Kitapları Fazla Seven Adam



Celâl Üster, 16 Ocak’taki “Bir Kitap Hırsızlığının Politik Öyküsü” başlıklı yazısında İtalya’da yaşanan gelmiş geçmiş en büyük kitap hırsızlığını bildiren haberden söz ediyordu. Olaya karışanlar başbakan danışmanı bir senatör ve bir kütüphane müdürüydü. İkisi de bibliyofil. Senatör Dell’Utri Milano’daki Antika Kitap Fuarı’nın da kurucusu. Kütüphane müdürü De Caro’ya ait depolarda binlerce çalıntı kitap ele geçirilmiş. De Caro, senatöre pek çok nadir kitabı verdiğini itiraf etmiş. Olay üzerine İtalya Antika Kitapçılar Derneği Başkanı “De Capo gibileri her zaman olmuştur” demiş.
Celâl Üster’in yazısı yayımlandığı sırada aynı konuda, kitap hırsızlığı hakkında bir kitap okuyordum. Allison Hoover Bartlett “Kitapları Fazla Seven Adam”da (Ekim 2013, Çev. Seda Çıngay, Paloma yay.) iyi bir kitaba sahip olmak uğruna hapiste yatmayı göze alan bir adamın John Charles Gilkey’in öyküsünü anlatıyor. Kitabın orijinalinin de kapağında yer alan “Bir hırsız, bir dedektif ve edebi saplantılarla dolu bir dünyanın gerçek öyküsü” ibaresi ilk bakışta bir polisiye roman okuyacağınızı düşündürüyor. Ama polisiye roman değil, gerçek bir öykü anlatıyor kitap.   
Allison Hoover Bartlett kitabın Türkçe baskısında yer alan çok kısa biyografisinden bile anlaşıldığı gibi bir araştırmacı gazeteci. Kendi internet sitesindeki biyografisinden New York Times, Washington Post, San Francisco Magazine gibi ABD’nin önemli gazetelerinde gezi, sanat, bilim ve eğitim üzerine yazıları yayımlandığını öğreniyoruz. “Kitapları Fazla Seven Adam” Barlett’in ilk kitabı. Gilkey hakkında yazdığı makale “Best American Crime Reporting 2007” adlı kitapta yer almış. Sonra bu makaleyi genişletip kitap haline getirmiş. Kitap da ABD’de çoksatarlar listesine girmiş, yazarına çeşitli ödüller kazandırmış.
Allison Hoover Bartlett’in kitap hırsızlığı ile ilgilenmesine kendisine ödünç verilen 1630 tarihli “Kräutterbuch” (Bitkiler Kitabı) adlı kitap neden oluyor. İntihar eden bir kişinin eşyası arasında çıkan domuz derisi ile kaplı “ışıltılı pirinç menteşeli, kocaman, ağır cilt”li  6 kilo ağırlığındaki bu kitap bir üniversite kütüphanesinden “alınmış” ve iade edilmesi “unutulmuş”. Barlett’ın kitabı gördüğünde ilk düşündüğü şey “Çok güzel” olduğu, hemen sonra aklından geçen de “Bu kitap çalıntı.”
Barlett önce kitap hakkında araştırma yapmaya başlıyor. Uzman kişilerden orijinal olduğunu, iyi durumdaki bu kitabın 3-5 bin dolar edebileceğini öğrenince de nereden gelmiş olabileceğini araştırmaya başlıyor. Ödünç alındığı söylenen üniversite kütüphanesinde kitapla ilgili bir bilgi bulamayınca merakı daha da artıyor. İşin uzmanlarına başvurduğunda ise kitabın nereden geldiğini öğrenemiyor ama nadir kitap hırsızlığı diye bir gerçek olduğunu, Dünya’nın hemen her yerinde birbirinden ilginç kitap hırsızlıkları olayları yaşandığı bilgisine ulaşıyor. Nadir kitap hırsızlıklarının ilginç öykülerinin kahramanları arasında akademisyenler, rahipler, kâr amaçlı çalanlar kadar bu işi aşkla yapanlar da var. Son zamanlarda bunların en ünlüsü de John Gilkey. 
John Gilkey, ABD’nin hemen her yerindeki nadir kitaplar satan kitapçılardan, sahaflardan yüz binlerce dolar değerinde kitaplar çalmış. Çaldığı kitapları tekrar satmaya çalışmadığı için de kimliği hemen ortaya çıkmamış, yakalanmamış. Gilkey’in peşine düşen de kitapları belki de ondan daha çok seven bir sahaf Ken Sanders. ‘Bibliyohafiye’ diye anılan Sanders “Amerika Antika Kitap Satıcıları Birliği” gönüllü güvenlik şefi.
Barlett, konu ile ilgili bilgi almak üzere Ken Sanders’le buluşmaya New York Antika Kitap Fuarı’na gidiyor ve nadir kitap dünyası ile tanışıyor.
Son yıllarda nadir kitaplar birer koleksiyon nesnesi olarak değer kazanmaya, yüksek fiyatlarla alınıp satılmaya başladı. Bu tür kitapları sahaflardan temin etmek mümkün olsa da yeni nesil bibliyofiller kitap müzayedelerini ve fuarları daha çok tercih ediyor. İlk baskılar, imzalı kitaplar, yaldızlı resimlerle süslenmiş metinler, tarih kitapları, “incunabula” matbaanın ilk zamanlarında 1450 – 1500 arasında basılan kitaplar, çocuk, yemek ve hukuk kitapları, ödüllü kitaplar, erotik kitaplar ve tabii dini metinler vb. Bartlett’in fuarda dikkatini çeken kitaplar. Bartlett’in dikkatini çeken bir başka şey de bu tip fuarlardan kitap çalmanın çok kolay olduğu. İncelemek için aldığınız kitabı satıcının dalgınlığından ve kalabalıktan yararlanıp alıp gidivermeniz ya da elinizdeki poşete atıvermeniz olası.
Sahaflar ve nadir kitap satanlardan kitap çalmak ise daha zor görünüyor. Çünkü bu kitapçılar oldukça sessiz sakin yerler. Bir kitabı kapıp koşarak kaçmazsanız çalmak pek mümkün değil. İzine düşülen kitap hırsızı Gilkey de aslında kitap çalmıyor kredi kartı dolandırıcılığı yapıyor. Kitap satıcılarını geçici olarak çalıştığı yerlerde temin ettiği kredi kartı numaralarını kullanarak kandırıp kitapları elde ediyor.    
En çok kitap çalınan yerlerden biri de kütüphaneler. Ödünç alınan kitabın iade edilmemesi en yaygın örnek. Değerli kitapların içlerindeki gravür, resim ve haritalar da daha çok kütüphanelerdeki kopyalarının içinden jiletle kesmek yoluyla alınıyor. Celâl Üster’in yazısındaki olayda olduğu gibi kütüphane içinden işbirlikçiler bulmak da olası. Hatta bazı kütüphanecilerin de bizzat kitap çaldığı söyleniyor. İşin ilginci kitap çaldıran kitapçıların ve sahafların bu konuda sessiz kalmaları, olayı meslektaşları ile paylaşmamaları. Kütüphanelerde ise çalınan kitap bir süre sonra bulunamayacağına kanaat getirilip kayıtlardan düşülüyormuş. Bartlett’in kendisine emanet edilen “Kräutterbuch”un kütüphanede kaydını bulamamasının nedeni de bu.
Gilkey gibi kitapları çok seven hırsızlar onları satmasa da genellikle kitaplar para kazanmak amacıyla çalınıyor. Ederinden düşük fiyatla da olsa yine nadir kitapçılara ve sahaflara satılıyor. Bazıları da müzayedelerde satışa sunuluyor. Bibliyohafiye Sanders, nadir kitapçılar ve sahafların genellikle bu kitapları çalıntı olduğunu bilerek, en azından hissederek satın aldıklarını söylüyor. Çalıntı kitaplar müzayedelerde satışa sunulduğunda ise hırsızın izini bulmak, yakalamak mümkün oluyormuş.
Eski kitapların değer kazanması bu alanda sahtekârlıkların da artmasına neden olmuş. İlk baskıymış gibi satışa sunulan kitaplar, sahte imzalı kitaplar, kapağı, şömizi ya da cildi değiştirilenler, çeşitli yöntemlerle eskitilenler hatta orijinalinin tıpa tıp aynısı basımlar... Bu tip kitaplara daha çok alıcının kitabı görüp inceleyemeyeceği internet üzerinden satışlarda rastlanıyormuş.
Allison Hoover Bartlett “Kitapları Fazla Seven Adam”ı iki farklı alanda geliştiriyor. Bir yandan John Charles Gilkey’in izini sürmesini, onu bulup tanışmasını ve niçin kitap hırsızlığı yaptığını ve neden yakalanmadığını sorgularken diğer yandan da bizi tüm boyutlarıyla nadir kitap dünyası ile tanıştırıyor. ABD’nin Antika Kitap Fuarları’nı, müzayedelerini, ünlü kitapçı ve sahaflarını tanıtıyor. En nadir ve pahalı kitaplar hakkında bilgiler veriyor. Kitapların hangi koşullarda, nasıl değer kazandığını inceliyor.
Sorguladığı en önemli konu da kitap hırsızlığının neden önlenemediği. Kitapçıların ve kütüphanecilerin kitap hırsızlığı konusunda ketum davranmaları en önemli sorun. Ama daha da önemlisi kitap hırsızlarına karşı yargının oldukça bağışlayıcı davranması. Polis kitap hırsızlarını yaklamak için araştırma yapmaya istekli değil, yargıçlar eğer alışkanlık haline getirmedilerse kitap hırsızlarına genellikle ceza vermiyor ya da cezalarını erteliyor. John Charles Gilkey’in uzun süre cezasız kalmasında da polisin ve yargıçların bu tavrı etkili olmuş. Birkaç kez yakalanmasına rağmen ya hapis cezası almamış ya da kısa süreli cezalarla yakayı sıyırmayı başarmış. Hapis cezası aldığında da cezayı kitap çalmaktan değil, kitapları elde ederken karşılıksız çek yazdığı için almış.
“Kitapları Fazla Seven Adam”ı okurken ister istemez ülkemizde nadir kitap hırsızlığının ne boyutta olduğunu merak ediyorsunuz. Devlet koleksiyonlarındaki tabloları, müzelerdeki arkeolojik eserleri, camilerdeki halı ve çinileri çalanlar kütüphanelerdeki nadide yazma eserleri ve ilk baskıları acaba nasıl yağmaladılar, merak etmemek elde değil.         
13.02.2014    

Yorumlar