Londra’ya gittiğimde yolumu Tate Modern’e düşürmeye
çalışırım. Güçlü koleksiyonundan seçmeleri belirli konularda derleyerek sunan
farklı bir müzecilik anlayışı vardır. Her gittiğinizde yeni bir şeyler
göreceğinizi bilirsiniz.
Kitap Fuarı için geçen hafta Londra’ydım. bir pub’da öykücü
arkadaşım Derya Erkenci’yle buluştuk, Tate Modern’de Gülsün Karamustafa’nın bir
eserini gördüğünü ve izleyicilerin ilgisinden çok etkilendiğini anlatınca
meraklandım.
Gülsün Karamustafa’nın çalışmasının da yer aldığı serginin
adı “Citizens and States”, ikinci katın girişinde “bu bölüm toplumsal idealler
ve tarihsel gerçeklerle meşgul sanatçıların hangi yolları izlediği ile
ilgilidir. Modernizmle ilişkili bazı sanatçıların ütopik bakışları varsa da
sanat bazı acil konularda bilinçlendirmeye çalışarak ya da değişimi savunarak
topluma ayna sağlamıştır. Geleneksel medya veya hareketli görüntüler, soyutlama
ve figürasyon, militanlık ya da bağımsız gözlem yoluyla olsun bu bölümdeki tüm
sanat eserleri toplumsal gerçekliği vurgulamak ve bu yönleriyle halkta bir
tepki oluşturmak veya daha az açık bir mesaj iletmek amacındadır” satırlarını
okuyunca merakım daha da arttı.
Picasso, Dali, Modrian, Leger gibi sanatçılardan başlayıp Joseph
Beuys’tan geçip Gülsün Karamustafa’ya ulaştık. Gülsün Karamustafa’nın işi eş
zamanlı olarak gösterilen iki videodan oluşuyor. 2005 yılında İstanbul
Modern’de açılmış olan “Çekim Merkezi” adlı sergi için yapılmış. Renkli ekranda
bir ailenin ev içi yaşamının canlandırılmasını, siyah beyaz ekranda ise
belgesel görüntüler görüyoruz. Biraz izleyince iki videonun birbiriyle ilişkili
olduğu anlaşılıyor. Belgesel görüntüler bir meydanda yaşanan toplumsal
olaylardan. Aile de bu meydanın yakınında yaşıyor ve o meydandaki olayların her
anını evlerinde duyuyor, hissediyor.
Gülsün Karamustafa “Meydanın Belleği” adlı işinde Taksim
Meydanı’nında yaşanan önemli toplumsal olayları anlatıyor. Osmanlı döneminde
Taksim Meydanı'ndan uçurulan ilk balonla başlıyor belgesel görüntüler.
1930’larda heykelin dikilişini izliyoruz. Ondan sonra 6-7 Eylül Olayları, 27
Mayıs Askeri Darbesi’nin coşkuyla karşılanışı, 1970'teki Kanlı Pazar ve 1 Mayıs
1977’den görüntüler geliyor. Video 1980'lerde Tarlabaşı Bulvarı için yıkılan
evlerin görüntüsüyle sona eriyor.
17 dakika boyunca Taksim Meydanı’ndaki değişimi, orada
yaşanan ve Türkiye’nin yakın tarihinde önemli işlevleri olan toplumsal olayları
izlerken o olaylara sürekli şahit olmak durumunda kalan ailelerin neler
hissettiğini düşünmeden edemiyorsunuz.
Aklıma ilk takılan Tate Modern’e gelmiş ve Türkiye hakkında
hiçbir bilgisi olmayan bir ziyaretçi bu videolardan, o görüntülerden ne anlar
sorusu oldu. Hiçbir açıklama olmadığı için bizim tarihi gerçeklerimizle
ilgisini kuramayacaktır ama kendi yaşadığı, geçtiği meydanları düşünecek, belki
de onların tarihini sanatçının yaklaşımı ile sorgulayacaktır. Bir olayı içinde
yaşama, şahit olma ya da daha sonra belgesel olarak izleme arasındaki farklar
üzerinde düşünecektir. “Meydanın Belleği” bu haliyle her gerçek sanat eseri
gibi çok anlamlı, çok katmanlı bir hale geliyor ve izleyicisine göre değişiyor,
farklılaşıyor.
2016 yılında İstanbul’da yaşayan biri için ise “Meydanın
Belleği” ister istemez Taksim Meydanı’nın bugünkü halini düşündürüyor.
Türkiye’nin toplumsal yaşamı ile birlikte meydan sürekli değişmiş. Kenarken toplumsal
olayların merkezi olmuş. Halkın toplanma yeriyken yasaklı hale gelmiş. Neredeyse
40 yıldır sivil toplum örgütleri Anayasal haklarını kullanmak için o meydena
çıkmak istiyor, Devlet de tüm olanaklarıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü
haklarını engelliyor. Bu 1 Mayıs’ta da öyle olacak. Metruk haldeki AKM’yi de
görüntüye katarsak Taksim artık yasakların simgesi. Sonuç olarak insandan
arındırılmış, meydan niteliğini kaybetmiş bir yer olmak üzere...
20.04.2016
Yorumlar