“Zihinler intibak yetenekleri olan, kurnaz şeylerdir”



Tom McCarthy’nin “Kalan”ının kahramanı başına gelenleri “Kaza hakkında çok az şey söyleyebilirim. Hatta neredeyse hiçbir şey. Gökyüzünden düşen bir şeyle ilgiliydi. Teknoloji işte. Parçalar marçalar. O kadar, gerçekten: Bütün söyleyebileceğim bu kadar. Farkındayım, çok fazla bir şey değil. Çekindiğimden falan değil. Sadece… Her şeyden önce, olayı hatırlamıyorum bile. Bomboş: Beyaz bir sayfa, kara bir delik” diye anlatıyor.
Nasıl olduğunu bile bilmediği bu kaza sonrasında beyninin bazı bölümlerinde hasar oluşuyor ve uzun bir tedavi süreci geçiriyor. Tedavi sonunda tamamen iyileştiği de söylenemez.
İyileşme evresinde hareket etmeyi, yeniden yürümeyi öğreniyor. Gündelik hayatta yaptığımız son derece sıradan ve basit görünen hareketlerin, örneğin çatalla bir lokma yemek yemenin bile dikkat ve bilgi gerektiren bir dizi harekete bağlı olduğunu anlıyor. En küçük hareketin ve bir anın bile bir düzeni var. Her şeyi yeniden öğrenmesi gerekiyor. “Yeniden Yönlendirmek” adlı bu tedavi sırasında kendisini bir filmde rol alan bir oyuncudan bile daha fazla hayali bir kişi olarak hissediyor.  
Geçmişini hatırlaması da kolay olmuyor. Hafızasında boşluklar var. Yavaş yavaş hafızasını geri kazanıyor ama bunların ne kadarını gerçekten yaşadığını ne kadarının belleğinin ürünü olduğunu, yani bir filmden kalmış bir görüntü ya da başka birinin anlattığı anısı olduğunu bilemiyor.
Bu arada kafasına ne olduğunu bilmediği şeylerin düşmesine sebep olan şirketten başına gelen kazayı anlatmaması koşuluyla çok büyük bir tazminat kazanıyor; 8,5 milyon sterlin. Bir arkadaşının verdiği ev partisi sırasında girdiği banyonun duvarında gördüğü bir çatlak bir dejavu hissine kapılmasına yol açıyor. O anı, o anın yaşandığı apartmanı yeniden canlandırmaya karar veriyor. Kazandığı parayı yaşamında eksikliğini hissettiği anları, görüntüleri yeniden canlandırmaya harcıyor.
Bu yeniden canlandırmada “Yeniden Yönlendirmek” adlı tedaviye benzer bir yöntem kullanıyor. Yeniden canlandırma en küçük ayrıntısına dek kafasındaki görüntülerle bire bir aynı olacaktır. Banyo duvarındaki çatlak, kızaran ciğer kokusu, alt kattan gelen piyano sesi, avludaki motorsiklet tamiri, karşı binanın çatısındak kediler...  Aynı apartman, aynı eşya, aynı komşular ve aynı sesler, hatta kokular... Zor ve masraflı bir iş. Ama para varsa, doğru kişiler bulunursa gerçekleştirmek mümkün.
O an parçasını tekrar tekrar canlandırtıp içinde yaşarken büyük bir huzur ve mutluluk duyduğunu fark ediyor. Başka anları da canlandırtmaya başlıyor. Hatta çevrede yaşanan ve şahit olmadığı olayları yeniden canlandırtmaya kadar vardırıyor işi.   
“Kalan” (Aralık 2015, çev. Çiğdem Erkal İpek, Jaguar Kitap) Tom McCarthy'ye edebî şöhretini kazandıran romanıymış. Romanın yayınlanışının da yazarının da ilginç öyküleri var. 
Tom McCarthy’nin adını geçen yıl Türkçe’de yayımlanan “C” (Notos yay.) ile duyduk. 1969’da Londra doğumlu. Biyografisinde “romancı”, “yazar” ve “artist” olduğu yazıyor.  İngiliz edebiyatı öğrenimi görmüş. Bir süre Prag’da ve Berlin’de yaşamış. Çıplak modellik, garsonluk, aşçılık gibi işler yapmış. Yemek ve restoran eleştirileri, televizyonlar için metinler yazmış ve yardımcı editörlük görevinde bulunmuş. “Kalan”ı yazarken kurduğu INS (International Necronautical Society) de ilginç bir kuruluş. Manifestosu “ölüm” kavramı üzerine. Sanırım bu derneğin aktivitelerinin “Kalan” romanıyla bağları da var. Tom McCarthy'nin romandaki gibi canlandırmalar yapan bir performans sanatçısı olduğu da belirtiliyor.  
Tom McCarthy'ye ilk romanı “Kalan”ı 2001’de yazmış ama İngiltere’deki önemli yayınevlerinin neredeyse hepsinden red cevabı almış. 2005’te Paris’teki Metronome Press yayımlamış kitabı. Küçük bir yayınevi olan Metronome Press romanı kitabevlerine dağıtamadığı için “Kalan” sadece galerilerde ve müzelerde satışa sunulabilmiş. Yayınlanışından birkaç ay sonra hakkında çıkan olumlu bir tanıtım yazısı ile eleştirmenlerin dikkatini çekmiş. Önemli eleştirmenler romandan övgüyle bahsedince İngiltere’de ve Amerika’da büyük yayınevleri tarafından yayımlanmış ve iyi bir satış yakalamış. Sonra da on dört dile çevrilmiş.  
“Google çağının Kafka’sı” diye bile niteleyenler var Tom McCarthy’i. Yani her yeni ve başarılı yazarı Kafka’ya benzetme alışkanlığı sadece bize mahsus değil, İngilizler’de Kafka benzetmesini seviyor. “Kalan” Kafkaesk bir roman değil. Rahat bir anlatımı olan akıcı bir roman. Zor okunan bir roman değil ama zor anlaşılır bir roman diyebiliriz. Zor okunsaydı sanırım bu kadar çok satmaz, bu kadar dile çevrilmezdi. Bu akıcılığın içinde yazarın yaptığı göndermeleri, tartışmaya açtığı feslefi kavramları da kaçırmak ya da gözardı etmek mümkün.
Tartışmaya açtığı temel sorun da “gerçeklik”. Kahramanının yaptırıp içinde yer aldığı yeniden canlandırmaları ayrıntılı bir şekilde anlatıp en küçük yanlışlık ya da aksaklığın gerçeklik duygusunu nasıl etkileyeceğini gösteriyor. Gerçek diye gördüğümüz, bildiğimiz olayların, anların, anıların ne kadar gerçek ne kadar yeniden canlandırma olduğunu düşündürüyor. “Dejavu” diye bir şey varsa ve bu insanın belleğinde gerçekleşiyorsa hayatta da bazı olayları, anları yeniden canlandırmak mümkün. Romanın psikanalitik bakışla okunup çözümlenmesi de ilginç sonuçlar verecektir. Ömer Türkeş’in bana kitabı merak ettirip aldıran yazısında da alıntıladığı gibi “Kalan”ın kahramanı “Benim peşinde olduğum gerçeklik insanın sadece öyle “yapıp” sonra da “oldu” diyebileceği bir şey değildi: Bu bir haldi, bir mertebe. Tekrar ve tekrar ve tekrar dönebileceğim bir hal...” diyor.
Tom McCarthy ilginç bir romancı, yazdıkları da üzerine konuşmaya değer. Türkçedeki diğer romanı “C”yi de okuyacağım. Umarım diğer kitapları da Türkçeye çevrilir. 
21.01.2016

Yorumlar