Sezen Aksu sanat hayatının 40’ıncı yılını bir dizi konserle
kutluyor. İstanbul’da Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda başlayan konserler Bodrum
Antik Tiyatro’da ve İstanbul VW Arena’da sürecek.
1975 yılında ilk 45'liği "Haydi Şansım / Gel
Bana"nın yayımlanışını sanat hayatının başlangıcı olarak almış Sezen Aksu.
Naim Dilmener, Sezen Aksu’nun müziğe ilk adımını 1970’de katıldığı Hafta Sonu
gazetesinin “Altın Ses” yarışması ile olduğunu belirtiyor (bkz. “Koşarız Yine
Ardından, Radikal 2, 05.11.2006). Bu yarışma ile şansı yakalayamayan Sezen Aksu
1974’ü 75’e bağlayan gece TRT
televizyonunda seslendirdiği “Haydi Şansım” ile tekrar şansını denemiş. Yine
olmamış. 1976’da çıkan "Olmaz Olsun / Seni Gidi Vurdumduymaz" ile
listelerin ilk sırasına yerleşmiş. 1978’de çıkan “Kaybolan Yıllar” da Türkiye’nin
en çok satan plaklarından biri olmuş.
Pop müzik doğası itibariyle hemen her gün yeni bir yıldızın
yaratıldığı ve aynı hızla tüketildiği bir alan. Dinleyici sürekli yeni ve
değişik şarkılar, o şarkıları söyleyen yeni yüzler istiyor. Böyle bir ortamda
40 yıl var olmak bile büyük bir iş. Bunu büyük bir yıldız olarak sürdürmek ise
Dünya’da çok az kişiye nasip olan bir şey. Bunlardan biri de Sezen Aksu.
Sezen Aksu’nun önemi ve farkı büyük bir yorumcu olmasının yanında
özellikle son 30 yılda Türkiye’de popüler müziğin gelişimini belirleyen
sanatçılardan biri belki de birincisi olmasıdır.
Türkçe Vikipedi’de “Sezen Aksu tarafından yazılmış şarkılar
listesi” adlı bir sayfa yer alıyor. Şarkılar harf sırasına göre, söz, müzik,
seslendiren, albüm ve albüm yılı belirtilerek listelenmiş. Bu sayfada da listelendiği
gibi Sezen Aksu'nun 400'den fazla şarkı sözü ve bestesi var.
Levent Yüksel, Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener, Yıldız Tilbe,
Işın Karaca, Göksel gibi sanatçıların Sezen Aksu “okulu”nda yetiştiği bilinir.
Sezen Aksu şarkılarını okuyanların listesi ise çok daha uzun ve farklı
türlerden; Tarkan, Ajda Pekkan, Nükhet Duru da var, Gülben Ergen, Hülya Avşar
da, Metin Şentürk, Ferdi Özbeğen, Müslüm Gürses de, Ebru Gündeş, Sibel Can da,
Demet Akalın ve Sıla da.
1982’de Atilla Özdemiroğlu ile yaptığı “Firuze” albümü
sadece Sezen Aksu için değil Türk Müziği için de bir dönüm noktasıdır. 90’larda
Onno Tunç’la birlikte yaptığı çalışmalarla bu pekişiyor, popla Alaturka
arasındaki sınırları kalkıyor, Alaturka makamlarıyla pop müziktir yapılan. O
nedenle hemen benimsenir. Türk müziğinin tüm türlerini etkilemeye başlıyor. Şarkılarını
bu kadar çok ve farklı türde sanatçının söylenmesinin nedeni de budur.
Yunan ve Ermeni bestecilerden şarkılarla da alanını Doğu
Akdeniz’e doğru genişletip, Goran Bregoviç’le Balkanlar’a uzanıyor.
Şarkılarında Akdeniz’in tüm tınıları duyuluyor. Sezen Aksu artık “World Music”
denilen türde bir Dünya sanatçısıdır.
“Sezen Aksu 40 yılda neler yapmış?” diye merak edip
araştırdığımızda ne yazık ki pek az kaynağa ulaşabiliyoruz. Naim Dilmener’in
yanında Murat Meriç’in birkaç müzik yazarının daha yazdıkları, Mert Özmen’in “Sezen
Aksu Şarkılarıyla Büyüyen Kız Çocuğu” romanı var. Ama bir Sezen Aksu
biyografisi yok. Marmara Üniversitesi ve Berkeley’de Sezen Aksu üzerine
çalışmalar yapıldığı haberleri var ama YÖK’ün Ulusal Tez Merkezi’nde Sezen
Aksu’nun adı geçen tek bir çalışma yok. Oysa hem müziğini hem de müziğinin
toplumsal etkilerini inceleyen onlarca doktora çalışması olmalıydı. Bu da bizim
ayıbımız.
Sezen Aksu’ya uzun bir ömür diliyorum. Müziği yaşamımızdan eksik
olmasın... 22.07.2015
Yorumlar