Roman Medyadan Önce Gelir



Orhan Duru, Çağdaş Türk Öykücülüğünün önemli ustalarındandı. Yaşarken ona yeterince kıymet vermediysek bu bizim kusuruz olduğu kadar, onun eserinin önüne geçmeyen anlayışının da payı büyüktür. Neyse ki iyi yazarlar her zaman iyi okuru buluyor.
Orhan Duru, günümüz öykücülüğünü de belirleyen 50 Kuşağı’nın mensubudur. Onların edebiyata saygısı, dünyaya açıklığı, anlatım ve dil konusundaki titiz ve öncü yaklaşımlarından birçok kez söz edildi. Bir kuşak mensubu olmak, edebiyat dergisi çıkartmak edebiyatın üzerinde daha çok düşünmeyi, tartışmayı gerektiriyor. Ufuk açıcı oluyor. İlk öyküsü henüz yirmi yaşındayken 1953’de yayımlanan Orhan Duru içinde yer aldığı “a dergisi”, “Mavi” gibi 50 Kuşağı’nı oluşturacak gruplaşmalarda ve dergi girişimlerinde sadece öyküleri ile değil, edebiyat üzerine yazılarıyla da yer almış.
Roman Medyadan Önce Gelir’de (Ekim 2012, Yapı Kredi yay.) Orhan Duru’nun dergi ve gazetelerde yayımlanmış ancak daha önce kitaplaşmamış yazıları yer alıyor. Tutkulu ve vefalı bir Orhan Duru okuru olan Burak Fidan “Duru’nun ilkgençlik yazılarından gezi notlarına, öykü üstüne denemelerinden portre yazılarına ve kitap eleştirilerine uzanan kapsamlı bir derleme...” yapmış.
Kitapta yer alan ilk yazı Mart 1955 tarihli Vedat Günyol’un Yeni Ufuklar dergisinde yayımlanmış Konu ile Öz. Orhan Duru, gencecik bir öykücü olarak bu kısa yazısında şu tespiti yapıyor; “hikayenin yaratılışı, başlangıcını hikayecinin tasarılarından, düşüncelerinden, dünya görüşünden, toplumsal tutumundan alır. Hikayenin yaratılış etkeni bu son saydığım şeylerdir. Yoksa salt bir konunun hatırı için, salt bir olayın hatırı için hikaye yazmak, çağımızın insan anlayışı bakımından yanlıştır.” 50’li yıllarda gerçekçilik anlayışı hakimken böyle sağlam ve cesur bir karşı çıkışta bulunmak kolay değil. Ama o yılların koşullarını bilmesek de Orhan Duru, “konu mu, öz mü” gibi her zaman tartışılan bir sorun üzerine geliştirdiği bu düşünceler üzerinde durulmaya değer. İlk bölümde yer alan yazıların hemen tümü edebiyatın temel sorunları üzerine düşünenler için de, eline kalemi alıp yazmaya başlayanlar için de önemli mesajları veren yazılardan oluşuyor.   
Orhan Duru, 50-60’lı yıllarda pek rastlanmayacak bir biçimde dışa, Dünya’ya açık bir yazar. Edebiyattaki en yeni gelişmeleri izliyor, onlar üzerinde düşünüyor. Bilimkurgu türünün Türkçedeki gelişiminde verdiği ürünlerle yaptığı önemli katkının yanında kuramsal olarak da kurucu yazar olmuş. Bilimkurgu türünde yazan herkesi yakından izlemiş, Türkçede ilk bilimkurgu eserini verenleri de dikkatle okumuş, tanınması için destek vermiş. 
Kişiler, Kişilikler başlıklı bölümde yer alan portre yazıları onun insanın en küçük karakter özelliklerin yakalayan gözlemciliğini örnekliyor.  Orhan Duru eğer daha fazla yoğunlaşsaymış, deneme türünde de ne kadar önemli bir yazar olacağının örneklerini vermiş Ferit Edgü’den Cihat Burak’a, Attilâ İlhan’dan Zeki Müren’e birbirinden farklı insanların kısa ve vurucu portrelerinden oluşan bu denemelerde.
Roman Medyadan Önce Gelir kitapta yer alan yazılardan birinin adı, ama aynı zamanda Orhan Duru açısından ironik bir başlık. Çünkü Orhan Duru otuz yılı aşkın meslek hayatında iyi ve usta bir gazeteci olarak hatırlanır, örnek verilir. Ama onun hayatında Edebiyat Medyadan, yazarlık, gazetecilikten önce gelir. Gazetecilik gibi esas olarak yazıya dayanan meslekler yazarların edebi yönünü olumsuz etkiler, oysa Orhan Duru’da bu tersine işlemiş. Zaten özünde olan ve soyadına yansıyan “duru”luk öykülerine önemli bir farklılık kattığı gibi düzyazılarında da hakim unsur olmuş. Orhan Duru kısa ve öz yazıyor ve lafı dolandırmadan meseleyi koyup, kendi tavrını da açık netlikte yazıyor. Bu kolay bir şey değildir. Özellikle riyakârlıklarla, arkadan konuşmalar ve dedikodularla örülü bir edebiyat ortamında tartışma yazılarında isim vererek, kimi hedeflediğini açık yürekle söyleyerek yazan pek azdır. Kitapta yer alan tartışma yazılarında Orhan Duru’nun ne kadar açık sözlü olduğunun örneklerini de görüyoruz.     
13.12.12

Yorumlar