İş Bankası Yayınları’nın “Kayıp Şairler” dizisi Garbis
Cancikyan ve Haygazun Kalustyan’ın “Balkıs”ı ile sürüyor. “Balkıs” 1942’de
Kader Matbaası’nda 250 adet basılmış. 50 kuruş fiyatı var. Kapağını ressam Agop
Arad çizmiş. İsim babası heykeltraş Hüseyin Anka olmuş. Balkıs, alacakaranlık
anlamına geliyormuş. Kitabın şairleri 22 yaşında.
Balkıs’ın giriş yazısında şairleri Y.P.Tomasyan haklı olarak
Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet’ten oluşan Garip Şairlerine benzetse de
benim aklıma Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu geliyor. Aynı tarihlerde
Zonguldak ve İstanbul’da benzer öyküleri, maceraları yaşamışlar.
Garbis Cancikyan, veremden öldüğü için olsa gerek onun
öyküsü Haygazun Kalustyan’ın bir adım önüne geçiyor. Garbis Cancikyan, 1920’de
İstanbul’da Samatya’da doğmuş. Yoksul bir ailenin çocuğu. Çalışmak zorunda
olduğu için öğrenim hayatı sık sık kesintiye uğramış. Okuma arzusu ağır bastığı
için her defasında okula geri dönmeyi başarmış.
Cancikyan okumayı da yazmayı da seven bir çocukmuş. Küçük
yaşlardan beri şiir yazıyormuş. Getronagan Okulu’nda okurken Haygazun
Kalustyan’la tanışınca bu ilgisi daha da artmış. İlk şiiri “Ore Or” (Günden
Güne) Araksi Soğomon mahlası ile Badger adlı dergide yayımlanmış. Cancikyan’ın
yayıncıların kadınlara karşı daha ilgili olacağı düşüncesi doğrulanmış. Kadın imzasıyla
yollayınca sürekli reddedilen Cancikyan’ın şiiri dergide yer almış ve bu
yayınlanan ilk şiiri diğerleri izlemiş. 1943’de lise öğrenimine devam ederken
verem olmuş. Okuldan ayrılmak zorunda kalmış. 1946’da da 26 yaşındayken ölmüş.
Haygazun Kalustyan da 1920’de İstanbul’da Gedikpaşa’da
doğmuş. O da yoksul bir ailenin çocuğu. Maddi nedenlerle okulunu yarıda bırakıp
bir fabrikada çalışıyor. Daha sonra liseyi dışarıdan bitirip 40 yaşındayken İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne giriyor. 44 yaşında Pedagoji bölümünden
mezun olmuş. İlk şiirlerini lise çağlarında Ermenice dergilerde çeşitli
mahlaslarla yayımlamış. Cancikyan’la “Balkıs”ı yayımladıktan sonra 1948’de
Ermenice ilk şiir kitabı, 1962’de de ikinci şiir kitabı çıkmış. 1965’de
Ermenistan’a göçüp Doğu Bilimleri Kürsüsü’nde çalışmaya başladıktan sonra şiir
yayınlatmamış.
Tomasyan giriş yazısında “Yeni Türk şiirinin öncüsü olan
Orhan Veli’nin Garip adlı şiir kitabı 1941’de yayınlanmış ve büyük patırtı
kopartmıştı. Bundan bir yıl sonra yayınlanan Balkıs’ın hiç de aşağı kalır yanı
yoktu Orhan Veli’ni Garip kitabından” diye yazıyor ve Garip’in ikinci baskı
kapağını da Agop Arad’ın yaptığına dikkati çekerek “Bu tesadüfün ötesinde aynı
dünya görüşü etrafında toplanan bir avuç insanın birlikteliği ve dayanışmasına
bir işaretti, manidardı” diye ekliyor.
Bu iki tezin, Garip Şiiri’nden hiç de aşağı kalmamak ve aynı
dünya görüşü etrafında toplanmak tezlerinin üzerinde durmak istiyorum. “Balkıs”ın
başında tıpkı Garip’te olduğu gibi bir önsöz var. Tamamen küçük harflerle
yazılan önsöz’de “balkıs telakkisini kabul eden realist şair, kelimeleri değil,
detayları harmonize eder. vezin, kafiye gibi yamalar kullanmaz, saklıyacak,
çürük bir tarafı, örtbas yapacak bir beceriksizliği yok; okuyucuyu dalgaya
düşüreceğine onu uyanık tutar. (...) vezin ve kafiye gibi uyuşturucu unsurlarda
bulduğumuz güzelliğin ancak bir telkin mahiyetinde olduğu kanaatındayız. vezin
ve kafiye lisanı gayrı tabiî bir hale koyduğu için realizmaya zıd unsur olarak
göze çarpar, maamafih bu gayrı tabiîlik yalnız lisanda değil eserin
şiiriyetinde de ortaya çıkar, teşbih, mübalağa, gibi birtakım edebi
hokkabazlıklar, tekrar ediyoruz şiire bu zararlı zihniyeti getirmişlerdir"
deniyor. Önsöz’den Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan’ın Garip çizgisinde
şairler olduğu açıkça anlaşılıyor. Kitaptaki şiirler de, özellikle
Cancikyan’ınkiler Garip anlayışında, Orhan Veli’nin söyleyişine çok yakın
şiirler. Haygazun Kalustyan’ın şiir söyleyişi ise Garip’i anımsatsa da şiir
anlayışı ise Garip’ten çok A. Kadir, Rıfat Ilgaz 40 Kuşağı Toplumcu Şairleri’ne
yakın.
Balkıs’ta Cancikyan’ın 14 kısa şiiri yer alıyor. Kolay
okunan, esprili, ironik şiirler. Örneğin “Comparasion” şiiri şöyle; “mektep /
mektebin yanında / hapishane /
hapishanenin bahçesi var / mektebin yok!” Yaşadıklarından, hayat
şartlarının zorluğundan, sevgiliye özleminden söz ediyor şiirlerinde.
Kalustyan’ın “yaşadığımı ispat etmek istiyorum” diye
başlayan şiirleri de 15 adet ve onlar da ilk şiir hariç kısa. Kalutsyan’ın “Ne
İyi” adlı şiir şöyle; “saat yedide işe gitmek / ondokuzda dönmek eve / atelyede
çalışmak / evde yemek içmek yatmak / yıkanmak tıraş olmak / gezmek şehrin
sokaklarında / ve hayatı aramak”. Kalutsyan bir yandan gençliğin verdiği ateşle
kendini sokaklara atıyor muhayyel sevgiliye, bedenini özellike bacaklarını
överek şiirler söylüyor ama diğer yandan da işçi gözüyle çalışma hayatının
güçlüklerine değiniyor, gerçekçi bir anlayışla şiirselleştiriyor.
Tomasyan’ın Agop Arad’ın “Garip” ve “Balkıs”ın kapaklarını
yapmasından yola çıkarak dile getirdiği “aynı dünya görüşü etrafında toplanan
bir avuç insanın birlikteliği ve dayanışması” tezine gelince Cancikyan ve
Kalutsyan’ın dönemin dergilerine şiir yollamasından yola çıkarak Garip
şairlerini tanımış olmasının ihtimal dahilinde olduğunu belirtelim. O zamanlar
çok fazla dergi ve yayınevi yok ve dergi yazıhanelerinde, belli kahvehane ve
meyhanelerde şairlerin buluşup tanışması mümkün. Cancikyan’ın ölümünün ardından
Avedis Aliksayan şöyle yazıyor; “Bir gün değerli genç Türk şair A.Kadir’i yolda
gördüm, güleç bir yüzle bir kitap uzattı bana. Kapağına bir göz attım, Balkıs;
yazarın adını aradım, iki imza yanyana G. Cancikyan, H. Kalustyan.”
Tomasyan, Haygazun Kalustyan’ın babasının işsizliğinde
annesinin pazar yerinde yerden topladığı lahana parçaları ile yemek yapmasını
anlattığı “Akşam” adlı şiiri nedeniyle emniyet müdürlüğüne çağrılıp “birlik ve
beraberliğimizi bozduğu” gerekçesiyle sorguya çekildiğini yazıyor. Dönemin
tanınmış ressamlarından Agop Arad’ın da “fakir insanların hayatlarından
kesitleri” çizen bir toplumcu ressam olduğunu hatırlarsak dönemin toplumcu
şairlerinin çevresine yakın oldukları görüşüm pekişiyor. Tabii aynı dönemde hem
Garipçilerle hem de toplumcu şairlerle arkadaşlık, yoldaşlık etmek mümkün.
Birbirlerine çok uzak değiller.
Tomasyan “Nor Oryan Serunt” (Yeni Gün Kuşağı) diye
adlandırılan bir hareketten söz ediyor. 1945’de yayımlanan “Nor Or” gazetesinde
bu hareket başlatılmış ve ermenice yazan sol düşünceye sahip şair ve yazarlar
bu gazetede toplanmış. Aralarında Jak İhmalyan, Agop Arad gibi ressamlar da
varmış. Cancikyan ve Kalutsyan da Dünya Ermeni Edebiyatına önemli katkılarda
bulunan bu hareket içinde yer alıyor. 20. sayfada yer alan bir fotoğrafın
altında Yeni Gün Kuşağı adıyla Nor Or gazetesinde buluşan sosyalist anlayıştaki
şair, yazar ve ressamlar “gördükleri baskı, soruşturma, tutuklamalar sonrası
arka arkaya yurdu terk ederler” bilgisi var. Haygazun Kalustyan’ın da bu
baskılar sonucu Ermenistan’a gittiğini tahmin edebiliriz. İyi bir şair, keşke
yurdunda kalıp yazmaya devam edebilseymiş. “Yeni Gün Kuşağı” hareketi özel bir
ilgiyi, araştırılıp hakkında yazılmayı bekliyor. Bu araştırma yapılırsa bu çok
önemli şair, yazar ve ressamları tekrar hatırlamakla kalmayacağımızı, ilginç ve
iç burucu öykülerini de öğreneceğimizi umuyorum.
Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan’ın “Balkıs”ı (Mayıs 2014, İş
Bankası yay.) küçük bir kitap ama büyük öykülerin ipuçlarını veren bilgiler ve
dönemin ruhunu yansıtan şiirler barındırıyor ve dizinin adına yakışan bir
şekilde bize iki kayıp şairi tanıtıyor. 07.08.2014
Yorumlar