Yavuz Ekinci “Rüyası Bölünenler”de dağa çıkan kardeşini
bulmak için Türkiye’ye dönen bir mültecinin yaşadıklarını ve kendi ile
hesaplaşmasını anlatıyor.
Tevrat ve Kuran’da yer alan Yusuf Kıssası Türk Edebiyatında birçok
yazarın ilgisini çekmiş farklı yaklaşımlarla, farklı boyutlarda örtük ya da
açık göndermelerle Yusuf ve babası Yakup’un yaşadıkları işlenmiş, yeni
bakışlar, yorumlar getirilmiş. Halk arasında da Yusuf Kıssası yaygın olarak
bilinir. Yavuz Ekinci, romanın giriş sayfasına Tevrat’ın Yaratılış bölümünden
“Yakup Yusuf’u öbür oğullarından çok severdi. Çünkü Yusuf onun yaşlılığında
doğmuştu” diye başlayan Yusuf’la ilgili iki kısa paragraf alıntılayarak açık
bir gönderme yapmış.
Yavuz Ekinci Sibel Oral’la yaptığı söyleşisinde “Yakup oğul
hasretini simgeler çünkü Yusuf’un yolunu gözlerken oğlunu özlemekten kör olur
yıkılır. Çocuğu dağa giden her baba da tıpkı Yakup’un Yusuf’un yolunu gözlediği
gibi çocuklarının yolunu sabırla ve özlemle gözler” diyor (Cumhuriyet Kitap, 28.08.2014).
Yavuz Ekinci “Rüyası Bölünenler”i (Ağustos 2014, Doğan
Kitap) Yusuf Kıssası’nın başlangıç bölümünden yola çıkarak iki ana eksende
gelişiyor. Bunlardan birincisi romanın merak unsurunu da oluşturan İsmail’in
hasta yatağında ölmek üzere olana babasına Yusuf’u ölü ya da diri getireceğine
söz vermesi ile anlatılmaya başlıyor. Yusuf bölgedeki, Batman’daki bazı gençler
gibi mücadeleye katılmak üzere dağa çıkmıştır. İsmail kardeşini ölü ya da diri
bulmak için yola düştüğünde birçok macera yaşar. Kandil’e varana kadar da
yaşamına birçok yeni insan ve dolayısıyla öykü girer. Dağa çıkan evladından bir
haber almak isteyen, ölü mü diri mi olduğunu bilmek isteyem tek kişi Yusuf’un
babası değildir. Bu uğurda birçok kişi yollara düşmüştür.
Yavuz Ekinci, romanın bu ekseninde bugüne dek pek merak
edilmeyen, sorgulanmayan bir sorunu tartışmaya açıyor. Çocukları dağa çıkan
ailelerin neler yaşadıklarını ana babaların ne acılar sıkıntılar çektiklerini
anlatıyor. Çocuklarını bulmak için birçok anne babanın yollara düşmesi, o
uğurda çektikleri yaşananlar sosyolojik - psikolojik olarak da incelenmeye
değer.
“Rüyası Bölünenler”in ikinci ve daha ağır basan ekseni baba
oğul ilişkisi. Yavuz Ekinci romanı Yusuf Kıssası’ndan yola çıkarak yazmış olsa
da daha başlangıçta ve temelde çok önemli bir farklılık var. Kardeşleri Yusuf’u
kıskanmıyor. Aksine seviyorlar ve babaları gibi Yusuf’un gidişinin tek sebebi
olarak ağabeyleri İsmail’i görüyor ve yine babaları gibi İsmail’i suçluyorlar.
İsmail de babasının Yusuf’a aşırı düşkünlüğünü garipsese de kardeşine düşmanlık
duymuyor.
İsmail, siyasi baskılardan yılarak 18 yıl önce Almanya’ya
iltica etmiş ve babası hemen onu lanetlemiş, “Mezarıma bile gelme” demiş. Bu
lanetlemenin derinlerinde nelerin yattığının, babasının İsmail’e neden
böylesine sevgisiz ve nefret dolu olduğunun ayrıntılarına girmiyor Yavuz
Ekinci. En sevilen çocuk Yusuf olduğuna göre oğlu İsmail’in tekrar hapislere
düşüp işkencelerde ölmemek ya da bir faili meçhule kurban gitmemek için
kaçmasına neden bu kadar büyük ve olumsuz tepki gösterdiğini anlayamıyoruz.
Babanın en sevdiği evladı Yusuf’un dağa çıkması ile
İsmail’in devrimciliğini ve bu uğurda yurtdışına kaçışını birbiri ile
ilintilendirmesi ise en azından ilk yıllar için mümkün değil. İsmail yurtdışına kaçtığında Yusuf küçük bir
çocuk. Ne kadar bu durumun farkındaydı, annesi ve babası bu durumdan ne kadar
etkilendi, kardeşlerin tavrı neydi anlatılmıyor. Yusuf ağabeyi İsmail’i
idolleştirimiş, onun gibi olmak amacıyla siyasi mücadeleye girmiş ve sonuçta dağa
çıkmış olabilir ama böyle bir durum var mı açıkca anlayamıyoruz.
İsmail’in 18 yıl sonra evine dönmesine kimse sevinmiyor.
Aksine herkes İsmail’e kızgın ve öfkeli. Yusıf Kıssası’ndan farklı olarak
kardeşlerin kızdığı, kıskandığı Yusuf değil İsmail oluyor. Babalarının Yusuf’un
hasretiyle hastalanıp ölmek üzere olmasından İsmail’i sorumlu tutuyorlar ve
tıpkı babaları gibi onu öfkeyle karşılıyorlar. Roman kıssaya uygun olarak
gelişseydi İsmail’i böyle karşılamazlardı. Kıssaya göre bütün kardeşler birlikte
davranarak
Yusuf’u evi terk etmeye zorluyor. Bu arada parantez açıp
söylemeliyim romanda annenin hiçbir rolü yok. Babanın çocuklarına karşı bu
tavrına anne nasıl tepki gösterdi merak etmemek elde değil ama anne
anlatılsaydı roman ana mecrasından kayardı, onu da belirtmeliyim.
İsmail Batman’a kardeşinin izini sürmesini sağlayacak bağlar
kurup kardeşinin izinden Kandil’e doğru yol alırken daha derinlemesine işlense
bir macera romanının önemli unsurları olacak şeyler yaşıyor. Mevcut siyasi
durum nedeniyle karmaşık bir ilişkiler ağı var. Kimin ne olduğunu, ne amaçla
çalıştığını anlamak mümkün değil. Hemen herkes birbirinden ajan mı diye
kuşkulanıyor. Dışıarıdan bakışla 18 yıl sonra çıkıp gelen İsmail’in de bir ajan
olması kardeşini arama bahanesi ile Kandil’e kadar girip bilgi toplaması ilk
akla gelebilecek olasılık. Böyle kabul edilirse de İsmail kurduğu bağlantılar
tarafından kasten yanlış yönlendirilebilir ve başına akla gelmeyecek şeyler
gelebilir.
Batman’a ayak bastığı andan itibaren izlendiğinden
kuşkulanıyor İsmail. İzleyenler polis de olabilir başkaları da, bilemiyor.
Batman’da İsmail’i iki genç sürekli ve kendilerini saklama gereği görmeden
izliyor. Alnına silahı dayayıp üstünü arıyorlar. Siyah camlı bir Renault
peşinde ve bir yerde de yolunu kesiyor. İsmail bu durumlardan çeşitli
tesadüflerle ya da son anda başına bir şey geleceğini hissederek kaçarak
kurtuluyor.
Yavuz Ekinci Batman’da İsmail’in yaşadığı olayları derinlemesine
anlatmamış, bölüm sonlarında ucu açık, sonunda ne olduğunu bildirmeyen birkaç
cümleyle değinip merak unsuru olarak bırakmış. İsmail’in sınırı geçip Irak’ta
Kürdistan Özerk Bölgesine ulaşması ile bu casus romanlarını andıran hava iyice
yoğunlaşıyor.
İsmail çok sevdiği memleketini terk etmesine neden olan
olayların, anıların tekrar canlanması nedeniyle her şeyden kuşkulanıyor ve
korkuyor. Batman’da yaşadıkları da bu halini iyice derinleştiriyor. Ama
kardeşini bulmak istiyorsa birilerine de güvenmek zorunda. Her şeyin muğlak
olduğu bir ortamda kuşkularla, korkularla bir yere varmak mümkün değil,
kendisini olayların akışına bırakması gerek ve öyle de yapıyor.
Arada bir de sevda öyküsüne dönebilecek bir ilişki var.
İsmail Kandil’e doğru yol alırken bir kahvehanede Şevda adlı genç bir kadınla
karşılaşıyor ve aralarında hemen bir sıcaklık doğuyor. Şevda, İsmail’e doğru
kişileri bulup doğru ilişkileri kurmasında çok yardımcı oluyor. Eski
sevgilisini aradığı anlaşılan Şevda’nın başına neler geldiğini merak etmemek
elde değil. Yavuz Ekinci anlatmamış. Belki de bir başka romanın konusu
olabilecek bir derinlik taşıdığı için silikleştirip bir yerde de romandan
çıkartmış. Yavuz Ekinci iyi bir yazar olarak “Romanda bir de aşk olsun”
demiyeceğine göre Şevda’nın romana girip çıkışının yapıştırma kaldığını
söylemeliyim. Şevda’nın yönlendirmelerini başka bir kahraman da yapabilirdi.
İsmail tüm bu maceraları yaşarken kendiyle de hesaplaşıyor.
Almanya’ya kaçışı ile yalnızlaştığını düşünüyor ve bu ruh halinden rahatsız.
Ailesiyle, arkadaşları ile, Batman’la bağları kopmuş. Yalnızlaştıkça daha da
ürkekleşmiş, daha çok paranoyaklaşmış. Mücadeleye tekrar katılma fırsatlarını
bu ruh haliyle değerlendirmemiş. Yusuf gibi dağa çıkabilir ve mücadeleye
katılabilirmiş ama bunu yapmadığı gibi Almanya’da bile bağını sürdürmemiş.
Memleketine dönmesi ve sonra Kandil’e doğru yol almaya başlaması ile sürgünde
gördüğünden çok daha farklı şeyler yaşandığını anlayınca kendi ile hesaplaşması
ve belki de açıkça kendini korkak olarak nitelemesi de daha kolaylaşıyor.
“Rüyası Bölünenler” Yavuz Ekinci’nin belki de en açık
yürekli romanı. Birçok olay somut olarak anlatılıyor, kişi ve yer adları açıkca
veriliyor. Yavuz Ekinci bunu romandaki gerçeklik duygusunu derinleştirmek için
yaptığını söylüyor Sibel Oral’a. Ama “Rüyası Bölünenler” tamamen gerçekçi bir
roman değil. Adına uygun olarak rüyalar, kabuslar da var, masalsı yanlar ve
anlatımlar da. Yavuz Ekinci Yusuf Kıssası’nın her şairi yazarı etkisi altına
alan ögelerine kapılmamış ama kıssadan gelecek etkilere de kendini tamamen
kapatmamış. “Rüyası Bölünenler”de de gerçeklikle kurmaca ve masalsılık arasında
gidip gelen kendine has anlatım anlayışını sürdürmüş.
11.09.2014
Yorumlar