İnsan Kendine de İyi Gelir



Ahmet Büke “İnsan Kendine de İyi Gelir”de İzmir’e tepeden bakan yoksul bir mahallede yaşananları kimsesiz bir gencin başından geçenleri hikaye ederek anlatıyor. O mahalle Türkiye’nin toplumsal tarihinden bir kesitin de aynası oluyor.
“İnsan Kendine de İyi Gelir”in (Eylül 2015, On8 Kitap) üst başlığı “Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi”, kitapta biraraya gelen öyküler On8 Blog’da yayımlanmış. Ahmet Büke bir yıl boyunca blogda yayımlanan öykülerinden bir seçme yapıp onları bir bütünlük oluşturacak biçimde kurgulamış. Yani “İnsan Kendine de İyi Gelir” ana kahramanları değişmeyen bir öyküler bütünü, kitap uzun bir öykü olarak da değerlendirilebilir. Ahmet Büke istese yekpare bir anlatıya da kolayca dönüşebilirmiş.
İlk öykülerde ana babasız kalmış, dedesi ve babaannesi ile yaşayan bir çocukla tanışıyoruz. Satıraralarından anne ve babanın siyasi nedenlerle ölmüş olabileceğini anlıyoruz. Ama anne ve babanın öyküsü açıkca anlatılmıyor. Çocuk dedesi ve babaannesinin disiplin ve aşırı tolerans arasında gidip gelen anlayışları ile yetişiyor. Okulda da, hayatta da dikiş tutturamıyor. Tam delikanlılık çağına geldiğinde dedesi ve babaannesini ard arda kaybedince tamamen yalnız kalıyor. Onlardan kalan köhne ev dışında hiçbir şeyi ve geliri yok. Mahallelinin ilgi ve himmeti ile yaşamını sürdürüyor. Arap Hatçam Teyze, Bakkal Nihat, Berber Kâzım gibi mahallelileri öykülerde tanıyoruz yavaş yavaş ama sayfalar ilerledikçe kitabın ikinci önemli kahramanı Arap Hatçam Teyze oluyor. Arap Hatçam Teyze, iyilik ve kötülüğün her cinsini kendinde barındıran bir melek gibi kahramanımızın yaşamına müdahil oluyor. Yeri geliyor onu açlıktan, ölümden ya da sonu hapiste bitecek çok kötü bir maceradan kurtarıyor, yeri geliyor cinayete varan ağır suçlarına ortak ediyor.
Ahmet Büke açıkça bir zaman diliminden hatta bir yerden söz etmese de ben okur olarak öyküleri İzmir’e ve 70’li yılların sonuna konumlandırdım. 70’li yılların ikinci yarısından başlayarak 12 Eylül 1980 Darbesine doğru geçen beş yılda Türkiye çok büyük bir kaos yaşadı. Bir yanda mevcut siyasi yapının yetersiz olduğu algısı yaratılıp darbenin istenmesi sağlanırken diğer yandan kendi içine kapalı “ithal ikameci” bir ülke olan Türkiye’nin Dünya kapitalist sisitemine entegre olmasının, yeni bir pazar olarak açılmasının hazırlıkları yapıldı. Bu açılımın önündeki en büyük engel Türkiye’nin sosyal devlet anlayışı ile oluşmuş sendikalı işçiler ve 68 olaylarının etkisi ile özellikle üniversiteli gençlik arasında gelişen devrimci ruhtu. Darbe ile tüm bu olumluluklar ortadan kalktı ve bugünlere geldik.
“İnsan Kendine de İyi Gelir”in arka planında 70’li yıllardaki bu siyasi ve ekonomik durum var. Ahmet Büke bunları hiçbir öyküde açıkca yazmıyor ama kitabın üst başlığına da yansıyan “sosyal ayrıntılar”dan anlıyoruz.
Ahmet Büke “sert gerçekçi” bir yazardır. Görüneni açıkça, net cümlelerle ifade etmekten kaçınmaz. Öykülerin arasında görünür ve görünmez bağlar kurmayı sever. “12 Eylül 1980 darbesi hemen öncesinde kaybolan baba, tutuklanan anne, ortada kalan çocuk” karakter olarak önceki kitaplarında da görünmüştür. İzmir'in kenar mahallelerinde yoksul insanların, kaybedenlerin yaşadıkları da sık sık öykülerine konu olur. Kısa cümleler kurar, kısa öyküler yazar. “İnsan Kendine de İyi Gelir” de Ahmet Büke’nin sözünü ettiğim izleğine bağlanıyor ama dikkat çekici farklar ve yenilikler içeren öykülerden oluşuyor kitap. Kuşkusuz bunun nedeni ustalaşmak diye açıklanabilir. Çok rahat öykü kuruyor. Anlatımın rahatlatılması, imgesellikten uzaklaşıp sözün daha açık söylenmesi gibi nitelikler de eklemiş üslubuna.
“İnsan Kendine de İyi Gelir” keyifle, merakla okunan. Öykü tadının anlatı ile karıştığı, sonrasını merak ettiğiniz, sonunda ne olacak diye sorduğunuz, Türkiye’nin toplumsal tarihinden önemli bir kesiti yoksul bir mahallenin sıcaklığında tanıdık gelecek kahramanlarla anlatan bir kitap. 
24.09.2015

Yorumlar