Selçuk Orhan “Aranmayan Özellikler”de dünya çapında dev bir
enerji şirketinde yaşanan yolsuzlukları araştırırken alınıp satılabilen
hayatlara, dolandırıcılıktan elde ettiği paralarla düşkünlere, ölümcül hastalara
yardım eden çağımızın Robin Hood’larına ulaşan bir finans danışmanının
yaşadıklarını anlatıyor.
“Aranmayan Özellikler”in (Ekim 2014, Doğan Kitap) “finans
danışmanı” kahramanı Faruk tanımdaki gibi yapılacak yatırımlar ya da girişimler
hakkında danışılan bir kişiden çok bir müfettiş gibi çalışıyor. Bir finans
detektifi de diyebiliriz. Faruk şirket evliliğine hazırlanan dev enerji
şirketinin insan kaynakları bölümündeki usulsüz işlemleri, yolsuzlukları
inceliyor.
“Şirkete yıllar boyu sahte işe alımlar yapılmış, gerçekte
çalışmayan insanlar çalışır gibi gösterilmiş ya da yalancı özgeçmişlerle yüksek
pozisyonlarda istihdam edilmiş.” Faruk’un görevi bu işlemleri kimin yaptığını
bulmak ve şirketten aldığı parayı geri vermesini sağlamak.
Faruk şirket belgelerinden elde ettiği verileri
değerlendirerek kimlikleri kullanılarak çalışıyormuş gibi gösterilenleri izini
bulmaya başlıyor. Bazılarını bulup görüşüyor. Bunların çoğu ölümcül
hastalıkları nedeniyle yatağa bağlanmış kişiler. Birçoğu bitkisel hayatta. Aileleri
kurtulma olasılığı olmayan bu hastaların bakım masraflarını karşılayamıyacak
ekonomik koşullarda ve yıllardır yatalak bir durumda olan hastalarına bakmaktan
yorulmuşlar. Hastalarının ölene kadar bakılacaklarına ikna olup bu sahtekarlık
işinde kullanılmak üzere hastalarının kimliklerini vermişler.
Hasta yakınları ile yaptığı görüşmelerden Faruk bu işin ele
başısının şirketin eski bir çalışanı olan Süleyman Kara olduğunu anlıyor.
Süleyman Kara’nın izini sürerken de kitabın arka kapağında yazdığı gibi karşısına
“bazı olağanüstü yeteneklerine karşın, yenik, kenara itilmiş, kullanılmış ya da
hastalıklı kişiler” çıkıyor.
Süleyman Kara bu kişileri bulmuş önce yardım elini uzatmış
sonra da onların olağanüstü ama kullanılmayan yeteneklerinden faydalanıp şirketin
yüksek güvenlikli bilgisayar sistemlerine girmiş, programlarına müdahale ederek
istediği işlemleri yaptırmış.
“Aranmayan Özellikler” bu yanıyla bir şirket polisiyesi
olarak gelişiyor. Faruk kendine has özellikleri ve zaaflarıyla ilginç bir
polisiye kahramanı olacak nitelikte. Büyük bir şirketteki işinden çıkartılınca
kendi işini kurmuş, müşterilerinin sorunlarını çözümleyerek kazancını sağlamaya
çalışıyor. Bu işi de şirket kayıtları üzerinden iz sürerek yapıyor.
Faruk yalnız bir adam. Karısından bir süre önce boşanmış ama
küçük kızları Seyla nedeniyle arada sırada da olsa İstanbul’a yakın bir şehirde
Adapazarı’nda yaşayan karısı ile görüşmek durumunda. Kızının okul masraflarını
karşılıyor, çalışmayan karısına mali destekte bulunuyor. Karısının ona kızgın
olduğunu ve her an patlamaya hazır, dişini sıkarak beklediğini anlıyoruz. Faruk
ile karısının neden boşandıklarını anlatılmıyor. Ama daha sonra Faruk’un gece
vakti işi için evi terk edip kızını bakıcı ile yalnız bırakmasının ardından karısının
Seyla’yı alıp ortadan kaybolması ile boşanma sebeplerinin Faruk’un işkolikliği
ya da başka deyişle ailesine karşı sorumsuzluğu olabileceğini düşünüyoruz.
Faruk bu olaydan sonra ruhsal olarak altüst oluyor ama ne kendi davranışını
doğru dürüst sorguluyor ne de kızını bulmak için bir çaba gösteriyor. Faruk’un
eski karısı ve kızı romanın olay örgüsünden çıkıyorlar. Bunu bir eksik olarak
da yorumlayabiliriz, yazarın ana olaydan kopmama çabası olarak da.
Faruk yalnız bir adam olarak karşılaştığı her kadında cinsel
işaretler arıyor. Kimlikleri kullanılıp şirkete çalışıyormuş gibi
gösterilenlerin izini sürmesinde yardımcı olan Eser’le bir ilişki kuracakmış
görünürken Natali ile sadece cinsellik temelinde sado-mazo bir ilişkiye
giriyor. Faruk’un yolsuzluk olayını soruştururken görüştüğü Natali ile hızla
kurduğu ilişkide yaşananlar aslında eski karısının neden böyle kızgın olduğunu
anlamakta, esas olarak da Faruk’un psikolojik yapısını çözmekte önemli bir veri
sayılabilir.
Kitabın arka kapağında büyük puntolarla yazılmış “Çağımızın
Ölü Canlar’ı” vurgulamasına da değinmek gerek. Süleyman Kara ile Gogol’ün “Ölü
Canlar”ının kahramanı Çiçikov arasında birçok benzerlikler bulmak mümkün.
“Aranmayan Özellikler” hakkında yazan Ömer Türkeş, Ali Bulunmaz gibi yazarlar
da bu duruma dikkati çekmiş. Ömer Türkeş, Süleyman Kara için “O, modern
zamanların Çiçikov’u, Gogol’ün Ölü Canlar romanındaki sevimli dolandırıcının
günümüzde vücut bulmuş halidir” diyor. Çiçikov “toprak sahiplerinden ölmüş olan
serflerinin belgelerini satın alarak kendisini çok sayıda “can” sahibi zengin
bir kişi olarak tanıtmak ve böylelikle saygın bir isim ve güç sahibi olmak”
istiyordu. Süleyman Kara da hasta yakınlarını ikna ederek ölümcül
durumdakilerin kimliklerini alıyor ve onları çalışıyormuş gibi göstererek para
sahibi oluyor. Topladığı paranın bir bölümünü kendi için harcarken diğer bölümü
ile de olabildiğince çok ölümcül hastanın iyi koşullarda bakımını sağlıyor. O
nedenle başta “çağımızın Robin Hood’u” dedim.
Faruk’un yaptığı araştırma sırasında yaşadıklarından günümüz
iş hayatının ve büyük şirketlerin yapısı hakkında da düşünme olanağı buluyoruz.
İnsana hiçbir saygısı olmayan yapılar oluşmuş. Çalışanlarının birer varlık
olduğunu bilmiyorlar ya da önemsemiyorlar. Onlar birer sayıdan ibaret ve görevleri
şirketi daha çok kâr ettirmek. Şirket yöneticileri konumlarını korumak için en
değerli elemanlarını bile kolayca harcayabilecek nitelikteler. Bu amaçla
yöneticiler arasında çıkar birliktelikleri oluşmuş. Her türlü usulsüzlük yapılabiliyor,
kurallar hatta yasalar görmezden gelinebiliyor. Yeter ki görüntü kurtarılsın.
Şirketin üst yönetimi, ortakları işlerin yolunda gittiği, her yıl daha çok kâr
edildiği ve şirketin daha da büyüdüğüne ikna edebildikleri sürece işlerin nasıl
yürüdüğünü hiç önemsemiyorlar. Bu uğurda insanların da hiçbir önemi ve değeri
yok.
Faruk’a sahte işe almalarla şirketin ne kadar zarara uğradığını
tespit etmesi ve mümkünse bu zararı kapanmasını sağlaması görevini verirken
niyetleri dürüst iş yapmak, suçluları tespit edip adalete teslim etmek değil,
kendilerini kurtarmak, koltuklarını korumak. Çünkü herkes kendince yolsuzluklar
yapmış ve herkes bir şekilde suça ortak ya da göz yummuş.
Selçuk Orhan bir polisiye kurgusu içinde tüm bunları ve daha
fazlasını anlatıyor. Roman daha çok diyaloglar üzerinden gelişiyor. Olayları
failleri ya da üçüncü şahısların anlatımı üzerinden öğreniyoruz. Yani gerçek
sanılan şeyler kişiden kişiye farklı olabiliyor ve her an değişebiliyor.
Çok uluslu dev bir şirketin havası, çalışanların kişilikleri
inandırıcı bir biçimde romana yansımış. Kullandıkları Türkçe İngilizce karışımı
dil, ingilizce ekonomi terimleri diyaloglarda abartılmadan yer aldığı için bu
inandırıcılık daha da artıyor. Romanın yapısı ile ilgili temel eleştirim
polisiye kurgunun içinde ve akışı aksatmamak arzusu ile bazı olaylarda
derinleşilmemiş ve bazı kahramanların yeterince işlenmemiş olması. Faruk’un
karısı ile boşanmalarının öyküsünün anlatılmadığına, eski karısının çocuğu ile
kayboluşunun sorgulanıp sınuçlandırılmadığına değinmiştim. Faruk’un Natali ile
hızla girdiği sado-mazo ilişkinin temelinde nasıl bir ruh halinin yattığına da
daha fazla değinilebilirdi. Okur olarak sadece anlatılanlarla bildiğimiz ve tek
bir bölümde ortaya çıkan Süleyman Kara’yı da daha fazla tanımak isterdim. Tabii
tüm bunların romanı başka bir yapıya sokacağı da bir gerçek. Bu noktada yazarın
tercihine ve kurduğu yapıya da saygı göstermek gerek. Selçuk Orhan karakterleri
değil olayı öne çıkaran ve olayın akıçılığına sekte vuracak yollara sapmayan,
ana eksende ilerlemeyi önemsemeyen bir roman yazmayı tercih etmiş.
“Aranmayan Özellikler” polisiye kurgusu ve anlatımı ile
hızla okunan, günümüz insanı ve ilişkiler ağı hakkında canalıcı sorular
sorduran, düşünmeye zorlayan bir roman.
27.11.14
Yorumlar