Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği 2. Dağlarca Şiir Ödülü,
Adnan Özer ve Cenk Gündoğdu’ya Akatlar Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle verildi.
Dağlarca Şiir Ödülü ile ilgili geçen yıl verilmeye başlandığından
beri tartışmalar var. Dağlarca’nın vasiyetinde “adıma ödül konulmasın” demesine
rağmen bu ödülün başlatıldığı iddia ediliyor. Ödülün kaldırılması talep
ediliyor.
Dağlarca’nın vasiyeti 4 Kasım 2008’de, telif gelirlerinin
burs olarak verilmesini vasiyet ettiği Çamlıca Bilfen Okulu’nda özel bir törenle
açıklanmış. Noter onaylı vasiyetle mal varlığını Mehmetçik Vakfı’na,
Kadıköy Mühürdar’daki evini de müze yapılması koşuluyla Kadıköy Belediyesi’ne
bağışlamış. Vasiyetinde adına ödül verilip verilmemesine ilişkin bir cümle yok.
Ama daha önce, 1992’de bir şair ve bir eleştirmene ödül verilmesini öngördüğü
bir vasiyet taslağı var. Ödül parasının nereden geleceğini bile düşünmüş. Yapı
Kredi Yayınları’nın “Dağlarca 100 Yaşında” sergi kitapçığında bu vasiyet
taslağını görmek mümkün.
İyi bir araştırmacı olan şair Mehmet Can Doğan Oktay
Rifat’ın 1933-86 yılları arasında çeşitli yayınlarda yer almış ancak şairin
hiçbir kitabına almadığı 75 şiiri “Bu Dünya Herkese Güzel” (Yapı Kredi yay.)
adıyla kitaplaştırdı. Sosyal medyada başlayan tartışmada Enver Ercan hatırlattı: “Oktay Rifat yayımlanmamış şiirim
yoktur demişti”.
Oktay Rifat’ın önceki yayımcısı
Adam Yayınları sahibi İnci Asena, “Tüm Şiirler'i Oktay Rifat'ın sağlığında onun
dilediği yönde Memet Fuat'ın çalışmalarıyla son haline getirildi ve Adam
Yayınları'nca yayımlandı. Babasının bu isteğine Samih Rifat da ölünceye kadar
sadık kaldı. Ben tanığım” diyerek tartışmaya katkıda bulundu (21.09.16,
Facebook). Mehmet Can Doğan, “Bunlar yayımlanmamış değil, dergilerde
kalanlar...” diye cevapladı. Kitabın editörü Murat Yalçın da “Şairin vasiyetine
uyularak, ‘Bütün Şiirleri’ yapıtına asla eklenmemesi, hep ayrı basım kalması
koşuluyla; tüm dönemlerinden, tamamı dergilerde kalmış 70 şiir” açıklamasını
yaptı. Ailesinden onay alındığını da belirtti. Bence bu kitap bir kereye mahsus
basılabilir ama basımı sürdürülürse bir süre sonra bütün eserlerinden sayılır
ve vasiyete aykırı davranılmış olur. Tıpkı Edip Cansever’in şiirlerinde yapılan
yanlışın kalıcılaşması gibi.
Nilgün Marmara 13 Nisan 1987’de
kendi iradesi ile aramızdan ayrıldığında yayınlanmış hiçbir eseri, kitabı
yoktu. Bazıları dergici şair arkadaşları vardı. İstese yazdıklarını dergilerde
yayımlatabilirdi.
“Bu kitap aslında hiç
yayımlanmamış olmalıydı” cümlesi ile başlıyor Nilgün Marmara’nın Defterler’inin
(Everest Yay.) Kağan Önal imzalı önsözü. Nilgün Marmara intiharı öncesi yazdığı
mektupla birlikte daktiloya çekilmiş iki dosya bırakmış. Mektupta eşi Kağan
Önal’a isterse bu dosyaları bastırabileceğini yazmış. Dosyalar 1988 ve 1990’da
kitaplaşmıştı. 1993’de Gülseli İnal’ın derlediği “Kırmızı Kahverengi Defter”
(Telos yay.) yayımlandı. Kitabın tanıtımında “Nilgün Marmara'nın
günlüklerinde yer alan, okuduğu kitaplardan yaptığı alıntılar ve mektup
taslakları dışında, her satır, her harf, elinizdeki kitaptadır” deniliyordu.
Kağan Önal, bu kitabın kendi onayı alınmadan yayımlandığını, “kesilip biçilme
tarzı nedeniyle” eksik olduğunu ve ortaya yanlış bir Nilgün Marmara portresi
çıktığını, ölümü hakkında yersiz kuşkular oluştuğunu yazıyor önsözde. 25 yıl
sonra olsa bile defterleri tam olarak bastırarak “bütün bu yersiz kuşkulara son
vermek” istemiş. Son paragrafta söyledikleri ise can alıcı, “en büyük hatamın
ve Nilgün’e karşı tek suçumun zamanında ne yapıp edip defterlerin
yayınlanmasını engellememek olduğuna inanıyorum” diyor.
Şairlerin evrakı metrukesinin, yayımlanmış şiirlerinin
bulunup kitaplaştırılması gerçekten de heyecan verici. Ama bir de vasiyet var.
Vasiyetname bir irade beyanı. Kişinin ölümünden sonra geride bırakacaklarının
nasıl değerlendirilmesi gerektiğini bildiriyor. Uyulmazsa hukuki sonuçları olan
bir metin. Şairlerin de vasiyetnamelerine uyulması gerektiğini
düşünüyorum. 19.10.2016
Yorumlar