Harry Q. Davasının Ardındaki Gerçek



Joël Dicker “Harry Q. Davasının Ardındaki Gerçek”te otuz üç yıl önce işlenmiş bir cinayetin ardındaki gerçekleri öğrenmeye çalışan bir genç yazarın yaşadıklarını anlatıyor. Bir polisiye gibi gelişen roman imkansız bir aşkı ve yayın dünyasının gerçeklerini de konu ediyor.  
Marcus Goldman ilk romanı ile başarılı olmuş, ünü ve parayı yakalamış genç bir yazardır. İkinci romanını yazamamanın sıkıntısını çekmektedir. Bu sıkıntıyı aşmak umuduyla sakin bir sahil kasabasında yaşayan ustası saydığı, ünlü yazar ve üniversite profesörü Harry Quebert’e gider. Bu ziyaret sonrasında Harry Quebert cinayetle suçlanarak tutuklanacaktır.
Quebert, 1975 yılında 15 yaşındaki bir genç kızı öldürüp gömmekle suçlanır. 33 yıl sonra Quebert’in villasının bahçesinde çalıların altında tesadüfen bulunan mezarda kasabanın papazının kızı Nola Kellergan’ın kemiklerinin yanında Harry Quebert’e ün sağlayan romanının orijinal metni vardır. Herkes Quebert’in katil olduğu düşüncesindedir. Marcus Goldman, Harry Quebert’in masum olduğuna inanır ve bu olayı aydınlatmaya karar verir. Böylelikle hem gerçek katilin bulunmasını sağlayacak hem de olayı kaleme alarak bir türlü üstesinden gelemediği yazamama sıkıntısını aşacaktır.
Joël Dicker, 1985 doğumlu İsviçreli bir genç yazar. İlk romanını bastırabilmek için dört yıl uğraşmış ve ancak romanla bir ödül kazandıktan sonra kitabı 2012’de bastırabilmiş. İlk romanını bastırmaya uğraşırken “uzun ve soluk soluğa okunan bir Amerikan romanı” yazmaya karar vermiş. Çocukluk yıllarında her yaz tatile gittikleri ABD’nin kuzeyini romanı için mekan olarak seçmiş ve orada sekiz hafta kalmış. İki yıllık yoğun bir yazma sürecinden sonra da roman ortaya çıkmış. “Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek” (Ağustos 2013, çev. Mahmut Özışık, Can yay.) sadece Fransa’da 1 milyondan fazla satarak ve kısa sürede 35 dilde yayın hakları satılarak yazarını ün ve paraya kavuşturmakla kalmamış önemli edebiyat ödüllerini de kazanmış. Marcus Goldman’ın yazarlık macerası ile kahramanı Joël Dicker’in yaşadıkları arasında benzerlikler var.  
“Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek” üç sorunun cevabını arayan üç ayrı koldan gelişiyor. “Nola Kellergan’ı kim öldürdü? 1975 yazında Aurora’da ne oldu? Ve nasıl başarılı ve çok satan bir roman yazabilirim?” sorularının cevaplarının peşine düşüyor Marcus Goldman.
Kitabın Türkçe baskısının arka kapağında ve tanıtımlarında olayların 1978’de geçtiği belirtilse de yıl 1975’dir. Harry Quebert 35 yaşında, kitaplarını kendi parası ile bastıran tanınmamış bir yazardır. İyi bir roman yazmak arzusuyla tüm biriktirdiği parayı verip rahatça yazabileceği düşüncesiyle sessiz ve sakinliği ile ünlü Aurora’da okyanus kıyısında bir villa tutar. Öğle yemeklerini yemek üzere gittiği lokantada cep harçlığını çıkartmak için haftada bir gün çalışan 15 yaşındaki Nola Kellergan’la tanışır. Harry ile Nola birbirlerine âşık olurlar. Harry aradaki büyük yaş farkı ve kızın çok genç olması nedeniyle bir ilişkiye girmeye çekinir ve Nola’yı ayrılmaları için ikna etmeye çalışır. Ama vaz geçiremez. Diğer yandan Nola’nın varlığı ve desteği ile yazamama sorununu aşar ve tutkulu bir aşkı anlattığı romanını yazar. Bu roman ona aradığı ünü ve parayı kazandıracaktır ama büyük aşkını da ebediyen kaybedecektir. Romanın yazımı bittiğinde Nola gizemli bir biçimde kaybolmuştur.
33 yıl sonra, 2008’de Harry'nin villasının bahçesinde gömülmüş bir iskelet bulunur. İskeletin Nola'ya ait olduğu anlaşılınca Harry tutuklanır, en ünlü romanında bu küçük kızla ilişkisini anlattığı anlaşılır ve kitapları satılmaz, okunmaz olur, yazar olarak gözden düşüp lanetlenir.
Marcus Goldman 2006’da, 28 yaşındayken yayınlanan ve 2 milyon satan ilk romanı ile maddi ve manevi açıdan başarıyı yakalamasının yanında ABD’nin en tanınmış kişilerinden biri de olmuştur. Romanın yayınlandığı ilk altı ayda ün ve başarının keyfini sürer. Bir yandan televizyonlarda, gazete ve dergilerde röportajları yayınlanırken diğer yandan da eleştirmenler ona övgüler yağdırmaktadır. Marcus roman dolayısıyla Dünya’nın en büyük yayınevlerinden biriyle beş kitaplık bir anlaşma imzalamış ve yüklü bir avans almıştır. Aldığı para ile New York’ta lüks bir daireye yerleşmiş, yazarlık faaliyeti için bir büro tutup bir sekreter işe almıştır. En lüks lokantalarda yemek yiyip, en pahalı markalardan giyinmekte, ünlü mankenlerle haberleri çıkmaktadır.
Menajeri ve yayıncısı yeni romanını yazması için sıkıştırmaya başlar. Ününü sürdürmek için ilk romanı kadar başarılı yeni kitaplar yazmalı ve hemen her yıl yeni bir kitap yayımlamalıdır. Aksi taktirde okur kısa bir sürede onu unutacak, yeni yazarlara yönelecek ve bir daha başarıyı yakalaması kolay olmayacaktır. Marcus bu uyarılara kulak asmasa da ikinci altı ayda hızla unutulmakta olduğunu kavrar. Röportaj için arayan yoktur, hayranlarından gelen mesajlar azalmıştır ve artık  kimse yolunu çevirmemektedir.Tanıyanlar da “yeni kitabınız ne zaman çıkacak?” diye sıkıştırmaktadır. Çeşitli denemeler yapsa da bir türlü yeni romanıa başlayamaz. Bu arada yayıncısı eğer kitabını zamanında yazamazsa yaklaşan başkanlık seçimleri ile gündemin değişeceğini ve tamamen unutulacağını belirterek baskısını artırır. Hatta sözleşmeye uymazsa tazminat davası açıp onu beş parasız bırakmakla tehdit eder.
Marcus yazamama korkusu ile boğuşurken ustası ve yakın dostu Harry'nin tutuklandığı haberini alır. Yayıncısı Harry hakkında bir kitap yazarsa dava açmak bir yana sözleşmeyi yenileyip onu paraya boğacağını söyleyince zaten suçsuz olduğuna inandığı Harry’yi kurtarmak için çalışmaya başlar. Kitabın arka kapağında belirtildiği gibi “Çok geçmeden, bu sakin sahil kasabasının, hiç de göründüğü gibi tekin bir yer olmadığının farkına varan Marcus, bu gizemli hikâyenin ardındaki korkunç dramın peşine düşer. Gerçek, hayal gücü sınırsız bir yazarı bile şaşırtacak türdendir.” Nola cinayeti adeta “kasabanın sırrı”dır. Marcus, soruşturmaya yürüten polis çavuşu ile birlikte araştırmanın her aşamasında yeni ve çarpıcı bilgilere ulaşır ve katil zanlısı her aşamada değişir.  
Joël Dicker “Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek”de ileri gidişlerle geri dönüşlerle bir yapı kurarken çoksatan bir romanda yer alması gereken tüm unsurlara da yer vermiş. Aşk, gerilim, polisiye, dram ve yayıncılık dünyasının sırları var romanda. Böylece çoksatmayı garantilemiş. Öte yandan bir cinayet romanında yer alabilecek tüm klişeleri de kullanmış ve o klişeleri teker teker kırmış. Polisiye sevenler için katilin kimliğinin kolayca bulunamadığı ve yapısı nedeniyle merakla okunacak bir roman ortaya çıkartmış.
Edebi açıdan neden beğenildiği ve uluslararası ödüller kazandığı ise soru işareti. Romanda edebi yön bulmaya kendinizi zorlarsanız Joël Dicker’in tüm bu çoksatar ve polisiye unsurları postmodern denilebilecek bir yapıda anlattığını tespit ediyorsunuz. 2008 yılı, Marcus’un gerçek katili bulmaya çalışırken yaşadıkları, yayıncısı ile ilişkileri birinci katmanı oluşturuyor. İkinci katmanda 1975 yılı yazında yaşananlar var. Üçüncü katmanda da Harry Quebert’e ün kazandıran Lola’yla aşklarını anlattığı roman ve Marcus’un yeni yazdığı romanın metinlerinden parçalar var. Bu çok katmanlı yapının tek dezavantajı birçok olayın çeşitli metinler vesilesi ile iki-üç kez tekrar edilmiş olması ki bu da yazarın çoksatanlar gibi “kalın bir kitap yazma” ve çok telif alma arzusunu gerçekleştiriyor. Kitap 661 sayfa.          
Romanda başta Nabokov ve Lolita’sı olmak üzere birçok yazara, esere gönderme var. Harry sürekli “N-o-l-a” diye sayıklayıp sayfalar dolduruyor. Eleştirmenler Marcus ve Harry’nin birlikte boks yaptıkları bölümlerin Norman Mailer’e gönderme olduğunu, üniversite kampüsünde birlikte yaşadıklarının ve Harry’nin genç yazar adayına öğütlerinin Philiph Roth’un “The Human Stain”ini ve daha da çok  Chad Harbach’ın “The Art of Fielding”ini çağrıştırdığını belirtiyorlar.
“Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek” hem aşk ve gerilimle dokunmuş akıcı bir çoksatar, hem değişik bir polisiye hem de bir yazarın yazarlık serüveni ve yazmama korkusunu aşma çabasının öyküsü ile farklı boyutlarda okunabilecek bir roman.   
26.09.2013

Yorumlar