Cezayir doğumlu. Doğumdan iki gün sonra sokağa bırakılmış.
Bulunduğu günün anısına o günün azizinin adı konmuş: Albertine Damien. Aix-en-Provence’da
yaşayan bir ailenin yanına verilmiş. Bir aile üyesi tarafından sürekli taciz
edilmiş. Aile üyeleriyle kavgalar etmiş. Belki de bu nedenle ömrü boyunca
otoriteye karşı çıkmış, savaşmış. Zeki ve derslerinde başarılı bir öğrenci
olmasına rağmen aile onu Marsilya’daki bir ıslahevi okuluna yollamış. Edebiyata
ve sanata merakı nedeniyle Paris’e kaçmış, orada fahişelik yapmış. 1953’de bir
soygun girişimi sırasında yakalanmış ve cezaevine yollanmış.
Albertine Sarrazin'in gerçek yaşam öyküsünden yola çıkarak
yazdığı Aşık Kemiği (Haziran 2012,
çev. Birsel Uzma. Everest yay.) bir yıl kaldığı bu cezaevinden kaçarken
duvardan atlayıp bacağını kırması ile başlıyor. Sürünerek yol kenarına gidiyor
ama hiçbir araba durup onu almıyor. Saatler sonra, gece vakti biri duruyor. Sürücü
Albertine’e Sarrazin soyadını verecek olan ve tüm geleceğini belirleyen
Julien’dir. Julien de bir kanun kaçağıdır. Albertine’i alıp ailesinin yanına
götürür. Albertine ilk özgür günlerini bu şefkatli ailenin yanında geçirir.
Yakalanma korkusu ile sürekli adres değiştirirler. Zaten Julien de pek az
görünmektedir. O kadar az görüşmelerimne rağmen Albertine kurtarıcısına aşık
olur. Kırık bacak bir türlü iyileşmeyince hastaneye gitmek zorunda kalırlar.
Albertine ameliyat edilir ve uzun süre hastanede kalır. Kaldıkları evlerin sahiplerinin
paragözlüğü ve ikiyüzlülüğü Albertine’i bıktırır, kendi hayatını yaşamaya karar
verir ve topal ayağıyla Paris’te fahişelik yapmaya başlar.
Albertine özgürlüğünü ilan etmiş olsa da, bazı
müşterileriyle uzun süreli ciddi ilişkilere girse de ve başka kadınlarla da
birlikte olduğundan şüphelense de Julien’le ilişkisini sürdürür. Bu sırada
yakalanan Julien cezaevine konunca da ilişkinin boyutları değişir. Julien
hapisten çıkıp tam mutlu sona ulaşacaklarında da Albertine yakalanır.
Albertine Sarrazin, ilk romanı Aşık Kemiği’ni ve ikincisini 1964’de hapisteyken yazmış. 1965’de
serbest bırakıldığında yayımlanan roman büyük başarı kazanmış ve Albertine
Fransa’nın ünlü yazarlarından olmuş. Julien’le Montpellier’e yerleştikten sonra
da üçüncü kitabı yayımlanmış ve bu kitap da başarı sağlamış Ama Albertine
yazarlığının keyfini sürememiş. 29 yaşındayken böbrek ameliyatı sonrası oluşan
kompilikasyon sonucu ölmüş.
Aşık Kemiği ilk
bakışta bir otobiyografi gibi görünse de roman niteliği daha ağır basan bir anlatı.
Kırık bacakla evden eve kaçarak yaşanan bir yıllık dönemi anlatıyor Albertine
Sarrazin. Her evde de farklı karakterde insanlarla tanışıyor. Onları çeşitli
durumlarda, olaylarda tahlil ediyor. Diğer boyutta da garip bir aşk hikayesi
var. Julien, bir kanun kaçağı olarak kendi durumundakilere yardım etmeyi seven
biri. Albertine’e de bu duygu ile yaklaşıyor ama kısa sürede cinsellik temelinde
bir ilişki doğuyor aralarında. Sık sık ortadan kaybolup bazen bir geceliğine
bazen bir-iki saatliğine Albertine’in yanına geliyor. Albertine de onu seviyor,
bağlanıyor, en önemlisi güveniyor. Kendisini bırakmayacağını, günlerce ortadan
kaybolsa da mutlaka geleceğini biliyor.
Albertine Sarrazin’in çok sıcak, içten bir anlatımı var. Daha
ilk sayfalarda onu benimseyip hayata onun gözüyle bakmaya başlıyorsunuz. Kırık
bacakla yaşamaya çalışmak, kaçaklık, sevgiliyi beklemekle geçen günler zamanla
tek düzeleşse de sayfalar akıp gidiyor, merakla okuyorsunuz. Anlatımı da edebi
nitelik taşıyor. Akıcılığında, kitabın otobiyografiden romana evrilmesinde bu
edebi nitelik var.
09,.08,2012
Yorumlar