“Frankfurt Kitap Fuarı’nda Propaganda”



Dünyanın en büyük ve önemli  kitap fuarı olan Frankfurt Kitap Fuarı’nın ikili bir yapısı var. İlk üç gün sadece profesyonellere yönelik. Telif Hakkı görüşmeleri yapılır. Son iki gün fuar kapılarını okurlara da açar. Söyleşiler yoğunlaşır, imza günleri düzenlenir. Son gün de Alman standlarında kitap satışı yapılır.
Bu ikili yapı fuar katılımcılarının yaklaşımlarını, stand düzenlemelerini de etkiler kaçınılmaz olarak. Profesyonellere yönelik, iş görüşmelerini kolaylaştırıcı bir düzenleme mi yapacaksınız, yoksa okurlara yönelik etkinlikler mi?
Türkiye gibi milyonlarca yurttaşının Almanya’da göçmen olarak yaşadığı ülkeler için iş daha da karmaşıktır. Yurttaşlarımız standda en yeni kitapları görmek, yazarlarla tanışmak ve o kitapları ücretsiz edinmek isterler. Bu nedenle de Türkiye ulusal standını düzenlemek kolay değildir. Telif Hakkı satmak amacındaki profesyonel katılımcıya yönelseniz okur memnun kalmaz. Okura yönelik bir stand yapsanız yayıncılar rahat çalışma olanağı bulamaz.
Bu yıl Türkiye iki ayrı standda temsil edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın standında okurlara, yönelik bir düzenleme yapılacak, devlet kurumlarının yayınlarına ağırlık verilecekti. İstanbul Ticaret Odası (İTO) standında ve çocuk bölümündeki standda ise  aralarında Can, Ayrıntı, Destek, Yapı Kredi, Evrensel, Bilgi, Günışığı, Redhouse, Tudem ve Mavi Bulut’un da bulunduğu 24  yayıncı özel bölümlerde, kitaplarını sergileyip, iş görüşmeleri yapacaktı. İTO son dakikada standda kitap sergilenmesine izin vermedi, sadece iş görüşmeleri için masalar tahsis etti. Böylece katılımcı yayıncıların kitaplarını da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın standında sergilemek durumunda kalındı. “Standda Said-İ Nursi’nin kitapları dağıtılıyor” izlenimi de böyle doğdu. İTO standında yer alıp kitaplarını tanıtacak olan Said-i Nursi’nin yayıncısı Sözler Yayınevi broşürlerini bakanlık standında dağıttı. Geçen  yıl  bakanlığın bandrol vermeyerek Said-i Nursi’nin kitaplarının yayınını yasakladığını düşünürsek ilginç bir gelişme.
Zeynep Oral “Kitap fuarları ideoloji, politika satmak yeri değildir” diyor. Ama kitabı politikadan, propagandaya araç olmaktan kurtarmak pek mümkün görünmüyor. Frankfurt Kitap Fuarı hep politik bir alan oldu. Fuarda Suriye’deki savaş, göçmen sorunu, İslamafobi, Avrupa Birliği’nin dağılması, popülizm, çokkültürlü yaşam, Irak’da kadının durumu, İran, Rusya ve Küba’da düşünce özgürlüğü, Afrika’nın geleceği ve  Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü konuşuldu. Konuk ülke “Hollanda ve Belçika  Flaman Bölgesi”ne odaklanması gereken açılış töreninde Türkiye konuşuldu. Üstelik yazarların, yayıncılar söz alması gerekirken üst düzey politikacılara söz vererek. Aslı Erdoğan’ın mektubu okundu. Birçok panelde Can Dündar, Elif Şafak gibi yazarlarımız söz aldı. Türkiye standının önünde protesto gösterisi yapıldı, hapisteki yazarlara özgürlük talep edildi.
Devlet 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin Dünya’ya anlatılamadığını düşünüyor. Bence yanlış bir karar ama Kültür ve Turizm Bakanlığı da Frankfurt’u bu konuyu anlatmak için bir platform olarak görmüş. “Demokrasi ve Kültür” ve “Kısık Sesler: 15 Temmuz’un Türk Edebiyatına Yansımaları” panelleri bu amaçla yapıldı. Alev Alatlı ve Halil Berktay’ın hazırladığı “Turkey’s 15th July” fotoğraf albümü ve yine Halil Berktay’ın derlediği Ufuk Uras, Kutluğ Ataman, Erol Göka gibi isimlerin makalelerinin yer aldığı “15 Temmuz Darbe Girişimi Uzun Gecenin Kısa Tarihi” adlı kitabın Almanca çevirisi dağıtıldı.
Frankfurt Kitap Fuarı her zamanki gibi politikanın alanı oldu. Böyle politik bir alanda talep etmemiz gereken tüm seslerin duyulmasıdır. Frankfurt Kitap Fuarı yönetimi de buna her zamanki gibi olanak sağladığına göre sorun görmemek gerek. 26.10.2016

Yorumlar