Geçen yıl bu zamanlar Elif Şafak Miles and Smiles Kredi
Kartı’nın reklamında oynayınca müstehzi bir ifade ile karşılanmıştı. Şaşıranlar,
inanmayanlar, “bu kadar da olmaz” diyenler çoğunluktaydı. “Neden olmasın?”
diyenlerin sayısı ise oldukça azdı. Daha önce “Ben ki hayatımda kredi kartı
kullanmam,” (22.02.2009, Zaman Gazetesi) diyen bir yazarın okurlarını tüketime
teşvik etmesinin doğru olmadığı düşünülüyordu. Elif Şafak, insanları üstelik
kendi yazar kimliğini kullanarak kredi kartı kullanmaya özendiriyordu. Reklamda
yazarlığı vurgulandıktan sonra “Elif Şafak, yüksekten uçanlar kulübünün bir
üyesi. Alışverişlerinde Miles&Smiles kredi kartını kullanıyor, hiç kimsenin
uçamadığı kadar uçuyor” deniyordu. Yani siz de sevdiğiniz yazar gibi “yüksekten
uçmak” (!) istiyorsanız bu kredi kartını almalıydınız.
Bir yazarın reklam filminde oynamasına yazarlar şöyle tepki
vermişti;
Hilmi Yavuz: Edebiyat eserinin, edebi değil de ticari
değeriyle bir meta olarak dolaşıma girdiği toplumlarda, yazarın da kendisini
bir meta üreticisi olarak pazarlaması bana son derece mantıklı geliyor.
Ahmet Ümit: İnsanlar bizi yazdıklarımızla tanıyor.
Kimseye şampuan, ayakkabı alın diyemem.
Pınar Kür: Yazarların böyle ticarileşmesine
karşıyım.
Akıllardan geçen soruyu ise Asu Maro sormuştu: “İmajımızı mı
koruyacağız, cebimizi mi?” (25.05.2012, Milliyet). Maro sözünü şöyle
tamamlıyordu: “En önemlisi, samimiyette. Söylediğimizle yaptığımızın birbirine
uymasında.”
Tartışmalar ve eleştirilerden sonra Balçiçek İlter'e konuk
olan Elif Şafak, kredi kartı reklamında oynadığı için aldığı eleştirilere şöyle
yanıt verdi: “bir edebiyatçı olarak rol modeli olmak istedim."
(11.06.2013).
Tüm bunları neden hatrıladım, hatırlattım?
Bugünlerde televizyonlarda “Finansbank İhtiyaç Kredisi Kasap
Reklamı” yayında. Reklam şöyle; Et almaya gelen müşteriye kasap hesabını kapat
der, müşteri de kasaba bir şiirle cevap vermeye çalışır. “Kapama, kapama,
hüzünlenme vakti geldi...” diye şiiirini okurken arkasında Tuna Kiremitçi ağır
abi edasıyla beliriyor. Abartılı, teatral bir ifade ile Yahya Kemal’den
apartılmış bir şiirimsi okuyor. “Kapama vakti geldiyse hesaptan / Bir hüzün
kalkar bu kasaptan / Biraz daha vakit tanı arkadaş / Bi haber misin esnaflıktan
/ Sözümüz söz borcumuz borç” derken dış ses giriyor ve “Edebiyatı bilene
bırakın” diyerek Finansbank İhtiyaç Kredisi’ne başvurmasını söylüyor.
Tuna Kiremitçi’nin biyografisinde “hayatını kazanmak için
reklam yazarlığı” yaptığı yazıyor. Reklam yazarı geçmişini hatırlayıp bu reklamı
nasıl değerlendirdiğini sormayacağız. Mizahi üslupla yazılmaya çalışılan
reklamda yazarın nasıl bir konuma konduğu ortada. Ciddiye alınmıyor, “Edebiyatı
bilene bırakın” diyerek dış ses devreye sokuluyor.
Kredi alması teklif edilen esnaf, örneğin bu reklamdaki
kasap ya da dar gelirli memur Tuna Kiremitçi’yi ne kadar tanır bilemiyorum.
Çünkü reklamda tanıtılmıyor, ismi bildirilmiyor. İsmi bildirilse de tanırlar
mı? Ama Tuna Kiremitçi’yi yakından tanıyan okurlarına iletilen yazar imajının
hiç de hoş olmadığını belirtmeliyim.
Tuna Kiremitçi’ye niçin bu reklam filminde oynadığını soran
olmuş mu, ne cevap vermiş bilemiyorum. Para kazanmak için reklam filminde
oynadı, diyemeyiz herhalde. Kitapları yüz binlerce basılan, yabancı dillere
çevrilen milyonlarca lira telif kazancı elde eden bir yazarın maddi sıkıntısı
yoktur diye umuyoruz.
Ama Elif Şafak gibi “bir edebiyatçı olarak rol modeli olmak
istedim" de diyemeyecek harhalde. Çünkü bu reklamda “edebiyatçı”nın
düşürüldüğü durum mizahla açıklanabilir ancak. Ancak bir zamanlar bir reklamı
eleştirirken söylediği sözleri kendisine uyarlayabilir: “bakın ben kendisiyle
dalga geçecek kadar cool biriyim.”
15.05.2013
Yorumlar