Gamze Güller “En Çok Onu Sevdim”de “kentsel dönüşüm” adı
altında yıkılan binalarla birlikte anılarımızın, alışkanlıklarımızın ve birçok
güzel şeyin yok edilmesine sessiz bir direniş öyküsü anlatıyor.
Asuman evlilik hazırlıkları yapan genç bir kadın. İyi bir
işi ve geliri olan nişanlısı Mete’nin yönlendirmeleri ile Ankara’nın yeni
inşaat projelerinden kendilerine göre bir ev seçmeye çalışıyorlar. Hepsi ideal,
çok lüks, çok kullanışlı ve yeni gözükse de hiçbir konut projesi Asuman’ın
içine sinmiyor. Bu yeni binalarda aradığı ama tanımlayamadığı için bulamadığı
bir şeyler eksik.
Sonunda Mete’nin çok beğendiği kendi içine hiç sinmeyen
pahalı bir siteden daire almaya razı oluyor. Şehrin dışında, hemen her şeyi düşünülmüş
bir konut projesi bu. İnsan içinden hiç çıkmadan yaşamını orada geçirebilir.
Ama içinden çıkıp örneğin işe gitmesi gerektiğinde yollarda çile çekeceği de
bir gerçek.
İnşaatın bitmesine bir yıl vardır. Asuman’ın evinden çıkması
gerektiğinden geçici de olsa birlikte bir ev tutmaya karar verirler. Şehrin
içinde çeşitli dairelere bakarlar, bunlar da bir türlü Asuman’ın içine sinmez.
Hep eksikler bulur. Sonunda, daha kapısından girerken “işte burası” diyeceği
bir ev bulurlar. Eski, yorgun bir apartmanın, hemen her şeyi kırık ya da bozuk,
çok bakım gerektiren bir dairesidir burası.
Asuman aradığı evi bulmanın mutluluğu içindedir. İçindeki
eski eşyayı atmaz ve eve uyumlu şeyler satın alır. Mete geçici olacaklarını
düşünürken Asuman için bu ev sürekli yaşamak istediği bir mekândır. Evin
duvarındaki çatlak, ahşabının dokusu, eski berjer koltuğun içindeki böcekler
hep bir şeyler anlatır ona. Onların seslerini dinler, huzur bulur.
“En Çok Onu Sevdim” (2015, İletişim yay.) arka kapağında
“Marazi bir aşk hikâyesi…” diye tanımlanmış. Bu tanımı okuyunca ister istemez
iki insan arasında yaşanacak bir aşk öyküsü okuyacağınızı düşünüyorsunuz ama
öykünün kahramanı Asuman “marazi” olarak evine âşık oluyor. Eve öylesine
tutkuyla bağlanıyor ki Mete’yle yapacağı evlilik, birlikte sürdürecekleri yaşam
önemini yitiriyor. Zaten Mete de modern, gelişime açık, yeniyi arayan biri
olarak evi hiç benimsemediği gibi Asuman’ı da anlayamıyor ve zamanla ondan
soğuyor.
“En Çok Onu Sevdim” halen yaşamakta olduğumuz değişime
tanıklığın kitabı. Roman olarak tanımlanmış ama bence uzun öykü yapısında. Tek
bir kişinin bakışından tek bir konuya odaklanıyor. Dilinde, anlatımında da öykü
tadı var.
Gamze Güller, değişen yapı dokusunun yaşamımızı nasıl
etkilediği, yaşam biçimimizi nasıl değiştirdiğini, anılarımızı yok edip nasıl
yeni bir yaşam biçimi önerdiğini kahramanı Asuman’ın bakışından başarıyla
anlatmış. Asuman’ın eve karşı bu marazi aşkının nedenlerini ise kavrayamıyoruz.
Belki de dillendirilemeyen bir şey bu, Asuman da kendi kendine bu tavrını izah
edemiyor. Ama kentsel dönüşüm projeleri kapsamında depremde riskli bahanesi ile
yıkılmaya çalışılan eski apartmanlardan en son ana kadar çıkmayan, evlerini,
yaşam biçimlerini savunmaya çalışan insanların nasıl bir ruh halinde
olduklarını Asuman’ın öyküsünden anlıyor, hissediyoruz.
22.10.15
Yorumlar