiyetle ayrılan, sancıyan çenesini ve dökülen dişlerinin ağzında bıraktığı boşluğu dert edinen bir anti kahraman al”mıştır. Bu bir anlamda anlatıda hayalden gerçekliğe dönüştür. “Kahraman insanlaştıkça, romansılık artar. Bu anlamda roman sanatının tarihi, roman kişilerinin insanlaşmasıyla, Cervantes’le başlamıştır, diyebiliriz” diye yazıyor Üldes.
Üldes’in belirttiğine göre Don Kişot’un ilk cildi 1605’de ikinci cildi 1615’de yayımlanmış, Türkçeye tam olarak 1967’de çevrilmiş. Ama tam çeviriden çok önce “Gereği yokken kahramanlık gösterme durumu”nu anlatmak üzere Türkçeye “donkişotluk” kavramı girmiş. Üldes bu tanımın tek boyutlu ve yetersiz olduğunu düşünüyor. Don Kişot’u tanımlayan kavramın gözükaralık değil budalalık olduğunu öne sürüyor. Budalalık’ın donkişotluk’un yanında “saflık, bihaberlik, akıllı delilik, aklı havadalık, kendiliksizlik, hatta iyi niyetlilik ve idealistlik” gibi anlamları olan daha kapsayıcı bir kavram olduğunu söylüyor.
Türk edebiyatında romanın öyküden farklı bir tür olduğunu ilk fark edenin de Ahmet Mithat olduğunu öne sürüyor. Bir başka deyişle, ilk Türk romanını Ahmet Mithat yazdı, tezini getiriyor. Ahmet Mithat, Cervantes’in mirasını sahiplenmiş, romanlarında Don Kişot’u hatırlatan kahramanlar yer almış. Üldes Türk romanının On Kişot’unu seçerken Don Kişot’a benzer kahramanları olmasından çok roman sanatına yaklaşım ve mizahi eğilimi gözetmiş. Herhangi bir listelemede biraraya getiremeyeceğimiz adların romanları bu sayede birlikte incelenmiş. Ahmet Mithat’ın Çengi, Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası, Abdülhak Şinasi Hisar’ın Fahim Bey ve Biz, Orhan Kemal’in Murtaza, Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar, Ümit Kıvanç’ın Gaip Romans, Tahsin Yücel’in Yalan, İbrahim Yıldırım’ın Hal ve Zaman Mektupları, Murat Uyurkulak’ın Har’ı Türk romanının On Kişot’u. Ahmet Mithat’ın Daniş Çelebi’si gibi daha ilk okumada Don Kişot’u çağrıştıran kahramanlar olduğu gibi, İbrahim Yıldırım’ın Neşet İlhan’ı gibi uzak akrabalıklar kuran kahramanlar da var. Ama bu romanların sadece Don Kişot’la değil kendi aralarında da görünür ya da görünmez bağları var ve birçoğu diğerlerine göndermeler yapıyor. Bu da Don Kişot’la sınırlı kalmayan çoğul bir okuma gerektiriyor.
Bence, Üldes romanlar arasındaki bağları kahramanlarının budalalığının ve yazılarda belirttiği birçok benzerliklerinin yanında esas olarak anlatımları ve hayata bakışları açısından kuruyor. Esas tezini de Türk edebiyatında “üst kurmacayı postmodern bir teknik olarak” ilk kullanan yazar olarak kabul gören Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunları’nı yorumlarken getiriyor. “Metnin, kişiliklerin varlığına dair bazı yanılsamalar üretmesi ve kendi yazılma sürecine eğilmesi Tehlikeli Oyunlar’ı üstkurmacalı postmodern bir roman yapmaya yetmez. Çünkü en başta söz konusu yanılsamalar, postmodern bir gerçekçilik yanılsaması değil, roman gerçekliği içindeki yanılsamalardır” diyor ve “kendi yazılma sürecini tartışan üst kurmacalı bütün metinlerin postmodern olduğunu kabullenirsek, ilk roman kabul edilen Don Kişot’un da postmodern bir roman olduğunu iddia etmek gibi analojik bir saçmalığın içinde buluruz kendimizi” diye ekliyor (s.95) Örnekleri de oldukça tatmin edici.
Ersan Üldes On Kişot’ta Türk romanını farklı bir açıdan okuyup yorumlarken hem ilk Türk romanı hem de postmodern roman hakkındaki tezleri ile de eleştirmenlerimizin seveceği önemli bir tartışma açıyor.
26.01.2012

Yorumlar