Kemal Tahir büyük bir yazar olmasının yanısıra çalışkan bir
yazı emekçisiymiş.
1955’de, 45 yaşındayken 13 yıllık mahkumiyetten sonra
hapishaneden tahliye olması ile kitapları yayımlanmaya başlıyor. İlk kitabı
öykülerinden oluşan “Göl İnsanları”. 21 Nisan 1973’te kalp krizinden 63
yaşındayken vefat edene kadar 14 büyük roman yayımlatıyor. Kemal Tahir’in
yazarlığı kuşkusuz daha önceki yıllara dayanıyor. 1931’de 21 yaşında şiirler
yayımlatarak edebiyat yaşamı başlamış. Gazetecilik yapmış, dergiler yayımlamış,
çeviriler, çıkmış. Dergi ve gazetlerde takma adlarla kısa mizahi romanları ve
öyküleri yayımlanmış. 1938’de aralarında Nâzım Hikmet’in de bulunduğu bir
grupla birlikte “Donanmayı ayaklanmaya kışkırtmaktan” tutuklanıp 13 yıl hapis
cezası alması ile birlikte yazı yaşamı uzun bir kesintiye uğramış. 1944’de
Çorum Cezaevi’nde yatarken Sedat Simavi’nin isteği üzerine takma adla serüven
romanları yazmaya başlamış. Hapisten çıktıktan sonra da geçimini sağlamak için
takma adla romanlar yazmaya, çeviriler yapmaya devam etmiş. Yazar ve çevirmen
olarak kullandığı uzun bir takma adlar listesi var. Nurettin Demir, Cemalettin
Mahir, İsmail Kemalettin, Körduman, Bedri Eser, Murat Aşkın, Samim Aşkın, Ali
Gıcırlı, F.M. İkinci, Celâl Dağlar kullandığı müstear adlardan. Önemli
eserlerinin çoğunun ilk baskısı bu takma adlarla yapılmış. Bu arada “Kemal
Tahir” adının da bir müstear ad olduğunu, 1955’den sonra kullanmaya
başladığını, asıl adının İsmail Kemalettin Demir olduğunu belirtelim (bkz.
Tazminattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, Yapı Kredi yay.).
Müstear adla yazdığı ve çevirdiği eserlerin en bilinenleri
Mickey Spillane'in “Yumruklarıyla Sevişen, Dudaklarıyla Dövüşen; Külhani
Amerikan Hafiyesi, Dünyanın En Büyük Kadın ve Katil Avcısı” Mike Hammer. F.M.
İkinci takma adıyla beş Mike Hammer romanı çevirmiş. Bunlar büyük ilgi görüp
üst üste baskı yapınca “Derini Yüzeceğim”, “Ecel Saati”, “Kara Nâra”, “Kıran
Kırana” adlarında Mike Hammer maceraları kaleme almış. Bu kitaplar da
yüzbinlerce satmış. Ama 6-7 Eylül olaylarının tertipçisi olarak suçlanıp
hapishaneye koyulunca bu üretime devam edememiş (bkz. Erol Üyepazarcı “Kemal
Tahir veya nam-ı diğer F.M. İkinci’nin Mike Hammer romanları”, Kitap Zamanı,
Mart 2010).
“Halk Plajı”, Kemal Tahir'in Samim Aşkın müstear adıyla
yazdığı romanlardan. 1954’de Çağlayan Yayınevi’nin dokuzuncu kitabı olarak
yayımlanmış. Mike Hammer’ları da basan Çağlayan Yayınevi’nin popüler kültürün
ve yayıncılığın önemli bir vakası olarak incelenmesi gerek. 1953’de Refik
Erduran, Ertem Eğilmez ve Haldun Sel’in kurdukları yayınevi Aka Gündüz, Peride
Celal gibi dönemin popüler yazarlarını, polisiye, bilimkurgu, tarihi roman gibi
popüler türleri cep kitabı boyutlarında basmış, ucuz fiyatla satışa sunmuş, yüzbinlerce
okura ulaşmış. Bir yandan da önemli edebiyat eserlerini aynı anlayışla basmış.
Yaşar Kemal’in “İnce Memed”inin ilk baskısı da 1955’de Çağlayan Yayınevi’nden
çıkmış.
“Halk Plajı”nın kapağı Çağlayan Yayınevi’nin diğer
kitaplarına uygun olarak dönemin film afişlerine benzer bir illistürasyondan
oluşuyor. Önde, denize ayaklarını sokmuş bikinili genç, güzel bir kadın var.
Arkada bu bikinili kadın figüründen çok daha küçük plajda güneşlenen biri, bir
ahşap büfe, büfede ve önünde biri kadın dört kişi görülüyor. Öndeki kadın
figürüne bakılarak romanın “hafif ve neşeli” olduğu düşünülmüş. Belki de bu
nedenle romanın içeriği üzerinde pek durulmamış. Sanırım bu yargıya da kitap
okunmadan varılmış. Çünkü anlatılan ahşap büfenin de önemli rolü olduğu
arkadaki kişilerin öyküleri.
Demirtaş Ceyhun’un “Can Çekişen Kitap” adlı kitabında
yazdığına göre “Halk Plajı” 35 bin satmış. Bu satış rakamıyla Çağlayan
Yayınevi’nin en az satan kitaplarından biri olmuş. Bugün için bile çok büyük
olan ama 1950’lerde Çağlayan Yayınevi’ne az gelen bu satış rakamının nedeni
romanın kapağı ile içeriğinin birbirini tutmaması olabilir. Kapakta hafif,
neşeli belki erotik bir roman okuacağımız izlenimi veriliyor ama oldukça
toplumsal içerikli bir roman “Halk Plajı” (Şubat 2016, İthaki yay.).
“Halk Plajı” İstanbul’da Anadolu yakasında bir plaj. Kemal
Tahir sabahın ilk saatlerinden başlayarak plajın bir gününü sürekli
sakinlerinin, çalışanların gözüyle anlatıyor. O bir gün içinde yaşananlarla
oldukça gerçekçi bir tablo yaratıyor ve toplumsal çelişkileri, haksızlıkları,
hazin insan öykülerini yansıtıyor.
Davut Bey kısa keten pantalonu ve fanilasından başka giysisi
olmayan, tek gıdası mavi ispirto ve sigaradan ibaret tam anlamıyla bir
kaybedendir. Lazoğlu diye anılan Kayıkçı Dursun, bir zamanlar külhanbeyi
olduğunu söyleyerek öyküler anlatan şimdi sezlong ve mayo kiralayarak geçinen
Süleyman Efe, onun hayat arkadaşı eski fahişelerden “Cihanyandı” lakaplı Şükran
Abla, büfeyi işleten Recep Efendi... Hepsinin birbirinden ilginç ve acı
öyküleri vardır ve Halk Plajı onlar için son noktadır.
Diğer yanda ise onların bu hazin yaşamlarından habersiz plaj
müşterileri var. Bunların büyük bir bölümü günübirlik gelen, ismi bir yana simaları
bile anımsanmayacak, çoğunlukla yoksul kişiler. Küçük bir bölümü de gedikli
sayılabilecek her gün gelenler... Onların da belli başlılarını tanıyoruz. Bir
de plajın hemen yakınındaki mahallede yaşayan delikanlılar var. Plajın herkesin
malı olduğu inancıyla giriş parası ödemeden girmelerinin, büfeden bedava yiyip
içmelerinin hakları olduğuna inanan bıçkın, heyecanlı delikanlılar.
Provakasyona, düşünüp taşınmadan şiddete başvurmaya yatkınlar. Bu
delikanlıların her yaptığını hoş gören büyükleri ve onların devlet katındaki
tanıdıkları da kadroya dahil olunca ortaya küçük bir Türkiye panaroması çıkıyor.
Kemal Tahir bir günlük bir süre içinde tüm bu kişilerin
öykülerini, aralarındaki ilişkileri, dostluklarının ya da düşmanlıklarının
boyutlarını akıcı diyaloglarla anlatıyor. Dışarıdan bakıldığında sıradan, sessiz,
sakin bir plaj gibi görünen bu yerde herkesin birbiriyle görmesi gereken bir
hesabı, çıkarı, kıskançlıkları ya da öcünü almak istediği bir düşmanlığı olduğunu
anlayoruz sayfalar ilerledikçe. Ufak bir kışkıtrma bu kinlerin ortaya
dökülmesine ve hiçbir şeyin bir daha onarılmayacak biçimde bozulmasına neden
olacaktır. Kemal Tahir büyük bir
ustalıkla, az ve öz lafla kahramanlarını tanıtıyor, aralarındaki ilişkileri,
çelişkileri açıklıyor ve yavaş yavaş gerilimi artırarak finale varıyor.
17.03.16
Yorumlar