Yıl 1985. Poetika Şiir Dergisi’ni çıkartıyoruz. Mehmet Müfit
ve Tuğrul Tanyol’la birlikte. Küçücük, kitap boyunda, 64 sayfa bir dergi. 12
Eylül’ün karanlığı hâlâ sürdüğü için dergi çıkartma izni verilmiyor. Mecburen
dergiler “seçki” adıyla çıkıyor. Biz de Poetika’ya “Şiir Sanatı ve Sorunları”
altbaşlığı koyuyor, kitap gibi yayımlıyoruz.
Poetika’da esas olarak 80 Kuşağı Şairleri var. Amacımız Üç Çiçek’in
kaldığı yerden devam etmek. Tartışmayı sürdürmek, şiir üzerine görüşlerimizi
ortaya koymak. Dergide küçük hoşluklar da var. Bunlardan biri de “İlk Adımlar”
bölümü. Cemal Süreya’ya, Ece Ayhan’a ilk şiirlerinin yayımlanma sürecini
anlattırmışız. Üçüncü sayıda da Can Yücel anlatacak. Kısa, bir sayfayı geçmeyen
yazılar. Can Baba ile iletişimi Tuğrul (Tanyol) kuruyor. Tuğrul, Can Baba’nın
Sultanahmet’e Adliye’ye geleceğini söylüyor. Adliye çıkışında Can Baba’yı bulup
yazıyı alacağım.
Can Yücel’in "Rengahenk" adlı kitabı
toplatılmış. Kitap 1982’de yayımlanmış. Yazko’dan çıkan ilk baskısı
toplatılmamış ama ikinci baskı hem toplatılmış, hem de dava açılmış. Burhan
Uygur’un resimlediği, günümüzde bile benzerine az rastlanacak şıklıkta bir
kitap. Şiirlerin müstehcen olduğu iddia ediliyor. Can Yücel ünlü
savunmasında “Göte göt demeyeceğiz de ne diyeceğiz” demiş ve beraat etmiş.
O gün Can Baba adliyeye kitapları teslim
almaya gelmiş. Toplatılan kitapların durduğu adliyenin bodrumunda bulunan
depoya gitmişler. Depoyu kanalizasyon suları basmış. Diz boyu su varmış.
Kitapları almamışlar. Can Baba’nın canı fena halde sıkkın. Adliye’nin hemen
karşısındaki Çınar Lokantası’na gitmişler. Hulki Aktunç’la beraber sohbet
ediyorlar.
Hemen masaya buyur ediliyorum. Ben bu saatte
içemem desem de önüme bir kadeh sürülüyor. Sonra da sohbetleri kaldığı yerden
devam ediyor. Ben de keyifle dinliyorum.
Akşama doğru içkiler bitip kalkacakları zaman
Can Baba’nın aklına benim neden geldiğimi sormak geliyor. İlk şiirinizin
öyküsünü yazacaktınız, diyorum. Can Baba birer kadeh daha ısmarlıyor. Ben
söyleyeyim, sen yaz diyor. Poetika’nın üçüncü sayısında bu anıyı yayımlıyoruz.
Mühür Dergisi’nin Temmuz- Ağustos sayısında
kapak konusu “Can Yücel’in Tuğrul Tanyol’a Yazdırdığı Bilinmeyen İki Şiiri”.
Can Yücel, Tuğrul’a iki şiir yazdırmakla kalmamış, birlikte bir şiir de
yazmışlar. Bir dize Can Baba, bir dize Tuğrul... Orijinallerinin tıpkı
basımıyla birlikte şiirler ve şiirlerin yazılış öyküsü Mühür’de. Tuğrul’un
anısını okuyunca aklıma Poetika için Can Baba ile buluşmamız geldi. Aynı
günlerde gerçekleşmiş buluşmalar.
12-14 ağustos tarihleri arasında Datça’da Can
Yücel anılacak. “Can Yücel'e Bin Selam” adıyla düzenlenen etkinlikte
şiir dinletileri, söyleşiler, belgesel gösterimi ve konser var. Etkinliği
Nevzat Metin’in yönettiği Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi UKKSA
gerçekleştiriyor.
Etkinlikler 12 Ağustos’ta Can Yücel’in mezarı ziyaret
edilerek başlayacakmış. Nevzat Metin bu bilgiyi verince aklıma Datça
Belediyesi’nin sosyal medya uzmanlarının 'Can Yücel'in türbesi nerede?'
sorusuna Twitter’da “Eski Datça sokaklarında ‘Can Yücel'in türbesi nerde?’ diye
soran misafirlerimiz, hiç olmazsa Google'dan 'Can Yücel kimdir?' diye bakınız”
cevabı geldi.
Bu cevabı duyunca da geçtiğimiz yıllarda Can Yücel’in
mezarına yapılan saldırı geliyor aklıma. Saldıracaklarına türbe diye Can
Yücel’in mezarını ziyaret etsinler, diyorum. Ne de olsa mübarek bir adamdı.
Büyük bir şairdi. 09.08.2017
Yorumlar