“Ardında bir saik olmayan suç yoktur”



Wolfgang Schorlau’nun Münih Komplosu faili meçhul cinayetlerin failleri hakkında bir roman. “Derin devlet”in ilişkilerini, neonazilerin varlık sebebini araştırıyor.
Schorlau’nun Mavi Liste romanından tanıdığımız emekli polis, özel detektif Dengler bu kez 1980’de Münih’te geleneksel Ekim Festivali’nde 13 kişinin ölümü, iki yüzden fazla kişinin yaralanması ile sonuçlanan bombalı saldırının gerçek faillerini arıyor. Hem de otuz yıl sonra.
Bu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da gerçekleştirilmiş en büyük bombalı teror eylemidir. Polis kayıtlarına göre bombalama eylemini bir neonazi tek başına gerçekleştirmiştir. Münferit bir olaydır. Eylemin arkasında bir örgüt yoktur.
Dengler Alman Federal Polis Teşkilatı BKA’dan emekli olmuştur. Yıllar sonra hem de BKA’nın başkanı tarafından aranıp 1980’de Münih’de gerçekleşen bu bombalama olayını araştırması istenince şaşıracak ama görevi de kabul edecektir.
Schorlau’nun polisiyelerinin kahramanı emekli polis, özel dedektif Dengler olsa da roman tek boyutta, kahramanının bakışı ve anlatımında gelişmiyor. Klasik polisiyelerden farklı olarak çok boyutlu olarak kuruluyor roman. Olayın diğer tarafındaki failleri ve azmettirenlerin bakış açılarını, anlatımlarını da katıyor romana. Araştırmanın tetiklediği yeni faili meçhul cinayetleri ve onların kurbanlarını da tanıyoruz.
Dengler soruşturma dosyalarını okumaya başladığı andan itibaren olayın bir kişinin üzerine yüklenip kapatıldığı kanısına varır. Sanki bombalama eyleminin arkasında kimse yokmuş, tek kişilik bir eylemmiş gibi algılanması için elden gelen her şey yapılmış ve soruşturma tüm aksi emareler ve delillere rağmen hızla kapatılmıştır.
Muhafazakâr parti CDU’dan İçişleri Bakanlığı siyasi müsteşarlığına seçilen Kontes Charlotte von Schmoltke’nin Neonazilerin partisi NPD’nin örgütlenmesini Almanya’nın yurtiçi istihbaratını yürütmekle görevli Anayasayı Koruma Kurumu’nun yönlendirdiği ve bu örgüt NPD’nin içindeki militanlarını çekerse partinin işlevsiz hale gelip dağılacağı öngörüsü ile yaptığı girişimler bu araştırmanın tetikleyicisi olmuştur.
NPD’nin yasaklanması gerektiğini düşünen Charlotte önce Anayasayı Koruma Kurumu’nun başkanı ile görüşür ve ondan NPD’nin içindeki adamlarını çekmesini talep eder. Başkan bu adamları NPD içinden çekersek deşifre olurlar ve intikam almak isteyecek Nazilerin hedefi haline gelirler diyerek reddeder.      
Anayasayı Koruma Kurumu’ndan aldığı red cevabı ile çıkan Charlotte doğruca rakip kuruluş BKA’ya gider, başkanıyla görüşür ve BKA başkanı Dr. Schneider’dan Anayasayı Koruma Kurumu’nun NPD ile ilişkisini araştıran bir soruşturma yapmasını talep eder. Bu çalışmaların Anayasaya aykırı olduğu kanısındadır. Dr. Schneider ellerindeki bilgiye göre her yedi NPD yetkilisinden birinin maaşını Anayasayı Koruma Kurumu’ndan aldığını söyler.
Anayasayı Koruma Kurumu iki Almanya birleştikten sonra Doğu’da işleyen hiçbir sanayi kuruluşunun kalmayacağı ve bunun işsizlik gibi sorunlar çıkartıp toplumsal patlama yaratabileceğini öngörmüştür. İşsiz gençlerin sol ya da komünüst örgütlere katılıp 1968 eylemleri gibi olaylar yaratmasını önlemek için daha Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden önce Doğu’daki milliyetçi potansiyeli de değerlendirerek Batı’daki neonazileri NPD’de örgütlemişlerdir. Sonuçta operasyon kontrolden çıkmış NPD Anayasayı Koruma Kurumu’nun partisi haline gelmiştir Dr. Schneider’e göre.
Charlotte’un teklifini kabul eden Dr. Schneider, özel dedektif Dengler’i 1980 Münih Bombalı eylemini yeniden araştırmakla görevlendirir. Münih’in failleri NPD’nin kurucuları arasında mıdır yoksa eylem Anayasayı Koruma Kurumu’nun yöneticileriyle mi bağlantılıdır? Roman boyunca cevaplanması gereken en önemli soru bu gibi görünmektedir.
Dengler “Ardında bir saik olmayan suç yoktur” düsturu ile çalışır. “Saik” Arapça kökenli bir sözcük  sebep, neden, güdü anlamına geliyor. 1980 Münih Bombalı eylemi ne amaçla yapılmıştır, sorusuna cevap ararken yolunun politikacılarla kesişmesi kaçınılmazdır. Bu eylem hemen seçimlerden önce gerçekleştirilmiştir. Bir açıdan bakınca muhafazakâr adayların seçimi kazanması için bir neden olarak da görünmektedir. CDU-CSU’nun adayı eylemin faili olarak hemen Kızıl Tugaylar örgütünü göstermiştir. Seçmenin solcu terorist bir saldırı var, onlarla en iyi muhafazakârlar mücadele eder diyerek oylarını CDU-CSU’nun adayına vereceği öngörülmektedir. Ama bombacının Neoanazi çıkması tüm planları değiştirir. Peki planların böyle değişmesini sağlayan güçler kimlerdir?
Burada Dengler’in yoluna Gladio’ya çıkıyor. Nato tarafından gizli olarak örgütlenen kontrgerilla operasyonunun İtalya’daki kod adı Gladio. Nato bünyesinde ABD’li gizli örgütler tarafından casusluk ve gerilla savaşı yapmak amacıyla kurulmuş. NATO üyesi hemen her ülkede benzeri örgütlenmelere gidilmiş. Nato’da merkezi bir yönetimi var. Nato üyesi ülkelerde siyasi gelişmeleri kendi stratejilerine göre şekillendirmek için bombalamalar, faili meçhul cinayetler gibi yasadışı eylemlere girdikleri, bu eylemler için gizli silah ve cephane depoları olduğu anlaşılınca İtalya gibi ülkelerde soruşturulup yöneticileri yargılanmış ve kapatılmışlar. Almanya’da ise böyle bir soruşturma yapılmamış.
Özel dedektif Dengler Trabzon’a kadar gitmesini gerektiren bir araştırma yapar. 1980 Münih bombalı eylemini yapanların kimliğini çözer. Bunların Anayasayı Koruma Kurumu, Alman uluslararası haberalma teşkilatı BND, politikacılar ve Gladiyo tipi ilişkilerini ortaya çıkartır. “Demokratik bir devletin doğrudan doğruya kendisi, siyasi çıkarları gerektirdiğinde suikastler ve teror saldırıları gerçekleştirebileceği”ni anlar.
Wolfgang Schorlau’nun Münih Komplosu (2016, çev. Hulki Demirel, İletişim yay.) kanlı bir bombalama eyleminden yola çıkarak devletin istihbarat örgütlerine, politikacıların kirli işlerine, skandallar ve nihayet cinayetlerle uluslararası bir boyuta varan öyküsü ile siyasi polisiyenin iyi bir örneği.24.11.2016

Yorumlar