Geçen haftasonu Pera Palas’ta “İstanbul Kara Hafta” polisiye
edebiyatı festivali vardı. Türkiye Ekonomi Bankası TEB ana sponsorluğunda
yapılan festivalde üç gün boyunca okurlar polisiye edebiyatının yerli ve
yabancı yazarları ile buluştular.
“Kara Hafta” dünyada çeşitli şehirlerde birbirinden bağımsız
olarak gerçekleştiren polisiye festivallerinin ortak adı. Pera Palas Genel
Müdürü Pınar Timer’in açılış konuşmasında söylediğine göre Agatha Christie’nin
125. yaşını kutlamak için ne yapalım diye danışırken öneri Adnan Özer’den
gelmiş. Ahmet Ümit de destekleyince karar verilmiş, sonra da Doğan Hızlan’ın
başkanlığında yürütme kurulu oluşturulmuş.
Açılış töreninden önce Türkiye’nin polisiye edebiyatının
tarihini yazan Erol Üyepazarcı’ya bir şükran plaketi sunuldu. Üyepazarcı
konuşmasında polisiyeye yapılan üvey evlat muamelesinden söz etti. Polisiyenin
popüler bir tür olarak görülüp edebiyat olarak kabul edilmediğini, oysa iyi
edebiyatın çoğunlukla polisiye niteliğini taşıdığını söyledi. Shakespeare’in
“Hamlet”inin de Dostoyevski’nin “Karamazof Kardeşler”inin de aslında tipik
birer polisiye olduklarını anlattı.
Üyepazarcı Türkçede romanın çok geç, icadından yüz yıllar
sonra yazıldığını ama Dünya’da yazılan ilk polisiye ile Türkçede yazılan ilk
polisiye arasında sadece 40 yıl olduğunu belirtti.
Polisiye ilk bakışta edebiyatın bir alt türü olarak
görünüyor. Genel kanı polisiyenin belirli bir meraklı kitlesine hitap ettiği ve
Türkiye’de polisiye meraklılarının pek de çok olmadığı yönünde. Oysa Dünya’da
da Türkiye’de de en çok okunan yazarlar arasında çok sayıda polisiye yazarı
var. Dan Brown’ın ya da Ahmet Ümit’in kitaplarının satış rakamları yüz binlerle
ifade ediliyor.
Polisiye edebiyata yönelik pek fazla etkinlik yapılmıyor.
“İstanbul Kara Hafta” sanırım Türkiye’de polisiye konusunda yapılan ilk
festival. Polisiyenin gördüğü üvey evlat muamelesini düşününce festivalin
izleyicisinin de çok fazla olmayacağı düşünülüyordu. Üstelik insanlar
Ankara’daki Katliam nedeniyle üzüntülüydü, zoraki de olsa bir seçim havası
vardı ve İstanbul’da o kadar çok kültür ve sanat etkinliği yapılıyordu ki okurların
hafta sonlarını böyle bir etkinliğe ayırmalarını beklemek büyük bir hayaldi. Üstelik
İstanbul’da insanı sokağa çıkmaktan kolayca vazgeçirecek şiddetli sağanak
yağışı ve fırtına vardı. Bu olumsuz şartlarda festivalin pek çok olmayacağı
düşünülen izleyici sayısının daha da azalacağını öngörmek mümkündü.
Festivalin artılarına gelince; Dünya’dan Alexander McCall
Smith, Leslie S. Klinger, Mathew Prichard, Türkiye’den Ahmet Ümit, Sevil
Atasoy, Celil Oker, Osman Aysu gibi hemen hepsi önemli ve tanınmış yazarlar
konuşmacıydı. Agatha Christie’nin 125. yaşı kutlanacaktı. Festivalin mekânı da
birçok polisiye romana esin kaynağı olmuş simge bir mekân, Pera Palas’tı.
23 Ekim Cuma Günü Pera Palas’ın büyük salonunun camları
fırtına ile sarsılırken polisiyenin gücünü gördük. Tüm olumsuzluklara rağmen,
yağmura, fırtınaya aldırmadan okurlar salonu doldurmuştu. İlave sandalyeler
getirilmesine rağmen birçok izleyici ayakta kaldı. Festival izleyicilerinin
büyük çoğunluğunun kadın okurlar olması da bir başka dikkati çeken noktaydı.
Her yaş grubundan izleyiciler vardı.
İkinci gün ilk oturuma başlarken “Dünkü gibi salon
dolmayacak herhalde” diye konuştuk Pera Palas Pazarlama Müdürü ve festival koordinatörü
Dilşat Alkan’la. Yağmur hafiflemişti ve insanlarda Cumartesi telaşı vardı.
Polisiye okuru bizi yine yanılttı. İlk oturumda tamamen dolan salon son
oturumda artık izleyicilere yetmiyordu. Dışarıda salona girmek için bekleyen
bir çok okurun olduğu da söyleniyordu.
“İstanbul Kara Hafta”ya polisiye okurunun gösterdiği müthiş
ilgi ile Türkiye ilk polisiye edebiyat festivalini kazanmış oldu. Umarım uzun
ömürlü olur.
28.10.2015
Yorumlar