Petros Markaris’in kahramanı Komiser Haritos artık aileden
biri gibi. Daha önce Can Yayınları’ndan yayınlanan Alan Savunması’nda
tanıdığımız Komiser Haritos o romanda gece hayatı ile futbol kulüplerinin
kesiştiği yerlerde cinayetlerin izine düşüyordu. Che İntihar Etti’de (Can yay)
ise Atina’da, Olimpiyat köyü inşaatının hızla sürdüğü günlerde yaşanan olayları
anlatıyor. Cunta döneminde işkence görüp hapis yatmış, sonradan iş hayatına atılmış
bazı eski solcular birden intihar etmeye başlıyordu. Eskiden, Çok Eskiden
(Turkuvaz Kitap) ise bir İstanbul polisiyesiydi. Haritos karısıyla turist
olarak geldiği İstanbul’da bir Yunan vatandaşının peşpeşe cinayetler işlemesi
nedeniyle işbaşı yapmak zorunda kalıyor ve Türk komiser Murat’la birlikte
katilin peşine düşüyordu. Bu macera Türkçede 2010 yılında yayımlanmış.
Yeni maceralarını merakla bekliyordum. Komiser Haristos
Batık Krediler’le (Haziran 2017, çev. Hulki Demirel, Can yay.) yeniden Türkçede.
Can Yayınları Alan Savunması ve Che İntihar Etti’nin de yeni baskılarını
çıkarttı.
Batık Krediler bir Atina polisiyesi. 2010 yılında geçiyor
roman. Yunanistan’ın iflas ettiği, ağır bir ekonomik krize girdiği günler.
Sıkıntının etkilerini özellikle çalışanlar ve emekliler hissediyor. Maaşlarda
kesintiler yapılıyor. Emeklilik hakları budanıyor. Daha çok çalışıp daha az
emekli maaşı hak edilecek.
Diğer yandan Yunan hükümeti başta bankalar olmak üzere
finans sektörünü kurtarmak için yeni borçlar alıyor. Bankaların kurtarılıp,
kredisini ödeyemeyen işadamlarının, esnafın batmasına göz yumulması büyük tepki
topluyor.
Bu maaş kesintilerinden, hakların tırpanlanıp, çalışma
süresinin uzatılmasından emniyet güçleri de etkileniyor. Kızını evlendirmek
üzere hazırlıklar yapan Komiser Haritos ise bu gelişmeleri biraz uzaktan
izliyor gibi, sesini pek çıkartmıyor. Ama konu bir süre sonra kendisini de
yakından ilgilendirecek. Finans dünyasının önemli Yunan ve yabancı adları bir
dizi cinayetle ve aynı yöntemle, kılıçla boğazları kesilip kafaları bedenlerinden
ayrılarak öldürülecek.
Komiser Haristos bu cinayetleri soruşturmakla
görevlendiriliyor. Sıcak yaz günlerinde bir yanda hükümeti ve ekonomik
tedbirleri protesto eden gösteriler sürerken Haristos katili bulmaya çalışıyor.
Haristos’la birlikte finans dünyasının gizlerini öğreniyoruz.
Petros Markaris’in polisiyeleri somut olaylara dayanır.
Genellikle Yunanistan’da yaşanan önemli bir olay, örneğin Olimpiyat ya da
futbol gibi herkesin ilgisini çeken alanları ele alır Markaris. Anlatımından da
gerçeğe uygun bilgilerle dolu bir roman okuduğumuzu hissederiz. Kurmacasını
gerçeklikle karar ve kahramanı Komiser Haritos’un günlük yaşamını da işin içine
katarak iyice ısınmamızı sağlar. Haritos aracılığıyla emniyet müdürlüğündeki ilişkilere
şahit olduğumuz gibi, ev hayatını, karısı, kızı ve damadı ile ilişkilerini de
okuruz.
Koruyan El
Wolfgang Schorlau, Türkçede yayımlanan yeni kitabı Koruyan
El’de (Haziran 2017, çev. Hulki Demirel, İletişim yay.) Almanya’da 2000-2006
yılları arasında biri Yunanistan, sekizi Türkiye kökenli dokuz göçmenin
öldürülmesinden sorumlu tutulanların 2011’de, bir banka soygunu sonrasında
kuşatıldıkları karavanda şüpheli bir biçimde öldürülmelerini araştırıyor. Bu
cinayetlerin failleri 2007’de bir de polis öldürmüştür.
Dikkati çeken ilk şey 12 yıla yakın bir süre boyunca sürekli
cinayetler işlemeleri, banka soygunları yapmalarına rağmen yakalanmamış
olmalarıdır. Bunu Alman Polisi’nin yeteneksizliği ile açıklayamayacağımıza göre
“Nasyonal Sosyalist Yeraltı” adlı bir örgütün üyeleri olduğu anlaşılan bu iki
katilin son derece akıllı kişiler olması gerekir. Ama bu “akıllı kişiler” 2011
yılında yine bir banka soygunu sonrasında peşlerine düşen polis tarafından son
derece kolay bir operasyonla öldürülmüştür.
Wolfgang Schorlau’nun kahramanı emekli ajan Georg Denkler bu
olayda da tıpkı Türkçede okuduğumuz önceki macerası Münih Komplosu’nda olduğu
gibi suçluları koruyan gizli ve güçlü bir el olduğunu düşünür. Denkler Almanya
devletinin gizli servisleri ve neonaziler arasındaki “derin” ilişkiler olduğu
kanısındadır. Bir gizli el işlenen onca cinayeti ve banka soygununu bir üyeleri
hayatta kalan ve yakalanan bu üç kişilik örgüte yüklemiş gibidir.
Wolfgang Schorlau Denkler’in maceralarında Almanya
devletinin gizli servisleri ve neonaziler arasındaki ilişkileri sorguluyor. Bu
sorgulamayı da tamamen haberlerden, belgelerden, tanıklıklardan yola çıkarak
yapıyor. Kendisi de özel araştırmalar, görüşmeler yapıyor. Bir detektif gibi
çalışıyor.
“Döner cinayetleri” diye adlandırılıp Türkiyeliler arası
mafya savaşları gibi gösterilmek istenen, bunda başarılı olamayınca da üç
kişilik bir örgüte yüklenen cinayetleri de aynı yöntemle araştırıyor. “Nasyonal
Sosyalist Yeraltı” adlı örgütün iki üyesinin ölü ele geçirilmelerini belgelerle
en ince ayrıntısına dek didikliyor.
Kitabın sonunda geniş bir kaynakça ve uzun dipnotlar var.
Roman yetmemiş Schorlau bir sonsöz eklemek gereği duymuş. Yeni baskılarda da
olayı takip ettiği eklediği bölümden ve notlardan anlaşılıyor.
Wolfgang Schorlau kitabın sonunda bu kitap için roman türünü
seçmesinin nedeni olarak araştırmasında açıkta kalan boşlukları anlatı ile
doldurmasını gösteriyor ki bunların çok az olduğunu da anlıyoruz. Gerçek
anlatıya ağır basıyor. Ortaya çıkan kitabın bir edebi eser, bir polisiye
olduğunu söyleyebilir miyiz? Kuşkuluyum. Ama büyük bir merakla okuduğumu da
söylemeliyim.
Başlıktaki “Polisiyeler gerçeği ne kadar yansıtmalı?”
sorumun cevabı ise bence polisiyeler gerçekleri yansıtmalı ama kurmacayı da ihmal
etmemeli.10.08.2017
Yorumlar