“Güçlü insanlar hep kırılgandır”



Tim Parks, beceriksiz ama yakalanmayacak kadar şanslı katil kahramanı Morris Duckworth Ölümü Resmetmek’te zengin bir ailenin kızıyla yaptığı evlilik sayesinde Verona’nın saygın ve zengin işadamlarından biri olmuştur.
Morris’i ilk macerası Sevgili Mimi'de (Kanat Kitap) İtalya’ya İngilizce öğretmeni olarak gelmiş bir genç olarak tanımıştık. Morris kıt kanaat geçinmekten bıkmış, hayatını değiştirecek bir çözüm yolu olarak, 17 yaşındaki öğrencisi Massimina ile yakınlık kurmuştur. Planları başarıya ulaşırsa onunla evlenerek zengin ailesinin bir üyesi olacaktır. Ama işler Morris'in arzu ettiği gibi gelişmez. Massimina'nın ailesi evlenmelerini kabul etmez. Kız, Morris'e kaçar. Masumane bu kaçış, bir kaçırma ve fidye isteme olayı haline gelir ve cinayetler birbirini izler.
İkinci kitap Mimi’nin Hayaleti’nde (Kanat Kitap) Morris’i Massimina’nın ablası Paola ile evlenmiş, zengin aileye damat olmuş, kendini bu üst sınıfa kabul ettirmeye çalışırken buluruz.
Paola ile evliliğinde her şey yolunda gidiyor gibi görünse de Morris’in şirketin başına geçme planlarına engeller çıkınca yine cinayetler birbirini izler. “Koşullar, şans ve İtalyan polisinin ve adli sistemlerin yetersizliği sayesinde” yine kurtulmayı başarır. Kitaplar bir üçlemeyi oluştursa da her birinin ayrı ayrı okunabileceğini belirteyim. Yani önceki kitapları okumamışsanız bile Morris’in maceralarına Ölümü Resmetmek’ten (Ocak 2017, çev. Çiçek Öztek, Alef yay.) dahil olabilirsiniz.
Ölümü Resmetmek’in başlangıcında Morris, kendisine verilen “fahri hemşehrilik” için yapılan törene gider. Yanında karısı ve kızı vardır. İngiltere’de iyi bir okulda okuyan oğlu ise dün akşamdan beri ortalarda yoktur. Bir şeylerin yolunda gitmediği açıktır ama henüz ne olup bittiğinin farkında değildir.
Tören sonrasında Morris, işi, evi ve genç metresi arasında gittikçe tek düzeleşmeye başlayan yaşamına bir yenilik katmak amacıyla bir sergi açmaya karar verir. Böylece şehri Verona’ya yönelik kitsch’leşme eleştirilerine de sanatsal bir cevap vermiş olacaktır. Bunu fahri hemşehriliğin bir gereği gibi görür.
Aslında bir seri katil olarak işlediği tüm cinayetlerden ruhunu temize çıkartmak gibi bir hedefi de vardır bu sergiyi düzenlemesinin. Bugünkü konumuna gelmesini sağlamak amacıyla işlediği cinayetlerin kurbanları birer hayalet olarak yaşamının bir parçasını oluşturmaktadır. Başta Mimi olmak üzere, tüm kurbanları onunla konuşup öğütler verirler. Morris öyle bir ruh halindedir ki onlardan öğüt almadan tek bir adım bile atamaz.
Morris’in hemen hepsi mitolojiden ya da İncil’den öykülerle bir cinayet olayını ya da ertesini konu edinen resimlerin asılları ya da kopyalarından oluşan bir koleksiyonu vardır. Bu koleksiyon serginin temelini, ana fikrini oluşturacaktır. Evinde özel hazırlattığı sanat salonunda günlerce bu serginin hayallerini kurar. Sonunda da bu fikrini kuvveden fiile geçirmeye karar verir. Ama serginin düzenleneceği müzenin müdürü önemli bir engeldir.
Müze müdürü cinayetleri anlatan resimlerden oluşan bir sergi fikrine olumlu bakmadığı gibi, Morris’in işlerine burnunu sokmasını da, serginin küratörü olmak istemesini de hoş karşılamaz.
Oğlu fahri hemşehrilik törenine gözaltına alındığı için katılamamıştır. Çok iyi bir okulda İngiliz terbiyesi ile yetişen oğlu tam bir holigan olmuştur. İzlemeye gittiği futbol maçı sonrasında diğer taraftarlarla birlikte polislere saldırmış, bunun sonucunda da gözaltına alınmıştır. Mahkemede ağır bir ceza yiyip tüm yaşamını mahvetmek üzeredir.
Kızı derslerle tüm ilgisini kesmiş, gününü sürekli cep telefonundan yazışarak geçirmektedir. Gizli bir aşığı olduğu kesindir ama bunun kimliği babası meraklandırır. En akla yakın gelen olasılık yakışıklı öğretmenine âşık olmuş olmasıdır. Bu hoş bir durum değildir ama Morris nasıl müdahale edeceğini bilememektedir.
Karısı kendini tamamen dine adamıştır. Don Lorenzo adlı aile yadigarı din adamı evden hiç eksik olmaz. Sık sık akşam yemeğine gelir ve sonrasında birlikte İncil’den bölümler okurlar.
Eşinden hemen hiç ilgi görmeyen Morris sık sık kendini genç güzel Libyalı metresi Samira’nın kollarına atmaktadır. Samira kardeşi olduğunu söylediği Tarık’la birlikte yaşamaktadır. Ama kardeşten çok sevgili gibi halleri vardır. Üstelik Tarık yakışıklılığı ile Morris’in derinlere bastırdığı eşcinselliğini de tahrik etmektedir. İki kardeş birer göçmenden çok Libya ajanı gibidir.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi İtalya’ya geldiğinde ilk tanıştığı kişilerden olan ve biraz üzerinde düşünse işlediği tüm cinayetleri çözecek kadar bilgi ile dolu Stan ABD’den dönmüş, Morris’i rahatsız edecek sorular sorarak ortada dolaşmaktadır.         
Oğlunu hapisten kurtarmak için yaptığı girişimler ve müze müdürü Volpi ile takışmalarında çözüm sağlar umuduyla yakınlaştığı kişiler onu kilise, mafya, Masonik bir örgütlenme ve Libyalıların karıştığı bir komplonun içine çekecektir.
Morris hem neredeyse tek arzusu haline gelmiş sergi tasarısını hayata geçirmek, hem de geçmişte işlediği cinayetlerden dolayı suçlanıp, hapise düşerek her şeyini kaybetmemek için bir kaç cinayet daha işlemek durumunda olduğunun farkındadır.
Başta da söylediğim gibi Morris beceriksiz ama yakalanmayacak kadar şanslı bir seri katil. Yakalandı, her şey bitti diye düşündüğünüz anda bile ya bir yolunu bulur ya da şansı yaver gider ve kurtulur. Ölümü Resmetmek’te de hem yeni kurbanlarının kimler olacağını, hem de yine nasıl kurtulacağını merak etmemek elde değil. 
Morris’in cinayetlerine ve yakalanmadan kurtulma çabalarına Avrupa’da yükselen ırkçılık, devletin ve kilisenin kirli işleri, rüşvet, vergi kaçakçılığı, Afrikalı mültecilere kapılara kapayıp onların yöneticileri ile karanlık ilişkiye girenler gibi birçok güncel tartışma konusu da eşlik ediyor.23.03.2017

Yorumlar