İzmir Kordon’da omuz omuza verip denizle şehir arasında kale
duvarı gibi geçilmez bir engel oluşturan apartmanların arasında 1875’den gelen
bir yapı Fransız Fahri Konsolosluk binası. 1904 depreminde zarar görüp
yenilenmiş ama zamanla rutubetin etkisi ile hırpalanmış, biraz daha gecikilse
belki de yok olup gidecekmiş.
Sekiz aylık bir restorasyon çalışması sonucunda Kasım
2011’de “Arkas Sanat Merkezi” olarak kapılarını açmış. Amaç, Arkas Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’ın koleksiyonunu sanatseverler ile
paylaşmak.
İki katta 10 sergi “odası” bulunan bu güzel mermer binada
ilk sergi 19. Asrın son çeyreğinden 20. Yüzyılın başlarına uzanan sanatsal
dönemden Post-Empresyonist eserlerden oluşuyordu. O günden bugüne altı sergi
daha açılmış. Basında Arkas Koleksiyonu hakkında okuduğum yazılardan etkilenip
meraklanmama ve çeşitli kereler İzmir’e gitmeme rağmen Arkas Sanat Merkezi’ni
bir türlü ziyaret edememiştim.
Geçen hafta sonu İzmir Kitap Fuarı için İzmir’e gittiğimizde
bir fırsat yaratıp Arkas Sanat Merkezi’ni ziyaret ettik. İyi de etmişiz. İzmir
Kordon’daki nadir tarihi binalardan birini içeriden de görmekle kalmadık çok
etkileyici bir sergiyi de izleme şansına kavuştuk; “Camın Şairleri”.
Bu şiire çağrışım yapan sergi bildiğimiz ama örneklerini
topluca görme olanağımız olmayan bir sanat dalını tanımamızı sağlıyor. Arkas
koleksiyonundan derlenen sergide 20. Yüzyılın başlarında Fransa’da ortaya çıkan
Art Nouveau akımının cam sanatındaki en önemli üç temsilcisi: Émile Gallé, Daum
kardeşler ve René Lalique’e ait 172 eser yer alıyor.
Cam sanatının ürünleri tek tek gördüğünüzde önemini doğru
olarak kavrayamayacağınız eserler. Vazo, lamba, masa saati, cam pano olarak
dekoratif bulup, belki zevkinize göre birini seçip evinizin bir köşesini
süsleyeceğini düşüneceğiniz nesneler... Ama o kadar güzel işlenmişler ki
oluşumlarını sağlayan büyük emeği, sanat zevkini, bakışını düşünmeden
edemiyorsunuz.
Cam sanatına büyük bir yenilenme ve değişim getiren Émile
Gallé’nin “Ben mutluluğun emekçisiyim” sözü karşılıyor bizi serginin girişinde.
1846 – 1904 yılları arasında yaşayan Gallé baba mesleği olan cam üretimini
botanik ve sanat tarihi eğitimlerini kimya bilgisi ile karıp bir sanat haline getirmiş.
Çiçek, yaprak motiflerinin yanı sıra yusufçuk kelebek gibi hayvancıkların
desenlerini de işlerinde kullanmış. Yenilikçiliğinin yanında kullandığı
renklerin tonları, uyumu sanıyorum başarısının temelinde yatan en önemli neden.
Bu cam işler buluştukları ışığın tonu ve gücüne bağlı olarak farklı görünümler
iletiyor. Kabartma cam tekniği ile yapılan işlerde usta elinden çıkmış
heykellerin etkisini buluyorsunuz. Émile Gallé’nin eserleri zanaatın nasıl
sanata dönüştüğünü, seri üretimin nasıl sanat ürünü halini aldığını da
anlamanızı sağlıyor.
Sergide Gallé’nin doğacı anlayışını cam üretimlerine
uygulayan Auguste ve Antonin Daum kardeşlerin kendi buldukları yeni tekniklerle
cam sanatını nasıl geliştirdiklerini de gördük. Bu eserler aynı zamanda
figüratiften soyuta Art Nouveau’dan Art Deco’ya geçişi de örnekliyor. Serginin
üçüncü ismi bir mücevher sanatçısı olarak tanınan Rene Laliqe. Laliqe’nin kendi
geliştirdiği bir teknikle ve art deco üslubu ile ürettiği dekoratif objeler sergileniyor.
“Camın Şairleri”nin kuratörü Niko Filidis sergiyi
bilgilendirici panolarla destekleyip cam sanatını ve bu sanatçıların
niteliklerini daha iyi kavramamızı sağlamakla kalmamış Arkas koleksiyonundan
konuyu tamamlayan tablolarla da etkilerini güçlendirmiş.
“Arkas Sanat Merkezi” binasıyla, sergileme anlayışı ile daha ilk adımda
insanı etkiliyor. Bu güzel yapıda “Camın Şairleri”ni tanımak ise başka bir etki
yaratıyor. 27 Nisan’da bitmesi planlanan sergi gördüğü ilgi üzerine 15
Haziran’a kadar uzatılmış. Kaçırmayın.23.04.2014
Yorumlar