Turhan Günay, kitap denilince ilk akla gelen isimlerdendir.
25 yılı çoktan devirmiş olan Cumhuriyet Kitap’ın yöneticisi olması değildir
bunun tek nedeni. Çünkü kitabın hayrına her işin içinde, arkasında o vardır.
Kitap için, edebiyat için yollara düşmüştür, düşer. Yozgat’a, Adana’ya,
Edirne’ye, Kars’a hiç üşenmeden gider, toplantılara katılır, kitap için,
yazarlar için, edebiyat için söz alır. Bu toplantılar onun için biraz da
vesiledir. Gittiği illerde kitabın, yazarın izini sürer. Zaten daha gitmeden
Cumhuriyet Kitap’ta o illerin yazarlarından, kitaplarından söz edilmesini
sağlamıştır. Gittiğinde de hemen her yazarla buluşur. Sonra da kitapların
peşine düşer. En gözden ırak sahafı, kitapçıyı bile bulur. Görülmedik,
bilinmedik kitapların, notaların izini sürer.
Kitap koleksiyonunun bir çok kitap koleksiyoncusunu,
bibliyofili kıskandıracak zenginlikte olduğunu biliyorum. Özellikle alaturka
müzik ve türkülerin notaları konusunda da iddialıdır. Müzisyenler, yapımcıların
danıştığı, başvurduğu kaynak kişilerdendir.
Turhan Abi ile birçok kitap fuarına birlikte gittik. Çoğunda
da bizimle birlikte Kenan Kocatürk de vardı. Arabayla gidilen fuarların yolunda
türküler bize eşlik etti. Kenan’ın zengin arşivinden çaldığı türkülerin hemen hepsi
için söylenecek sözü vardır Turhan Abi’nin. Öykülerini, yöreden yöreye nasıl
değiştiklerini, hangi ağızlarla söylendiğini, çalındığını bilir. En iyi nasıl
söyleneceğini bilir, çalar, söyler.
Fuar akşamlarında kurulan fasıl heyetlerinin de, saz
takımlarının da önderidir. “Ben bu işin ilmini okudum” diyen konservatuar
hocalarını, “repertuvarımda yok yok” diyen hanendeleri pes ettirip kaçırtacak
kadar alaturka müzik konusunda bilgi sahibidir. Çalacak hiçbir şey bulamazsa
teneke bir tepsi ile bile harika fasıllar yönetir. Semih Poroy da varsa saz
takımı kurulmuştur, bağlamalarla en bilinmedik türküleri söyleyip eşlik
edenleri şaşırtırlar.
En son 31 Ekim Pazartesi günü öğle saatlerinde Taksim
Meydanı’nda Sahaf Festivali’nin girişinde karşılaştık. Turhan Abi ve Semih Abi
sahaflarda bir şeyler buluruz umuduyla festival alanına giriyordu. Ayaküstü
kitaplardan, kitap ekinin fuar sayısından konuştuk.
Sabahına Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik operasyonda gazeteci
arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındığı haberi geldi. Öğleyin gazeteye
koştum, Cumhuriyet Kitap’a... İçimde Turhan Abi çoktan gelmiştir umuduyla...
Eray, Ali, Dilek Hanım işbaşındaydı. Kitap Eki çıkacaktı, çıkmalıydı. Biraz
sohbet ettik, umut tazeledik. Belki o gün hemen değil ama kısa sürede Turhan
Abi’nin de, tüm gazeteci arkadaşlarının da özgürlüğüne kavuşacağını umuyorduk.
Çünkü onların işinin gazetecilik olduğunu, sadece gazetecilik yaptıklarını
biliyorduk. Tanıktık.
Turhan Günay’ı 1980’lerin başından, Kadıköy – Eminönü
vapurlarından tanırım. Vapurun ön güvertesinde hemen her gün sohbet etmişizdir.
Önce Gırgır Dergisi’ni, ardından İletişim Yayınları’nın dergilerini yönetti.
Sonra da Cumhuriyet Kitap’ta gazeteciliğini sürdürdü. Önce aralıklı, neredeyse on
yıldır da sürekli Cumhuriyet Kitap’ın yazarı oldum. Her zaman dostane, kardeşce
ilişkimiz oldu. Bugün sosyal medyada yazılan binlerce mesaja baktığımda tek bir
kalp bile kırmadığını, işini doğru ve dürüst yaptığında hemen herkesin hemfikir
olduğunu görüyorum.
Sevgili Yekta Kopan “Turhan Abi’siz Fuar mı olur?” diye
sormuş (06.11.16, Cumhuriyet). Fuara kalmaz salıverirler, diye düşünüyordum.
Hâlâ da öyle düşünüyorum. Çünkü Turhan Abisiz fuar olmaz. Olursa da tadı olmaz.
Yazdıkları yazılar, haberler nedeniyle gözaltına alınan, tutuklanan tüm yazar
ve gazatecilerin özgürlüğe kavuşmasını, Turhan Abi ile birlikte fuarı
şenlendirmesini bekliyoruz. Sayın savcılar, sayın hakimler İstanbul Kitap Fuarı
12 Kasım Cumartesi açılıyor, haberiniz olsun! Kararları geciktirmeyin!
09.11.2016
Yorumlar