Tevfik Fikret’siz 100 Yıl



25 Aralık 1961 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin ilk sayfasında “T.Fikret’in vasiyeti, ölümünden tam 46 sene sonra yerine getirildi” başlıklı bir haber var. Spotta “Büyük hürriyet şairimizin ‘bakiyesi’, dün hazin bir törenle Eyüp’teki kabirinden Âşiyan’a taşındı” cümlesi yer alıyor. Tevfik Fikret’in Türk bayrağına sarılı naaşı Eyüp’teki aile kabristanından törenle alınarak önce Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na götürülmüş, daha sonra öğretmenlik ve müdürlük yaptığı Galatasaray Lisesi’ne getirilmiş. Vali, devlet görevlileri ve halk tarafından karşılanmış. Katafalka konurken hoparlörden şiirleri okunmuş. Tören süresince iki tarafında meşaleler yanan katafalkın başında kız ve erkek izciler nöbet tutmuş. Törenden sonra naaşı öğrencilerce omuzlara alınarak Galatasaray’dan Taksim’e kadar taşınmış. Taksim Atatürk Anıtı’na çelenk konulduktan sonra otobüslerle Âşiyan’a gidilmiş ve belediyece toprağa verilmiş.
19 Ağustos 1915’deki cenaze töreni hakkında ise pek fazla bilgi yok. Törene 40-50 kişilik küçük bir grubun katıldığı, şairin Âşiyan’a, evinin bahçesine gömülme vasiyetine rağmen Eyüp’teki aile mezarlığına defnedildiği, cenaze namazının kılınmasının sorun yarattığı biliniyor. Bu ilgisizliğin nedeni kuşkusuz şairin son yıllarını inzivada geçirmesidir.
Tevfik Fikret 24 Aralık 1867’de Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma yıllarında doğmuş. “Kalabalıklardan kaçan, yalnızlığı seven bir insan” olarak tanınmasına rağmen siyasi gelişmeler onu büyük bir muhalif, bir “Hürriyet Şairi” konumuna getirmiş. Dürüstlüğü, haksızlıklara tahammül edememesiyle tanınıyor. En küçük bir haksızlıkta hemen devletteki görevlerinden istifa etmiş. Siyasi hiçbir oluşuma katılmamış. Bakanlık dahil kendisine siyasilerce teklif edilen hiçbir görevi kabul etmemiş. Doğru bildiği yolda ilerlemiş. II. Abdülhamit’in tahta çıkışının yıldönümü vesilesiyle “cülusiye” de, yine II. Abdülhamit’e yapılan suikastin başarısız kalmasına üzüldüğünü belirten “Bir Lahza-i Teahhur”u da yazmış. İttihat Terakki iktidarı ile ilişkisi de aynı şekilde. Coşkuyla karşıladığı İttihat Terakki yönetiminin yaptığı yanlışları görünce en ağır eleştirileri yapmış, “Doksan Beşe Doğru” gibi yergi şiirleri yazmış. Tüm muhalefetinin, siyasi faliyetinin şiirle olması dikkate değer. Belki de bu nedenle saygı görüyor, büyük bir şair olarak görüşleri önemseniyor.
Tevfik Fikret döneminin öncü ve yenilikçi şairlerinden. Nasıl yaşam biçiminde, siyasette Batılılaşma’dan yana ise şiirde de tavrı o yönde. Türk Şiiri’nin modernleşmesinde, toplumcu tavırda onun etkisi olduğu belirtiliyor. Tevfik Fikret’in şiiri açısından en önemli sorun kullandığı dil. Dildeki yenileşme, sadeleşme hareketine ilgi göstermemiş. Kendini en iyi Osmanlıca’da ifade edebileceği inancıyla döneminde bile anlaşılamayan Arapça ve Farsça tekipler, sözcükler kullanmış.
Ölümünün üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen Tevfik Fikret, ismi bilinen, adı anılan nadir şairlerden. “Yolsuzluk” dendi mi akla hemen onun “Han-ı Yağma” şiiri ve “Yiyin efendiler yiyin” deyişi geliyor ama dizenin devamına “bu hân-ı iştihâ sizin”e  bile dilimiz dönmüyor, anlamını da bilemiyoruz.
Tanpınar: “Fikret’in eserinden alınabilecek en güzel ders, onun ferdi bir melâlden büyük bir insanlık ümidine doğru geçişidir. Bu geçişin büyüklüğü onun hayatını bir nevi yüksek ve beşeri tecrübe haline getirir. Eser, şahsiyetin macerası yanında elbette ki ikinci derecede kalır” demiş. Çok haklı.  

Yorumlar