Joseph Frank, New York doğumlu, Amerikalı bir araştırmacı,
biyografi yazarı. 1918 yılıda Manhattan’da doğmuş. Üniversite mezunu değil ama
akademisyen. 1930'larda New York Üniversitesi'nde ve 1940'lı yılların
başlarında Wisconsin-Madison Üniversitesi'nde derslere devam etmiş ama
mezun olmamış. 1950'de Fulbright
bursuyla Paris'e gitmiş. 1952'de Chicago Üniversitesinde ders vermeye başlamış.
Minnesota Üniversitesi ve Rutgers Üniversitesi'nde ders vermiş ve 1966'dan
1985'e kadar çalıştığı Princeton'da karşılaştırmalı edebiyat profesörü olmuş.
Slav dilleri ve edebiyatları “emeritus” (onursal) profesörü seçilmiş. 2013’de,
94 yaşında ölmüş. Dünyanın en önemli Dostoyevski uzmanı olarak kabul ediliyor.
Joseph Frank 1970'lerde Dostoyevski biyografisine çalışmaya
başlamış. Başlangıçta tek bir cilt olarak düşünülen eser 27 yıllık emekle
toplam 2,568 sayfadan oluşan beş cilt halinde yayımlanmış. Rusça dahil herhangi
bir dilde Dostoyevski hakkında yazılmış en iyi biyografi olarak nitelendirilmiş
eser. Birçok ödül kazanmış.
Dostoyevski Çağının Bir Yazarı bu beş cildin yazarın bilgisi
ve onayıyla tek bir kitap olarak yoğunlaştırılmış hali. Bu kitap da pek kısa
sayılmaz Türkçesi küçük punto ile dizilmiş, büyük boy 998 sayfa.
Tek bir yazara yoğunlaşıp ömrünü ona adamak Batı’da
akademisyenler arasında rastlanan bir durum. Biz de ise neredeyse “kafayı
takmış” diye küçümsenen bir hal. Üniversitelerimizde değil tek bir yazar tek
bir konu ya da tür üzerinde çalışan akademisyenlerin eleştirildiğini, farklı
türlere yönlendirildiğini biliyorum.
Joseph Frank gibi yoğunlaştığı yazar hakkında kapsamlı
biyografiler yazan ve bu eserleriyle Dünya çapında ün kazanan birçok
akademisyen saymak mümkün. Bunların eserlerinden bazıları Türkçeye de çevrildi.
Bu tür çalışmaların başyapıtı sayılan Richard Ellmann’ın James Joyce Hayatı ve
Eserleri (2012, çev. Zafer Avşar, Kabalcı yay.) Türkçede de yayımlandı. Reiner
Stach’ın dev eseri Kafka’nın (2013, çev. Sezer Duru, Sel yay.) ilk iki cildi
yayımlanmıştı. Üçüncü ve son cildin de çevrildiği bilgisini aldım. Joseph
Frank’ın Dostoyevski Çağının Bir Yazarı (Kasım 2016, Çev. Ülker İnce, Everest
yay.) Ellmann’ın James Joyce Hayatı ve Eserleri’nden sonra yazılmış en iyi
biyografi kabul ediliyor.
Dostoyevski hakkında yazılmış birçok biyografi var, bunların
önemlileri de Türkçeye kazandırıldı. Henri Troyat’ın, Edward Halett Carr’ın,
Andre Gide’in, Berdyaev’in Dostoyevski biyografileri, George Steiner’in Tolstoy
mu Dostoyevski mi?’si (İş Bankası yay.) ilk aklıma gelenler.
Dostoyevski’nin Türkçe’de en çok okunan ve sevilen
klasiklerin yazarlardan. Suç ve Ceza’nın 79 ayrı çevirisi satışta (bkz.
kitapyurdu.com). Dostoyevski Türkçede ilk kez 1917’de Refik Halit Karay’ın
çevirisi ile “Ölü Bir Evden Hatıralar”ından bir bölümün “Zindan Hatıraları”
adıyla Yeni Mecmua’da yayımlanması ile okunmuş. Dostoyevski’den ilk çevrilen
kitap da 1933 yılında, Haydar Rıfat’ın çevirdiği “Ölü Bir Evden Hatıralar”.
Ruşen Eşref Ünaydın’ın, Ahmet Muhip Dıranas’ın ve Hasan Ali Ediz’in çevirileri
bu kitabı izliyor (bkz.
kulturservisi.com/p/nedir-bu-dostoyevskinin-bizden-cektigi). 100 yıldır
Türkçede Dostoyevski çevirileri okuyoruz. Buna rağmen hakkında yazılmış Türkçe kitapların
hemen hiç olmadığını, çevirilerin sayısının da çok az olduğunu söyleyebiliriz.
Bu boşluğu Joseph Frank’ın Dostoyevski’si dolduruyor.
Dostoyevski’nin hem yaşam öyküsü hem de yaşadığı çağ oldukça
ilginç ve aydınlatılmayı gerektiren bir çok olayla dolu. Yaşamı adeta bir roman
gibi. O nedenle de Dostoyevski biyografileri her zaman büyük bir ilgiyle
okunuyor. Yeter ki iyi yazılmış olsunlar. Joseph Frank’ın Dostoyevski’si
öncelikle anlatımı ile dikkati çekiyor. Frank’ın rahat, kolay okunur ama
bilgiyi ihmal etmeyen bir anlatımı var. Akademik kuruluktan da, karmaşadan da etkilenmemiş,
eseri dipnotlara boğup okunmaz kılmamış. Usta çevirmen Ülker İnce’de Frank’ın
anlatımını aynı tadla Türkçeye aktarmış. Güzel Türkçesi ve titizliği dikkati
çekiyor.
Dotoyevski’nin yaşam öyküsünü ezbere anlatacak okur sayısı
çoktur. Yaşam öyküsünden izleri eserlerinde de gördüğümüz için Dostoyevski’nin
1000 sayfada anlatılacak bilmediğimiz neyi olabilir diye sormamak elde değil. Öncelikle
bizim bildiğimiz yaşam öykülerinin kaba taslak bir yaşam öyküsü olduğunu söylemeliyim.
Joseph Frank, Dostoyevski’nin yaşamının en ince ayrıntılarına kadar girmiş. Ama
bunu ortaya bir bilgi yığını koymak için yapmamış. Dostoyevski’nin eserlerini
anlamayı kolaylaştırmak için kullanmış bu bilgiyi. Eserini de Dostoyevski’nin
yaşamını ve yaşadığı çağın olayları içinde, birbirleriyle bağlantılandırarak
yazmış. Dostoyevski’yi Gogol, Turgenyev, Tolstoy, Çernişevski, Herzen gibi tüm
çağdaşları ile ilişkileri, etkileşimleri ile de tanıyoruz. Çalışma biçimini
Dostoyevski’nin kişisel, tarihsel ve her şeyden önce ideolojik bağlamında
belirlemek olarak tespit etmiş Joseph Frank. Ülker İnce’nin çevirisi ile ilgili
söyleşide belirttiği gibi “Dostoyevski’nin kişisel hayat öyküsünü öğrenmekle
kalmıyor, Rusya’nın düşünce tarihinin en çalkantılı bölümünün öyküsünü, bütün
ateşli tartışmaları ve canlılığıyla öğreniyorsunuz” (...) “Hangi kitabını,
hangi koşullarda, ne gibi yönlendirmelerin etkisi altında yazdığını da
öğreniyoruz, hatta neye kızıp da yazdığını” (bkz. “Dostoyevski kitabı kök
söktürdü bana”, kitap.radikal.com.tr).
Bu tür biyografik çalışmalar kuşkusuz sevdiğimiz ya da
tanıdığımız bir yazarın yaşam öyküsünün ayrıntılarını öğrenmemizi, eserlerini
daha yakından tanımamızı sağlar. Okurken gözümüzden kaçanları gösterir,
anımsatır. Joseph Frank Dostoyevski’nin başyapıtlarının yazılış öyküsünü
anlatıp çağının ve Dünya edebiyatının içindeki yerini belirlemekle kalmıyor,
geniş tahlillerini de yapıyor. Kitap Dostoyevski’nin eserleri için her zaman
başvurulacak bir kaynak halini alıyor. Dostoyevski Çağının Bir Yazarı bende bu
başyapıtları yeniden okuma isteği uyandırdı. Bu biyografiden sonra bu kitapları
daha farklı bir anlayışla okuyacağımı, daha da çok seveceğimi hissettim çünkü.
Joseph Frank’ın Dostoyevski Çağının Bir Yazarı, Dünya edebiyatına
unutulmaz eserler kazandırmış büyük bir ustanın son derece ilginç yaşam
öyküsünü anlatırken edebiyat anlayışımız, eleştirel bakışımız için de büyük
katkıda bulunuyor.26.01.2017
Yorumlar