Yedi Güzel Yıl



“Yedi Güzel Yıl”da Etgar Keret, oğlunun doğumundan babasının ölümüne kadar geçen süreden, yedi yıldan kendine dair öyküler anlatıyor. Bir yazar, bir eş, bir baba ve bir oğul olarak yaşadıklarının öyküsünü anlatırken hayatta acıyı ve mutluluğu, korkuyu ve sevinci, hüznü ve sevinci birlikte yaşadığımızı da hatırlatmış oluyor.
Etgar Keret, İsrailli bir yazar. 1967 Tel Aviv’de doğumlu ve halen orada yaşıyor. Kitapları 34 dile çevrilmiş, 30 ülkede yaymlanmış. Sinema ile uğraşıyor. The New Yorker, Paris Review, Guardian gibi yayınlarda yazıları yayımlanıyor. Türkiye’de de sevilen, çok okunan bir yazar.
“Nimrod Çıldırışları”, “Gazze Blues”, “Buzdolabının Üstündeki Kız”, “Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü” ve “Kapı Birden Vuruldu” adlı kitapları Türkçede yayımlanmış. “Yedi Güzel Yıl” ın da (Kasım 2013, çev. Avi Pardo, Siren yay.) sekiz dilde hakları satılmış ve ilk yayımlandığı dil Türkçe.
İlk öykü “Ansızın, Aynı Şey”de karısının doğum sancıları başlayınca Tel Aviv’deki bir hastanenin yeni doğan bölümüne kendileri ile ilgilenilmesini bekleyişlerini anlatıyor Keret. Servisteki iki hemşire dışında tüm çalışanlar bir intihar saldırısında patlayan bomba ile yaralananlara yardım etmek için acil servise gitmişler. O olağanüstü halde karısı doğum yapıyor ve oğlu Lev dünyaya geliyor. Lev’in aileye katılması ile yaşamları çocuğa göre şekillenecek ve Keret’in tüm yaşam biçimini değiştirecektir. Tabii öncelikle evdeki bu yeni yabancıya alışması, dost mu yoksa gizli bir canavar mı olduğunu anlaması gerekmektedir. Öyküleri okudukça Keret’in ailesini tanımaya başlıyoruz. Soykırımdan, toplama kamplarından kurtulup canlı kalmayı başarmış, İsrail’de kendilerine yeni bir hayat kurmuş anne ve babasını geçmişleriyle değil bugünleriyle, babasının hastalığı ve tedavi süreci üzerinden anlatıyor. Tam kendi ülkelerinde huzurla yaşayacaklarını düşünürken sürekli tepelerinde patlayan Scud füzeleri, sokakta her an yaşanacak canlı bombalı saldırıları onlara neler hissettiriyor acaba diye düşünmeden edemiyorsunuz.
On bir çocuk, sekiz torunlu aşırı dindar ablası ve eniştesini, insan hakları ve marihuana kullanımını yasallaştırılması için çalışan barışçı ağabeyini, savaş yanlısı ya da karşıtı arkadaşlarını tanıyoruz öykülerde. Onların birbirleriyle ilişkilerine, gündelik hayatlarına, acılarına ve neşelerine şahit oluyoruz. Keret, oğlu henüz üç yaşındayken “Çocuğunuz 18 yaşına geldiğinde orduya katılacak mı?” sorusuna cevap vermeye çalışıyor. Karısıyla “oğlumuz askere gitsin mi, yoksa vicdani redçi mi olsun” diye tartışmak durumunda kalıyor.
Keret terör saldırılarını gündelik hayatın bir parçasıymışcasına anlatıyor. Rutinleşmiş, sıradan olaylar gibi... Oysa insanlar bitmek bilmeyen bu saldırıları “etrafı düşmanlarla çevrili bir küçük ülke”de oldukları düşüncesiyle yaşıyor ve ister istemez milliyetçi duyguları artıyor, gerçek bir savaşı yeğlediklerini söylüyorlar. Masum halka yönelik ve sürekli saldırılara rağmen barışçı insanlar, savaş karşıtı, zorunlu askerlik hizmetine karşı insanlar da az değil.
Biryandan da Etgar Keret yazarlık hayatını da sürdürmek zorunda. Üniversitede ders veriyor, gazeteye yazıyor, öyküler kaleme alıyor. Yurtdışı seyahatleri, katıldığı kitap fuarları, festivaller, paneller onun bu ortamdan kopmasını, biraz ferahlamasını sağlıyor. Ama “yahudi karşıtlığı”nın nerede kendisini bulacağını ya da sıradan bir kötülüğü öyle yorumlayacak ruh haline gireceğini kestirmesi de kolay değil. İnsanların hayatlarında ilk gördükleri İsrailli, Yahudi yazar olarak neler yaşadığının öyküsü de bunlardan biri. Keret  kendine has sade anlatımı ve iyimser bakışı ile ve açık yürekle kolayca ötekileştirdiğimiz insanların neler yaşadığını anlatıyor.   
“Yedi Güzel Yıl” Etgar Keret’in hayata iyimser bakışı, mizahi anlatımı ile hem terör tehdidi altında insanların yaşamlarını nasıl sürdürdüklerini öyküleri hem de Keret’in çocuk sahibi olduktan sonra başından geçenleri anlattığı anı parçaları olarak okunabilecek güzel bir kitap. 
19.12.2013

Yorumlar