Dino Buzatti’yi kült romanı “Tatar Çölü” ile tanırız. Tüm
Dünya’da olduğu gibi... Ünlenmesi bu romanla olmuş. Yaşasaydı 90 yaşında
olacaktı. 16 Ekim 1906 doğumlu. Romancı, öykü yazarı, ressam, şair ve gazeteci
Dino Buzatti hukuk okumasına rağmen geçimini gazetecilikten sağlamış. İlk
öyküsünü 14 yaşında yazmış. 1933 yılında ilk romanı, 1935’de ikincisi yayımlanmış.
İkisi de pek ilgi görmemiş. 1940’da yayımlanan Tatar Çölü ise savaşın ardından
büyük ilgi görmüş. Buzatti, İtalyan’nın tanınmış yazarlarından biri haline
gelmiş. Tatar Çölü’nün 1949’da Fransızca’ya çevrilmesinden sonra kitap da
yazarı da uluslararası üne kavuşmuş. Tatar Çölü yirmiden fazla dile çevrilmiş. Milli
Kütüphane verilerine göre Tatar Çölü, Türkçeye çevrilen ilk romanı. 1968’de
çevrilmiş. Daha sonra da diğer eserleri Türkçeye kazandırılmış. 1953’de yazdığı
ünlü tiyatro eseri Klinik Vaka da 1973’de Devlet Tiyaroları’nda sahnelenmiş. 1963
yılında beşinci ve son romanı olan “Un amore” (Bir Aşk) yayımlanmış (bkz. tr.wikipedia.org/wiki/Dino_Buzzati).
Kitap İtalya’da çoksatar olmuş. Bir Aşk’ın ilk çevirisi de 1975’de Yaşar
İlksavaş’ın türkçesi ile Günebakan Yayınları’ndan. İlksavaş romanı
Fransızca’dan çevirmiş olmalı. Daha sonra da Aydın Arıt çevirisi ile 1990’da
Güneş Yayınları’ndan Öylesine Bir Aşk Adıyla çıkmış. Şimdi de usta çevirmen Eren
Cendey’in güzel Türkçesi ile İtalyanca’dan çevirisini okuyoruz.
Dino Buzatti Bir Aşk’da 49 yaşında bir adamın çok genç bir
fahişeye duyduğu aşkın saplantı haline gelişini anlatıyor.
Aslında bildik bir konu. Dünya edebiyatında bir çok kez
işlenmiş. Buzatti’nin çağdaşı ve hemşehrisi Alberto Moravia’nın Kıskançlık’ını
da anımsıyoruz. Ama bir konunun daha önce yazılmış olması önemli değil, önemli
olan nasıl yazıldığı, anlatıldığı. Dino Buzatti’nin Tatar Çölü’nden bildiğimiz
kendine has anlatımı bu bildik konuya da farklı yaklaşmış olabileceğini
düşündürüyor.
Antonio Dorigo, uluslararası üne kavuşmuş bir sahne
tasarımcısı, iyi kazanan bir mimar. Buzatti onu “Hayatın tam ortasında bulunan,
zeki, baştan çıkarılmış, zengin ve şanslı bir kentsoylu” diye tanımlıyor.
Bekâr. Kadınlarla ilişki kurmakta başarısız. Kendini çirkin buluyor.
Beğenilmeyeceğini düşündüğü için de çekingen davranıyor. Cinsel isteklerini
randevu evlerinde fahişelerle gideriyor.
Sürekli gittiği randevu evine yeni gelen Laide’yle
karşılaşması yaşamını değiştiriyor. Daha önce sokakta gördüğü ve bir anda
etkilenip izlediği bir genç kızın Laide olduğunu düşünerek ilgisi saplantı
haline geliyor.
Laide’nin ne etkileyici bir güzelliği var, ne de randevu
evinde çalışan diğer kızlardan bir farkı. Kazandığı paraya bakıyor ve Dorigo’ya
da diğer müşterilerinden fazla bir ilgi göstermiyor. Ama Laide’nin bir gizemi
var. Sanırım Dorigo’yu etkileyip kıza bağlayan da bu. Laide, Scala Operası’nda
balerin olduğunu söylüyor. Bu Dorigo’nun ayrıca ilgisini çekiyor, çünkü o
sıralar sahnelenecek bir balenin sahne tasarımını yapıyor.
Scala’ya gittiğinde gözleri Laide’yi arıyor. Sahne
kıyafetleri içinde hepsi birbirine benzeyen kızlar arasında hangisinin Laide
olduğunu anlamaya çalışıyor. Ama sonuçta Laide’nin balerin olduğu bile şüpheli.
İlgi çekmek için küçük bir yalan söylemiş olabilir.
Zaten bu işte fahişe ile müşterisinin birbirleri hakkında
olabildiğince az bilgiye sahip olmaları temel kural. Dorigo bu kuralı bilmesine
rağmen merak ediyor, her buluşmalarında Laide’ye sorular sorup onu tanımaya
çalışıyor. Kız da tutarsız cevaplar veriyor. Laide’nin bir türlü aydınlanmayan
gizemi Dorigo’yu ona daha çok bağlıyor.
Kuşkusuz bu bağlanmada Dorigo’nun her şeyi olmasına rağmen
yapayalnız biri olmasının da payı var. Yaşlandığını hissediyor ve yaşlılıkla
birlikte iyice yalnızlaşacağını düşünüyor. Bu gencecik kız ona can simidi
oluyor.
Laide kısa bir süre sonra Dorigo’nun kendisine duyduğu
zaafın farkına varıyor ve bu zaafdan maddi çıkar sağlamaya başlıyor. Dorigo’dan
hediyeler, ödenmeyecek borçlar alıyor.
Dorigo kıza öylesine bağlanıyor ki başka kimseyle olmasın,
sadece kendisi için yaşasın istiyor. Tabii ki bunun da bir bedeli var. Dorigo
kızın bir ayda kazanacağından çok daha fazlasını ödemeye razı oluyor. Böylelikle
Laide’nin tek sahibi olacağını, her anına hükmedeceğini sanıyor. Oysa Laide onu
sürekli özgürlüğüne çok düşkün olduğu konusunda uyarıyor ve hayatında başka
erkekler olabileceğini de ima ediyor.
Dorigo, Laide’nin başka erkeklerle olduğunu hissetse, hatta
güçlü deliller görse de bir türlü gerçekle yüzleşemiyor. Kızla ilişkisini
sürdürmek için hep bahaneler üretiyor ya da gözünün önünde olanları görmezden
geliyor.
Dino Buzatti Bir Aşk’ta (Eylül 2016, çev. Eren Cendey, Can
yay.) “Aşk dahil her şeyin satın alınabileceği inancı”ndaki bir adamın
cinsellik temelinde gelişen aşkının önce derin bir tutkuya, sonra saplantıya
dönüşmesini anlatırken güçlü ve sert bir ortasınıf eleştirisi yapıyor. Roman
bir düzen ve yaşam biçimi eleştirisine dönüşüyor. Buzatti kendine has
betimlemeleriyle, iç monologlarla uzun uzun hem kahramanını, hem de yaşam
biçimini didikliyor. Bakış açısına göre mazlum bir âşık olarak bile
görebileceğimiz Antonio Dorigo’yu “sapıkça ezilmekten, yarasını kaşımaktan
hoşlanan bir tipti” (s. 225) diyerek tanımlayıp tüm acı gerçeklerle yüzyüze
getirip yerden yere vuruyor.
Dino Buzatti Bir Aşk’ta bildik bir konunun kendine has bir
anlatımla tamamen farklı bir açıdan ele alınıp yeni, ilginç bir anlatı ortaya
çıkartılabileceğinin iyi bir örneğini veriyor.
03.11.16
Yorumlar