Andrey Platonoviç Platonov bir demiryolu işçisinin oğlu
olarak 1899'da Voronej yakınlarında dünyaya gelmiş. İç savaş sırasında Kızıl
Ordu'da savaşmış. Elektrik mühendisi ve arazi ıslahı uzmanı olmuş. 1918’den itibaren
çeşitli gazete ve dergilerde makale, şiir ve denemeleri, 1926 yılından itibaren
de kısa öyküleri yayımlanmaya başlamış. Maksim Gorki desteklemiş. Stalin’in hem
kendisini hem yayıncısını sert bir şekilde eleştirmesi ile yazarlık yaşamı
sekteye uğramış. Eserlerini yayımlatamaz hale gelmiş. İkinci Dünya Savaşı
sırasında savaş muhabiri olarak çalışınca tekrar yazar olarak onay görmüş. Ama
savaş sonrasında yine yazdıkları eleştirilmiş. Zorunlu çalışma kampından dönen
oğlundan kaptığı tüberkülozun ilerlemesi sonucu 1951 yılında ölmüş. Başlıca
eserleri 1980'lerin sonuna dek yasaklı kalmış.
Bu kısa ve öz yaşam öyküsünü tüm eserlerini yayımlayan Metis
Yayınları’ndan çıkan kitaplarının başında bulmak mümkün. Günay Çetao
Kızılırmak’ın Rusça asıllarından yaptığı çevirilerle Platonov’un Dönüş (2009),
Çevengur (2010), Can (2010), Mutlu Moskova (2012), Muhteşem Vahşi Dünya (2014)
ve Çukur (2017) adlı kitaplarını
yayımladı Metis.
Platonov, Rusya’da sosyalist yönetimin kuruluşu sırasında
yaşananları anlatır esas olarak. İşçilerin, köylülerin, merkezden uzak köylerde
ve küçük kentlerde başlarından geçenleri hikaye eder. Bir ideolojinin peşinden
sorgusuz sualsiz gidenleri anlatır. Otoriterleşen bir rejimin uyguladığı
politikaların yoksul kesimlere nasıl yansıdığını anlatır. Sömürünün olmadığı
bir hayat kuracağım derken insanların yaşamlarının nasıl karartıldığını sert
bir dille yansıtır. İyi edebiyatı, farklı anlatımları ve konuları arayan birçok
okur gibi benim de daha Türkçede ilk kitabı yayımlandığından beri Platonov ilgi
çekmişti. Çünkü işlediği konuların yanında sıradışı karakterleri, ütopik, varoluşçu
yaklaşımları ve absürdleşebilen gerçekçi bir anlatımı var.
Sevdiğiniz yazarların yaşam öyküsünü de ayrıntılı olarak
öğrenmek istiyorsunuz. Hele Platonov’unki gibi çok çileli, mücadelelerle dolu
bir yaşamı varsa. 1920 -1950 arasında yazdığı mektuplardan yapılmış bir
seçmeden oluşan Birbirimiz İçin Yaşayacağız (Ocak 2018, çev. Erdem Erinç, Metis
yay.) Platonov’un yaşam öyküsüne dair önemli bilgiler veriyor, yaşadıklarını
kendi ağzından öğrenmemizi sağlıyor.
Platonov Kızıl Ordu’da savaşmış, devrime yürekten bağlı,
inanmış bir komünist. Bir proleter olarak sosyalist sistemin kuruluşunda görev
almış. Arazi ıslah uzmanı göreviyle Sovyetler’in en uzak yerlerinde, köylerde,
kasabalarda çalışmış. Bir yandan da edebi çalışmalarını sürdürüyor. Şiirle
başlamış edebiyata. Günay Çetao Kızılırmak Pletanov hakkındaki oldukça
bilgilendirici söyleşisinde “ilk dönemine ait bu şiirler, Platonov’un özgün bir
yazar olacağının ipuçlarını barındırsalar da bana kalırsa çok iyi değiller.
Şiirin olmaması gerektiği kadar ideolojikler, diyelim” diyor ("Baskının,
çaresizliği değil, anlatma inadını doğurduğunu düşünüyorum" Melek
Aydoğan’la söyleşi, K24, 5 Ekim 2017).
Kitap 1920’de çalıştığı dergiye şiir gönderen gençlere yolladığı
kısa ve sert değerlendirmeleri içeren mektuplarla başlıyor. “Şiir dediğiniz şey
içerikten ibaret değildir” diyor, “Vasat, ucuz ifadelerden kaçının” diyor. Sert
sözlerle şairleri reddederken kendi öyküleri de dergilerden reddediliyor.
Öyküsünü reddeden Emeğin Gücü Gazetesi editörüne yazdığı mektup daha baştan
neden sürekli reddedileceğinin, eserlerinin yasaklanıp yayınlanmayacağının
ipuçlarını veriyor. Platonov’un öyküsü ülkede yaşanan güzelliklerden değil de
kötü, çirkin, pis şeylerden söz ettiği için yayımlanmamıştır.
1929’da Maksim Gorki’den Çevengur’un yayımlanması için
destek isterken yayınevinin “devrimin romanda doğru tasvir edilmediği, eserin
karşı devrimci olarak dahi anlaşılabilecek görüşünde” olduğunu yazıyor. Dipnottan
yayınevinin Çevengur’u “nadir görülür keskinlikte ve nadir görülür zararda bir
eser” olarak değerlendirdiğini, “öylesine karakteristik karşıdevrimci
özellikler taşıyor ki 100 kopya basıp yoldaş Stalin dahil şeflerimize göndermek
istedik” diye yazdığını öğreniyoruz.
Gorki de Platonov’a yazdığı cevapta romanı “basılamaz
nitelikte” bulduğunu belirtiyor. Gorki yine de Platonov’a yardımcı olmaya
çalışmış. Çevengur’un hiç değilse oyun haline getirilip sahnelenebilmesi için
çaba göstermiş. Bu arada “Şüpheli Makar” adlı öyküsü Pravda’da “anarşistlikle
ve küçük burjuvalıkla” suçlanıyor. Stalin’in 1929’da “Şüpheli Makar”ı okuduğu
biliniyor. 1931’de Platonov’un bir dergide yayımlanan “İlerisi İçin” adlı
öyküsünü okuyan Stalin dergi yönetimine “düşmanlarımızın ajanının kolhoz
hareketinin motivasyonunu bozmak amacıyla yazdığı öykü kalın kafalı komünistler
tarafından iflah olmaz kötülüklerinin nişanesi olarak basılıp yayınlanmış” diyor
ve ekliyor “Hem yazara hem de o kalın kafalılara öyle bir bildirmek gerek ki
hadlerini, hem bugün hem de ‘ilerisi için’ yetsin de artsın.”
Stalin’in bu cümlelerinin Platonov’un yazarlık yaşamının
sonu demek olduğunu tahmin edebiliriz. Platonov yoğun bir eleştiri
bombardımanına tutuluyor, yazarlar birliğinden atılıyor, hiçbir eserinin
bastıramaz hale geliyor. Bence hayatta kalması mucize.
Platonov devrime ve ploreteryaya karşı bir şey yazdığına
inanmıyor. Yine de büyük bir pişmanlık içinde Stalin’e özür dileyen mektuplar
yolluyor ama affedilmiyor. Gorki’nin ve Şolohov gibi arkadaşlarının
desteklerine rağmen eserlerini de yayımlatamıyor. Ama diğer yandan onu bir
yazar grubu ile kalkınma planını anlatmak üzere Aşkabat’ta, Taşkent’te
görüyoruz. İşçilerle gazete çıkartıyor. II. Dünya Savaşı döneminde cephede
yazdığı öyküleri ve çocuklar için yazdığı öykülerin bazılarını yayımlatma
şansına kavuşmuş.
Birbirimiz İçin Yaşayacağız sadece yazarlık serüveninden,
yayımlatma çabalarından söz eden mektuplardan oluşmuyor. Büyük çoğunluğu karısı
ve oğluna hitaben yazdığı mektuplarda aşk ve aile ilişkileri de var. Tutkuyla
bağlı olduğu karısından ve çok sevdiği oğlundan uzun süreler ayrı kalıyor.
Kendisinden önce başka bir sevgilisi olduğunu bildiği karısını çok kıskanıyor,
uzaktayken hep başkasını sevecek diye kuşku duyuyor. Karısının da aynı kuşkular
içinde olduğu anlıyoruz. Oğlunun 15 yaşındayken ağır bir suçlama ile hapise
düşmesi, hapisten çıktıktan sonra tüberküloz olup ölmesi de derin yaralar
açıyor Platonov’da.
Mektuplardan Platonov’un ne siyasi ve edebi çevrelere, ne de
karısına, oğluna ve arkadaşlarına kendini doğru ifade edemediğini anlıyoruz.
Hep ters gelen, uymayan bir yanı var. Şiir değerlendirmeleri yaptığı
mektuplarda gördüğümüz gibi çok doğrudan ve açık konuşuyor. Sert ve kaba. Kolay
öfkeleniyor. Toleransı yok. Haksızlıklara, yanlışlıklara tahammülü yok. İş
hayatında bu özellikleri nedeniyle sevilmiyor. Çok iş değiştiriyor, uzun süre
bir yerde tutunamıyor.
Birbirimiz İçin Yaşayacağız’ı okuyunca Platonov’un yaşamı ve
eserleri arasında çok yoğun bağlar olduğunu anlıyoruz. Özellikle mühendislik ve
arazi ıslahı uzmanı olarak çalışırken yaşadıkları, gözlemledikleri eserlerine
yansımış.
Birbirimiz İçin Yaşayacağız hem Platonov’un trajik yaşam
öyküsünün mahrem ayrıntılarına dek kendi ağzından anlatımı olması açısından hem
de devrim sonrası Sovyetler’de nasıl bir yaşam olduğunu, otoriter ve her şey
kontrol etmek isteyen, sansürleyen bir yönetimde yazar olmak bir yana hayatta
kalmanın ne denli güç olduğunu da örneklemesiyle ilgi ile okunacak bir
kitap. 08.03.2018
Yorumlar