Philip Roth Öfke’de (Mart 2012, çev Şeyda Öztürk, Yapı Kredi yay.) 1951’de Kore Savaşı sırasında, Ohio’da
Winesburg Üniversitesi’nde okuyan dürüst, ahlaklı, çalışkan ve yalnız öğrenci Marcus’un
öfkesine kapıldığında başına gelenleri anlatıyor. Marcus’un tek amacı okulu
birinci olarak bitirip Kore Savaşı’na gitmemek ve ölmekten kurtulmaktır. Bu
amaçla okul arkadaşlarıyla hiç ilişki kurmadan, sosyal etkinliklere katılmadan
sürekli ders çalışmaktadır. Ailesinin tek çocuğudur. Babasının okulunu
bitiremeden başına bir şey geleceği korkusuyla aşırı ilgisinden ve baskısından
kurtulmak amacıyla evinden çok uzaktaki muhafazakâr ve displinli bu okula
gelmiştir. Babası koşer et satan bir Yahudi kasaptır. Oğullarını evden uzakta
okutmaya maddi durumları uygun olmadığı için anne de babayla çalışmaktadır.
Marcus, ailesi üzerindeki yükünü biraz azaltmak için hafta sonlarında garsonluk
yapar.
Marcus’un steril hayatını tarih
derslerinde yanında oturan ama ancak bir gece kütüphanede rastlayınca alıcı
gözle bakabildiği ve güzelliğinden hemen etkilendiği Olivia değiştirir. “O gün
tam iki saat boyunca onun saçının ayrığını ve bacaklarını sürekli birbirine
sürtüşünü seyrettim. (...) O kendini ödevine vermişti, ben ise 18 yaşında bir
oğlanın aklıyla elimi onun eteğinin içine sokma arzusuna...” diye anlatır.
Hiçbir kötü alışkanlığı olmayan, kurallara bağlı bu genç sürekli bastırdığı
cinsel arzularına yenilmiştir. 50’li yılların aşırı ahlakçı havasında karşı
cinsten iki öğrencinin flört etmeleri ya da masumane cilveleşmeleri bile mümkün
değilken Olivia daha ilk buluşmalarında ona cinsel doyumu tattırır.
Marcus çok hoşlanmasına rağmen okuldan atılırım korkusu ve aşırı ahlakçı bakış açısı ile patavatsızlık eder Olivia’nın kalbini kırar. Olivia’yı küstürerek kazasız belasız okulu birincilikle bitirme hedefinden kopmayacaktır. Ama arzularını bastıramaz ve okulda birçok öğrenciyle ilişkiye girdiğini, alkolizm tedavisi görüp bileğini keserek intihara teşebbüs ettiğini öğrenmesine rağmen kendini affettirmek için Olivia’ya mektuplar yazar.
Marcus çok hoşlanmasına rağmen okuldan atılırım korkusu ve aşırı ahlakçı bakış açısı ile patavatsızlık eder Olivia’nın kalbini kırar. Olivia’yı küstürerek kazasız belasız okulu birincilikle bitirme hedefinden kopmayacaktır. Ama arzularını bastıramaz ve okulda birçok öğrenciyle ilişkiye girdiğini, alkolizm tedavisi görüp bileğini keserek intihara teşebbüs ettiğini öğrenmesine rağmen kendini affettirmek için Olivia’ya mektuplar yazar.
Olivia mektuplara cevap vermez
ama apandisiti patlayıp hastaneye kaldırıldığında uzun yolu göze alıp Marcus’u
ziyarete gelir ve hastane odasında ona yine cinsel doyumu yaşatır.
Philiph Roth, birinci tekil şahısla
ve düz, kronolojik anlatımla olayları hikaye ederken birden araya girer ve Marcus
kısa bir süre sonra öleceğini açıklar. Marcus olayları öldükten sonra
anlatmaktadır. Bu açıklama anlatının inandırıcılığından okuru kopartır. Roth
sonradan da olaylar hakkında bu tür önbilgilendirmeler yapar nedense.
Marcus’un kitaba adını veren
öfkesine öğrenci işleri dekanının niye sürekli oda değiştirdiği, arkadaşlarıyla
bir sorunu mu olduğunu sormak için çağırdığında şahit oluruz. Dekana gidene
kadar sessiz sakin, sadece dersleriyle ilgilenen bir öğrenci olarak tanıdığımız
Marcus’un aslında okulla, yaşamla, inanç sistemiyle ilgili birçok keskin
eleştirisi olduğunu anlarız. Din ayrımı gözetmeden tüm öğrencilerin Kiliseye
gitmeye zorlanmasını ve kiliseye devamın notları etkilemesini eleştirirken
Bertrand Russell’ın “Neden Hıristiyan Değilim” başlıklı konuşmasından
alıntıladığı dine karşı ateist bir söylev çeker tutucu dekana. Az sayıdaki
Yahudi öğrencinin oluşturduğu öğrenci birliğine de katılmamıştır çünkü din ya
da ırk temelinde yapılan ayrımlara karşıdır ve bu tip birlikleri zaman kaybı
olarak görmektedir.
Olivia’nın hamile kalıp sinir
krizi geçirerek hastaneye kaldırılması, odasının basılıp darmadağın edilmesi ve
bir kartopu savaşının kız öğrencilere yönelik bir isyana dönüşünün ardından
eski oda arkadaşının kaza sonucu ölümü gelişmeleri hızlandırır. Kiliseye
gitmemek için hile yaptığı anlaşılan Marcus’a ancak kurallara uyarsa okulda
kalabileceği bildirilir. Marcus da öfkelenerek okuldan ayrılır Kore’ye savaşa
gider ve Roth kısa bir bölüm yazarak
hızlıca romanı sonlandırır.
Philiph Roth’un diğer eserlerinde olduğu gibi 2008’de yayınlattığı Öfke’nin de otobiyografik özellikler
taşıdığı belirtiliyor. Romanın kahramanı Marcus yazarla aynı yaşlarda ve yazar
gibi çocukluğu Newark’ta geçmiş. McCarthy döneminin ırkçı, aşırı sağcı, tutucu anlayışının
egemen olduğu dönemde gençliğini yaşamış. Öfke
yapısal sorunlar içerse de 50’li yılların aşırı ahlakçı bakışının, baskıcı aile
ve okul yapısının insanları, özellikle gençleri nasıl belirlediğini Marcus
örneğinde çarpıcı olarak örnekliyor. 26.04.2012
Yorumlar