“Melih Cevdet Anday büyük bir şair olmasının yanısıra iyi
bir düzyazı ustasıdır” diye düşünüyordum. Suçumuz Edebiyat adıyla derlenen
yazılarını okuyunca bu fikrimi değiştirdim. “Melih Cevdet Anday büyük bir denemecidir,”
kanısına vardım. Eğer sadece düzyazı ile uğraşsaymış onu da Ataç, Nermi Uygur,
Salâh Birsel, Vedat Günyol, Sabahattin Eyüboğlu gibi adların arasında
sayacakmışız. Şairliği o kadar ağır basıyor ki düzyazıdaki emeği yeterince
değerlendirilmiyor.
Melih Cevdet Anday’ın denemeleri şiirleri ile aynı yıllarda
yayımlanmış. İlk şiiri Ukte Varlık’ta 1936’da yayımlanmış. Garip tarzı şiirler
ise 1937’de yayımlanıyor. Anday’ın ilk yazılarının yayımlandığı tarih olarak
ise 1939’u notlayabiliriz sanırım.
Yaşarken 21 deneme kitabı yayımlanmış. Anday’ın ilk deneme
kitabı 1961’de çıkan “Doğu-Batı”. Yaşarken çıkan son deneme kitabı ise 2002’de
yayımlanan “Felsefesiz Yaşamak”.
Sevengül Sönmez, Anday’ın kitaplarda yer almayan yazılarını
1961’den önce dergi ve gazetelerde yayınlanan yazılarından oluşan Açık Pencere
-Toplu Yazılar 1 (2008, Everest yay.), 1961-1975 yılları arasında gazete ve
dergilerde kalan yazılarından oluşan Bakır Çağı - Toplu Yazılar 2 (2009,
Everest yay.), 1975-1979 arasında dergi ve gazetelerde çıkan yazılarından Gökyüzü Haritası - Toplu Yazılar
3 (2009, Everest yay.) kitaplarında biraraya getirmişti. Şimdi de Yalçın
Armağan Anday’ın dergi ve gazetelerde kalmış yazılarını kitaplarda yer alan
yazılarıyla birlikte Şiir Yaşantısı:
Şiir Yazıları (2015, Everest yay.), Kalabalığın Şiiri: Garip ve Orhan Veli
Üzerine Yazılar (2016, Everest yay.) ve Suçumuz Edebiyat (Ağustos 2017, Everest
yay.) adıyla derledi.
Sevengül Sönmez’in derlemeleri Anday’ın yaşarken yayımlanan
kitaplarında yer almayan yazıları içerdiği için tamamlayıcı nitelikteydi.
Yalçın Armağan’ın derlemeleri ise Anday’ın daha önce kitaplaşmış ya da
kitaplaşmamış tüm yazılarının konulara göre derlenmesi.
“Melih Cevdet Anday’ın Düşünce Yazılarında Sanat, Yazın ve
Dil” (2015) başlıklı doktora tezinde Ali Algül, Anday’ın yaşarken yayımlanmış
düzyazı kitaplarının içeriklerini tek tek inceler. “Melih Cevdet Anday’ın ilk
deneme kitabı olan yapıt (Doğu-Batı), 94 sayfadır. Bu eserde, Anday’ın 1947’den
1961’e kadar geçen dönemde başta Tercüman olmak üzere Akşam ve Cumhuriyet
gazetelerinde yer alan yazılarının bir kısmı toplanmıştır. Us kavramının ön
plana çıkarıldığı yapıtta 27 tane deneme bulunmaktadır” diyor Ali Algül.
Buradan Anday’ın kitaplarını oluştururken yayımlanmış tüm yazılarını derlemediğini,
belli bir konu etrafında oluşturduğunu anlıyoruz. 1964’de yayımlanan
Konuşarak’da siyasal – toplumsal konulara ağırlık vermiş. 1965’de yayımlanan
Gelişen Komedya’da ise tiyatro ile ilgili yazılarını biraraya getirmiş. Ama
sonraki kitaplarını böyle bir konu ile ilgili yazılardan oluşturmadığını,
dönemsel derlemeler yaptığını anlıyoruz.
Yalçın Armağan’ın derlemeleri Anday’ın belirli konularda ne
düşündüğünü, ne yazdığını görmek açısından önem taşıyor. Bu konu bazında
derlemelerin tiyatro, dil, felsefe gibi Anday’ın çok üzerinde durduğu konularla
süreceğini umuyorum. Sevengül Sönmez’in derlemeleri ise Anday’ın bütün
eserlerini tamamlamak açısından önem taşıyor. 1979 sonrasındaki kitaplaşmamış
yazıların derlemesi de yayımlansaydı iyi olurdu. Çünkü Yalçın Armağan’ın
derlemeleri bir kafa karışıklığı da yaratacak gibi. Armağan’ın derlemelerinde
yer alan bazı yazılar Anday’ın yaşarken yayımladığı kitaplarda da yer alıyor.
Yalçın Armağan’ın derlemelerinin yayımlanmasından Melih Cevdet Anday’ın
yaşarken yayımlanmış deneme kitaplarının bir daha basılmayacağını mı
anlayacağız? Umarım böyle değildir. Ama Everest Yayınları’nın yayınladığı Anday
kitaplarına bakarsak bu yönde bir yayın planlarının olduğunu söyleyebiliriz.
Anday’ın romanları dışındaki eserleri için toplu derlemeler yapılması tercih
edilmiş gibi görünüyor. Bir yanıyla okurun işini kolaylaştıran bir uygulama ama
özellikle şiirde her kitabın ayrı bir bütünlük olduğu gözönüne alınarak şiir
kitaplarının ayrı ayrı basımlarının da yapılmasının doğru olacağını
düşünüyorum.
Melih Cevdet Anday iyi bir yazar ama iyi de okur.
Düşüncesini kısa ve öz bir şekilde, merakla okunacak bir üslupla ifade etmeyi
biliyor. Dil özenini de biliyoruz. Öztürkçeyle yazıyor ama garipsenecek bir
dili yok. Arapça, Farsça kökenli sözcüklere yeni karşılıklar bulmayı iş
edinmiş. Öneriyor, tutarsa kullanmaya devam ediyor.
İyi okur demiştim, çok dikkatli okuyor ve denemelerinde işleyeceği
konuları düşünsel olarak temellendirirken az, öz ama iyi alıntılarla
görüşlerini destekliyor. 1939-1996 yılları arasında yayımlanmış yazılarından
oluşan Suçumuz Edebiyat’ta da bu niteliklerini görüyoruz.
Ele aldığı, sorun edindiği konuları enine boyuna inceliyor.
Tek bir yazıda yargıya varıp o konuyu ya da sorunu geçmiyor aksine üstüne
gidiyor, farklı boyutlarını inceliyor, kendi yargısının doğruluğunu sınıyor.
Görüş değiştirmekten de çekinmiyor, açıkca bunu belirtiyor.
Yalçın Armağan derlemesini konulara bölerek yapmış böylece
Anday’ın bir konu hakkında ilk yazısında ne dediğini, sonraki yazılarda
görüşünü nasıl geliştirdiğini takip edebiliyorsunuz. Tutarlı ama değişime,
eleştiriye açık. Tartışmalarında her zaman saygılı, haklı çıkmak değil, öğrenmek
istiyor. Tekme tokat kavga ettiği Ataç ve yakın dostu, sonradan küstüğü
söylenen Fethi Naci önemseyip haklarında birçok yazı yazdığı eleştirmenler.
Önemsemediği hiçbir kişi ya da kitap hakkında iş olsun diye yazmamış.
Emre Kongar Melih Cevdet Anday’ın düşünce ağırlıklı yapıtlarında
sekiz tane özellik tespit etmiş, Ali Algül’ün doktora tezinden alıntılıyorum;
“Akılcıdır, özgürlükçüdür, toplumcudur, barışçıdır, bireysel psikolojiyi ihmal
etmez, yenilikçidir ve yöntem olarak da diyalog biçimini kullanır. Peki nedir,
sonuç olarak bir tümceyle bakarsak: Sanattır, akıldır, toplumdur, çağdaşlıktır,
çok çok zorlarsanız bütün bunların bireşimini belki tek sözcüğe indirgemek ve
uygarlıktır demek mümkün.”
Emin Özdemir de Anday’ın yazı türünü “denemesel köşe yazarlığı”
olarak tanımlamış. Melih Cevdet Anday’ın yazıları bir köşe yazısından çok
deneme niteliğinde. Düşünsel temeli kuvvetli, üslubu kendine has ve okunaklı.
Ele aldığı konulara hem estetik hem de toplumcu açıdan bakıyor. Sağlam bir
estetik anlayışı olduğunu görüyoruz.
Arka kapakta da belirtildiği gibi “Bizim klasiklerimiz var
mı? Bir düzyazı (ya da eleştiri dili) geleneği kurabildik mi? Eleştirinin amacı
“doğru”yu bulmak mıdır? Sanatçı kendi yapıtını açıklayabilir mi? Edebiyatın
toplumsal “değeri” var mıdır?” gibi edebiyatın günümüzde de tartışılan temel
sorunlarına cevap arıyor. Görüşlerinin çoğuna katılıyoruz. Kalıcı ve sağduyulu
sonuçlara varmış.
Suçumuz Edebiyat, büyük bir denemecinin edebiyat üzerine
görüşlerini topluca bulacağımız, denemenin tadına vararak okuyacağımız bir
derleme olmasının yanınıda, edebiyatla ilgili konuları araştırır, tartışırken
her zaman başvuracağımız önemli bir başucu kitabı. 21.09.2017
Yorumlar