Fuar için kitap listesi



İstanbul Kitap Fuarı’nın Tepebaşı’nda açıldığı zamanlarda birçok iyi okur fuarın ilk günlerinde satın alınacak kitap listelerini hazırlarlardı. İnternetin henüz olmadığı, kitap eklerinin sayısının da çok az olduğu o dönemlerde en önemli başvuru kaynağı yayınevlerinin kataloglarıydı. Fuara ilk ziyarette yayınevi standlarından toplanan kataloglardan yeni çıkan kitaplar tespit edilir, sıkı bir çalışmayla alınacak kitaplar ile bütçe denk getirilmeye çalışılırdı. Liste hazır olduktan sonra da fuara ikinci kez gidilip kitaplar satın alınırdı. O güzel günleri ve iyi okurları anınca fuar için bir kitap listesi hazırlamaya karar verdim.
Bu sonbaharı ve İstanbul Kitap Fuarı’nı taçlandıran iki öenmli roman var listemin ilk sıralarında. Yaşar Kemal’in Bir Ada Hikayesi dörtlemesinin son cildi Çıplak Deniz Çıplak Ada (Yapı Kredi yay.) bunların ilki. Büyük usta uzun yıllar aradan sonra tamamladığı bu dörtlemede “savaşlardan, kırımlardan, sürgünlerden arta kalan insanların, Yunanistan'a gönderilen Rumların boşalttığı bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarını konu alıyor”.  İkinci romanımız çevrilemez denen bir eser; Hermann Broch’un Vergilius’un Ölümü (İthaki yay.). Hermann Broch, 1886 doğumlu Avusturyalı bir yazar. Dünya çapında ününe rağmen Türkçede onu okuma şansına pek kavuşamamışız. Ada Yayınları’ndan çıkmış Türkçedeki ilk kitabı; Bilinmeyen Değer’in baskı tarihi 1988. Bir de 2005 yılında yayımlanmış ve üç makaleden oluştuğu anlaşılan 62 sayfalık Edebiyat ve Felsefe (Salkımsöğüt yay.) var. Broch’un ilk romanı Uyurgezerler’in de Türkçede yayınlandığı söylense de izine rastlayamadım. Usta çevirmen Ahmet Cemal’in kırk yıllık bir uğraştan sonra Türkçeye kazandırdığını belirttiği ve “Günün birinde, ancak bu kitabı çevirmeyi başardığım takdirde, kendime “çevirmen” diyecektim” dediği Vergilius’un Ölümü modernizmin en önemli yapıtlarından sayılıyor. Dili ve anlatımı ile Joyce’gillerden kabul edilen eser 1945’de önce İngilizce çevirisi ile ABD’de yayımlanmış. 1947’de de orijinal dili Almanca’da...  Broch romanın konusunu şöyle anlatmış; “Kitap, ağır hasta olan Vergilius’un Brundisium limanına varışından ertesi günü öğleden sonra Augustus’un sarayındaki ölümüne kadar geçen on sekiz saati anlatır.” 18 saat 479 sayfada anlatılmış.
Ard arda birbirinden güzel şiir kitapları yayımlandı ve bu kitaplara ulaşmanın tek yolu İstanbul Kitap Fuarı. Uzaktan Daha Uzak Yakından Daha Yakın (Kırmızı yay.) Özdemir İnce’nin toplu şiirlerinin yeni bir cildi gibi görünse de 288 sayfalık bu ciltte “Rene Char’ın Bostanı’nda Sabah Gezintileri“, “Gündoğan Koşmaları“, “Şu Bizim Ömer Kaleşi’nin İşleri“, “Başka Dünyalar da Var Ama Hepsi Bu Dünyada“, “Yüreğin Üzerinde Mühür Gibi“, “Missa Sine Nomine” adlı altı yeni şiir kitabı var. 80 Kuşağının usta şairlerinden Tuğrul Tanyol önce Yedi Kitaptan Seçtiklerim (Mühür kitaplığı) adlı seçme şiirleriyle okurla buluştu sonra da yakın zamanda kaybettiği annesine “bir armağan olarak düşündüğü” yeni şiirlerinden oluşan Öncesi ve Sonrası (Yapı Kredi yay.) ile geldi. Genç yaşta kaybettiğimiz Türk şiirinin kendine has sesi olan şairlerinden Didem Madak’ın yaşarken yayımlanmış üç kitabı Ahlar Ağacı, Graphon Kağıtları, Pul Biber Mahallesi ayrı ciltler halinde Metis’ten yayımlandı. İlk şiiri 1990’da yayımlanmasına rağmen ilk kitabını ancak 2010’da yayımlayan Gökçenur Ç’nin “yazmadan önce yoktu bu dünya” diye başlayan üçüncü kitabı Sırtımla Bunca Sözcükle (Yitik Ülke) grafik sanatçısı Savaş Çekiç’in desteğiyle çok güzel bir tasarım ve iyi bir baskıyla yayımlandı. Savaş Çekiç’ten destek alan bir şair de Efe Duyan oldu. Şiirlerini 2002’den beri yayımlayan Efe Duyan’ın daha önce Kemal Özer’le ortak bir çalışması yayımlanmıştı. Günlük hayatın soğuğuyla sınanmış aşkları anlatan şiirleriyle Efe Duyan Tek Şiirlik Aşklar’da (Yitik Ülke) okur karşısına ilk kez tam bir kitapla çıkıyor diyebiliriz. “Pazarcıların halk şairi olduklarına inanan. Trafikte küfür eden, canavar. Sabah 8 akşam 6 çalışan, işçi. Şiir yazarken oğlunun ateşini kontrol eden, çamaşır asan, dişlerini sıkan, dünyayı kurtardığını sanan. Her günün yemeğini bir önceki akşamdan hazırlayan. Bulaşık yıkarken muhakeme gücü artan. "Döpiyeslere hayır!" diyen” Aslı Serin’in ikinci kitabı Dans Etmesek de Olur şiir yayıncılığını en atak yayınevlerinden 160. Kilometre’den çıktı.
Özellikle Can Yayınları’nın katkısıyla ard arda birbirinden güzel ve önemli öykü kitapları yayımlamıyor. Her kitabında yeni arayışlar, üsluplarla gelen Murat Yalçın Karga Zarif’te (Can yay.) “modern öykünün de, Anadolu anlatılarının da el verdiği, bilgelikle ironinin iç içe geçtiği öyküler” anlatıyormuş. Bu tanıtımın çekiciliğine kapılmasanız da Murat Yalçın yine “farklı” öykülerle gelmiş. “Bir sabah kalktığımızda ekmekler mayalanmazsa, kilitler açılmazsa, bilgisayarlar çalışmazsa, motorlu taşıtlar ilerlemezse, kameralar kayıt yapmazsa ve sonunda elektrik tamamen kesilirse... Ne olur? Düzen bozulur” diyen Başar Başarır yedi yıl aradan sonra Bülent Erkmen’in tasarım desteğiyle yayımladığı altı öyküden oluşan Düzenboz’u (Geniş Kitaplık) yayımlamış. Mahir Ünsal Eriş, ilk kitabı Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde’de (İletişim yay.) onlarca yıl öncenin Erdek’inden ilk gençlik öyküleri anlatıyor. Sert gerçekçilikle ironik ve sıcak bir anlatımın kaynaştığı öyküler...
Yavuz Ekinci Cennetin Kayıp Toprakları’nda (Doğan Kitap) bir ailenin üç kuşağının öyküsünü romanlaştırıyor. “Yerinden yurdundan edilmiş, dilinden, dininden, kimliğinden, insanı insan eden her şeyden yoksun bırakılmış Almast’lar, aynı yazgıyı “başka bir dil”de okumak zorunda bırakılmış oğullar ve torunlar Cennetin Kayıp Toprakları’na doğru bitmeyen yolculuğa çıkıyor. Yolculuğun sonunda ise doksan yıl sürmüş, kalp ile dudak arasına sıkışmış bir aşk var.” Hikmet Hükümenoğlu, 04:00’da (Everest yay.) “Paralel evrenlerden birinde başka bir şehir vardı... Bize neredeyse tıpatıp benzeyen, ama belki de bu kadar mutsuz olmayan insanların yaşadığı başka bir İstanbul” diyerek söze giriyor. Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı da (Timaş yay.) merak ettiğim romanlardan.
İstanbul Kitap Fuarı’nın bu yılki konuğu 400 yıldır dostluk ettiğimiz ama edebiyatını tanımadığımız bir ülke, Hollanda. Hollanda deyince akla gelen ilk isim Anne Frank. Ülkemizde her zaman ilgiyle okunan Anne Frank'ın Hatıra Defteri’nin yeni baskısını orijinal dilinden (Hollandaca’dan) tam çeviriyle Epsilon yapmış. Hollanda’dan bildiğimiz ikinci isim Türkiye’nin siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapan Erik Jan Zürcher. Zürcher’in Türkçede yayımlanan son çalışması Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (İletişim yay.). Tanıtma yazısına göre, “Bu araştırma ile Anadolu'nun Türkleştirilmesi ve İslâmlaştırılmasının, coğrafyanın güvenilir "unsurlarla" tahkim edilmesinin, İttihat ve Terakki'nin milliyetçilik projesinin önemli bir ayağı olduğu anlatılırken, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e devreden etnografik mirasın ve bakış açısının ne olduğu da çarpıcı bir biçimde ortaya konuyor.” Şu sıralar Türkçeye en çok çevrilen Hollandalı yazar ise Arnon Grünberg. Tirza (Alef yay.) ile tanıdığımız hemen bütün eserleri çevrilen Grünberg’in Türkçedeki yeni romanı Marek Van der Jagt mahlasıyla yayımladığı Kelliğimin Hikayesi (Alef yay.). Ünlü gezgin Cees Nooteboom da eserleri Türkçede ilgi gören az sayıdaki şanslı Hollandalılardan. Nooteboom’dan en yeni çeviri “felsefi, şiirsel, ateşli biçemiyle Cees Noteboom'un en tutkulu romanı” diye tanıtılan Bütün Ruhlar Günü (Yapı Kredi yay.). “Evsiz bir kadını dövüp yakan 15 yaşındaki oğlunuzu korumak için ne kadar ileri gidebilirsiniz?” sorusuna cevap arayan Herman Koch’un Akşam Yemeği (Doğan Kitap) ve “sıradan gibi gözüken hayatların arkasındaki sırları ve yaşanan acıları” anlatan Gerbrand Bakker’in Yukarıda Ses Yok’u (Metis) Hollanda edebiyatından diğer taze çeviriler.
Bu yıl İstanbul Kitap Fuarı’nın konusu çocuk ve ilk gençlik edebiyatı, onur yazarı Gülten Dayıoğlu. Çocuklara yönelik yüzlerce etkinlik ve tabii birbirinden alımlı binlerce kitap var fuarda. Benim listemdeki ilk kitap James Joyce’un dört yaşındaki torunu Stephen için yazdığı ve kendini kötü bir Fransızca konuşan Şeytan’a benzettiği Kedi ile Şeytan (İletişim). Jose Saramago’nun bir çocukluk anısından esinlenerek yazdığı masalı Suların Sessizliği (Kırmızı Kedi yay.) ve Virginia Woolf’ün bir kadının hayatını değiştiren papağanın öyküsünü anlattığı Yaşlı Kadın ve Papağan (Kırmızı Kedi yay.) listemdeki diğer kitaplar. 

22.11.2012

Yorumlar