“Yolculuklar bana zevk verir. Bu zevkte varacağım hedefin
zevki dahil değildir. Yolculuk, bu bir yerde durmadığını, hareket ettiğini
bilmek şuuru, bu bir yere bağlanıp kalmaktan kurtuluş başlı başına tatlı bir
şeydir” cümleleri karşılıyor izleyicileri “Şehirlere Alışamadı: Sabahattin
Ali’nin Şehirleri” sergisinin girişinde.
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın yeni binasındaki
ikinci sergi. Sabahattin Ali’nin kendi kaleminden anlatımıyla kurgulanan sergi binanın
iki katına yayılmış. Sabahattin Ali Arşivi’nden çıkan yeni belge ve
fotoğrafların yanı sıra Tarih Vakfı Arşivi ve Ömer M. Koç Koleksiyonu’ndaki
belgelerle oluşturulmuş. Küratörü yıllardır Sabahattin Ali araştırmaları yapan,
kitaplar yazıp derleyen Sevengül Sönmez. Sabahattin Ali’nin yaşamı boyunca
bulunduğu Anadolu şehirlerine ve Berlin’e, Almanya’da gezdiği şehirlere onun
gözünden bakmayı amaçlamış.
Sabahattin Ali’nin bakışı sadece yazdığı öykü ve şiirlerle
ya da seyahat notlarıyla değil onun çektiği fotoğraflarla da yansıyor.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu şehirlerindeki yaşamı onun metinlerinden,
mektuplarından, yakın dostlarının anılarından parçalarla görmekle kalmıyoruz
büyük bir görsellikle de karşılaşıyoruz ki serginin esas zenginliği bence bu.
Sabahattin Ali’nin fotoğraf merakını önceki çalışmalardan
biliyorduk. Bu sergi ile bir kez daha hem fotoğraf çekmeyi hem de çektirmeyi
çok sevdiğine şahit oluyoruz.
Doğrusu “Şehirlere Alışamadı: Sabahattin Ali’nin Şehirleri”
sergisine gelmeden önce aklımda “Sabahattin Ali ile ilgili görülmedik ne
kaldı?” sorusu vardı. Sevengül Sönmez görüldük ve görülmedik malzeme ile büyük
ustanın yaşamına yeni bir bakış açısı getirmiş. Sabahattin Ali’nin yaşam
öyküsündeki ince ayrıntılara, eserlerine kaynaklık eden mekân ve kişilere ışık
tutmuş. Sergide hem daha önce görmediğimiz görsel malzemeler hem de ilk kez
günışığına çıkan belgeler var. Balıkesir Öğretmen Okulu’nda tuttuğu günlük,
Kürk Mantolu Madonna’nın taslakları, Almanya’dan Mustafa Seyit Sutüven’e
yazdığı “Mustafa’ya Mektup” şiiri, Nahit Vedat Fıratlı ve Ayşe Sıtkı İlhan’a
yazdığı mektuplar sergide ilk kez izleyenlerle buluşuyor. Nahit Hanım’a yazdığı
mektup özellikle dikkat çekici. Belki gizli kalmış bir aşk. Sabahattin Ali’nin
yaşamında önemli rol almış kadınlardan biri daha kayıtlara geçiyor. Sevengül
Sönmez’in bundan sonraki adımı herhalde büyük ve ayrıntılı bir Sabahattin Ali
biyografisi kaleme almak olacaktır. Beklentimiz ise bir Sabahattin Ali Müzesi
kurulması.
Sabahattin Ali’nin yaşam öyküsüne baktığımızda Anadolu’nun
birçok kentinde kısa ya da uzun sürelerde yaşadığını görüyoruz. Hem öğrenimi ve
hem de öğretmenlik görevi nedeniyle şehir şehir gezmiş.
Serginin adı “Şehirlere Alışamadı” ama bence taşraya
alışamamış. “Hanende Melek” öyküsüne ilham veren Yozgat’la ilgili yazdıkları bu
kanımı güçlendiriyor. “İstanbul hasreti beni fena halde sardı. Evleri,
sokakları, denizleri, insanları gözümden gitmiyordu. Aksaray’da karpuz satan
külhanbeyi, bana bu Orta Anadolu kazasının en yüksek memurundan daha yakın,
daha konuşulur geliyordu” diye yazmış. Ayşe İlhan’a da 1927’de Cumhuriyet
İlkokulu’nda görev yaptığı Yozgat için “Oradaki hayatım ömrümün en sıkıcı
devridir” diye yazmış. Büyük kentlerin adamı olduğu düşünülebilir ama küçük
Anadolu kentlerine alışamasa da uyum sağladığı, orada kendine bir yer edindiği
de anlaşılıyor. Reşat Mazhar Ertüzün “vilayet erkanı evlerde toplanırdı” diye
anlatırken “Sabahattin bu toplantıların neşe kaynağıydı” diyor. Eserlerinin birçoğuna
da buralar kaynaklık etmiş. Sergide bunların örneklerini de görüyoruz.
“Şehirlere Alışamadı: Sabahattin Ali’nin Şehirleri” sergisi 27 Nisan’a
kadar ziyaret edilebilecek. Sergiyi gezdikten sonra girişteki kitapçıyı ziyaret
edip sergiyi kalıcılaştıran kitabı da edinmenizi öneririm.21.02.2018
Yorumlar